Merve Çağıran kısa bir aranın ardından bu kez Çocuk dizisinde seyircinin karşısına, çocuğunun daha iyi bir hayat yaşaması için onu başkasına veren bir anne rolüyle çıkıyor. Dizide Akça karakteriyle izleyeceğimiz Çağıran, çocuklarından uzak kalmaya mecbur olan annelerin durumuna dramatik değil sosyolojik bakmak gerektiğini söylüyor. Çocuklarla duygusal bağının çok güçlü olduğunu anlatan Çağıran çocuk sahibi olmakla ilgili ise anneliği hazır olmadan bunu düşünmesinin zor olduğunu söylüyor.
Çocuk dizisi sizin için nasıl bir heyecan ve deneyim oluyor? Sizi bu diziye ikna eden ve etkileyen şeyler nelerdi?
İlk teklif geldiğinde hikayeden gerçekten çok etkilendim, beni hemen içine çekti diyebilirim. Çünkü bütün karakterlerin bir hikayesi ve hepsinin buluştuğu ortak bir hikaye var. Akça’nın yaşadıkları ve içinde bulunduğu durum açıkçası beni derinden etkiledi. Sadece Akça’nın değil, hikayedeki diğer ebeveyn çocuk ilişkilerinde yaşananları sevdim.
Biraz Akça karakterini anlatır mısınız? Nasıl biri? Ne kadar size benziyor ya da ne kadar size uzak?
Akça, hayat kadını bir annenin kızı. Annesi gibi olmamak için mücadele eden, bir anne. Çocuğuna daha iyi bir gelecek verebilmek adına onu terk etmek zorunda kalan Akça’nın yaşadıkları ve hikayedeki aile çocuk ilişkileri beni çok etkiledi.
Bu dizi ve Akça karakteriyle izleyenlere hangi yönünüzü göstermeyi düşünüyorsunuz?
Akça,mecburen çocuğunu vermek zorunda kalıyor, içinde bulunduğu koşullar o çocuk için asla uygun değil. Bana benzeyen yönü, hayatındaki durumlar onu başka bir yaşam şekline ya da amaçlara itiyorsa,ben de onun gibi bir noktada evet şimdi zamanı deyip gözümü karartabilirim. Tabii onun yaşadığı durumlar çok daha radikal diyebilirim.
Dizide fedakar bir anne olarak sizi izleyeceğiz..Akça gibi annelerin çocuklarının daha iyi bir gelecek yaşaması için yaptıkları fedakarlıklara siz nasıl yaklaşıyorsunuz?
Fedakarlıktan ziyade mecburiyet buradaki. Akça gibi annelerin durumları,hikayeleri birbirinden o kadar farklı olabilir ki, genelleme yapamam bu konuda. Sadece kendi çocuğunu başkasına vermek zorunda kalan insanların, o çocukların travmalarını düşünmek lazım. Çok zor bir konu. Yani bunu dramatik yönünden çok sosyolojik yönünden düşünebiliyorum.
Peki siz anneliğe ne kadar yakınsınız? Yakın zaman planlarınız arasında böyle bir şey var mı?
Gerçekten çocuklarla duygusal bağım çok güçlü ama bu anne olmak için asla yeterli değil. O sorumluluğa hazır olmadan düşünmem zor.
‘Ayakları üzerinde duran Akça’nın hayatında aşka yer yok’ diyorsunuz . Peki sizin hayatınızda aşkın yeri var mı, aşk var mı?
Haber vermeden geliyor yerini yapamıyorum.
“Hassasiyet konusu o kadar garip ki sanki daha duyarlı oldukça,tepkimiz kayboluyor”
Kadınların aşka bakış açılarının değişmesinde hastalıklı bir ilişki ve partner olduğu fikrine ne diyorsunuz? Bu konuda görüşlerinizi paylaşmanızı istesem ne söylersiniz?
Değişsin zaten. Hastalıklı ilişki olmasın. Ben kendi adıma hayatımda artık sakin insanlarla uzun süre vakit geçirebiliyorum, diğerleriyle değil. Hastalık ancak hissettiğin duygunun kestiği iştah ve mide bulantısı olsun. Kendi kendine beyninde büyütürsen,başka insan için hastalıklı biçimde “o benim” dersen bunun kimseye faydası olmuyor.
Dizi dışında son dönemde yaptığınız neler var? kendinize ve hayatınıza kattığınız neler var?
Arkadaşımla birlikte bir şeyler yazıyoruz..onun dışında müziğe tam başlamışken yoğun bir dizi temposuna girdim, tüm enerjimi ve dikkatimi Çocuk’a veriyorum
Zaman geçtikçe nelere dair farkındalığınız ve hassasiyetinizin arttığını düşünüyorsunuz?
Niyete karşı hassasiyetim arttı. İnsanların bana verdiği veya vermeye çalıştığı enerjiyi daha iyi görmeye başlıyorum. Bana neyin iyi geldiğini de aslında pek bilmiyormuşum, daha dengeli hissediyorum. Hassasiyet konusu o kadar garip ki sanki daha duyarlı oldukça,tepkimiz kayboluyor günümüzde. Kendi dünyamızda hassasiyet göstermek maalesef gerçek bir değer taşımıyor, birlik olduğumuz yerde değerleniriz.
Hakkınızda yanlış ve eksik bilindiğini düşündüğünüz ve değiştirmek, düzeltmek istediğiniz bir şey var mı?
Doğum günüm 1 Ocak değil, 13 Temmuz.