Teknolojinin bu derece ilerlemesiyle birbirimize yabancılaşmak, sanal bir dünyada yaşarken yalnızlaşmak...
Acaba durum gerçekten öyle mi?
Sorunun muhatabı bir film girdi vizyona: “Her” Türkçe ismiyle “Aşk”.
Bilim-kurgu gibi gelse de, izlediğinizde farkedeceksiniz ki aslında kurgulanmış bir şeyden çok var olan bir gerçek: Romantik bir dram.
Durum, hiç de uzak değil bize, yaşadığımız dünyaya.
Olanı iyi bir oyunculuk ve hikaye ile tekrar gözler önüne seriyor başarılı yönetmen Spike Jonze.
Yaşadığımız dünyada, durum zaten anlatıldığı gibi: Ellerimizde telefonlarımız, her şeyi oradan yönetiyoruz. Günlük programımızı oradan yapıp, seyahat planlıyoruz, restoran rezervasyonu onaylıyoruz, beğendiğimiz bir şeyin fotoğrafını çekip paylaşıyoruz, çoğaltıyoruz, bilmediğimiz, tanımadığımız kişileri takip edip, onların paylaştıklarına yorum yapıyoruz, biz de takip ediliyoruz, sanal dünyada izlerimizi bırakıyoruz. Politik fikirlerimizi bile daha rahat ifade ediyor, anlatmak istediklerimizi daha kolay aktarıyoruz.
Kimliğimizi bedensiz var ediyoruz.
Orada yaşıyoruz!
Gelelim aşka, bunca şeyin arasında “aşk” da sanala doğru kayıyor elbet.
Kahramanımız Theodore (Joaquin Phoenix), karısından ayrıldıktan sonra tek başına yaşamaya başlamış ve gittikçe yalnızlaşmıştır.
Yeni birileriyle tanışsa da, bir ilişki yaşamak onun için zor ve yorucudur.
Her şeyden önce heyecanını yitirmiştir.
Bir reklam filmi hayatını değiştirir.
Kusursuz bir yapay zeka programı hayatına girer.
Sadece sesten oluşan bu sanal varlık (Samantha) onun artık her şeyidir.
Onunla hayatı paylaşır, öyle ki bu ona keyif vermeye de başlar.
Sanki tekrar “Samantha” (gizemli sesiyle Scarlett Johansson) ile hayata döner.
İlginç olan ise bu durumun bizi şaşırtmamasıdır ya da uzak gelmemesidir.
Theodore’un iş yerindeki arkadaşlarına sevgilisinden bahsederken, onun bir “işletim sistemi” olduğunu söylerkenki rahatlığı bize de geçmiştir.
Yaşadıkları kadar, aşkı da gerçektir.
Hatta Theodore’un Samantha (işletim sistemi) ile olan aşkı her zamanki dertlere ve sorunlara gebedir. Kıskançlık, merak, ilgi, ilgisizlik...
Aşkın evreleri bile aynıdır.
Yaşananlar bildiğimizden farklı değildir.
Bu durum gerçekçiliği arttırıyor elbette.
Sanal bir aşk bile, kolay vazgeçilebilir ve geçici olmuyor.
Filmin gerçeklik ile kurduğu bağda, atmosferik etkisi de önem taşıyor. Mekanlardaki minimalist çizgiler, teknolojik binalar içinde geçmişe bir öykünmeyle yüksek belli pantolon giyen insanlar, pastel renkli bir dünya.
Spike Jonze başarılı yönetmenliğine bu kez yazarlığını da eklemiş. Joaquin Phoenix’in yakın plan tek başına oyunculuğu ise izlemeye değer.
Sanal gerçek bir dünyada yaşananlar ve bir yalnız adamın gözünden olan biten size de hiç yabancı gelmeyecek.
Keyifli seyirler diliyorum.
@hulyoalkan