Şu sıralar roman okuyamıyorum.
Aslında bu sadece benim sorunum değil sanırım.
Her şeyi o kadar hızlı tüketmeye alışmışız ki, okuma alışkanlığımız da bu yönde. Hemen okuyup bitirmek, sonunu getirmek istiyorum.
Fakat günün yoğunluğu, yorgunluğu dikkatimi toplamamı zorlaştırıyor.
İşte tam bu sırada Sine Ergün’ün ikinci öykü kitabı Bazen Hayat’ı alıyorum elime.
Birincisinde Burası Tekin Değil dedi genç yazar ve hayatın tam da ortasından anlatmaya başlamıştı.
“Garson kahveleri getirdi, içine şeker attı, karıştırdı, gereğinden uzun, yüzüme baktı gülümsedi, E, dedi, sen neler yapıyorsun? İş arıyorum, işten çıkarıldım, dedim. Hala karıştırdığı kahveye indirdi gözlerini, tekrar kaldırdı, Hayat dedi, bana, ölmek istiyorum, dermiş gibi geldi. Öyle, dedim” (Burası Tekin Değil, Güzel Kız isimli öyküden)
Sanki karşınıza oturmuş anlatıyor hayata dair gözlemlerini.
Öyküler kısa ve çarpıcı. Cümleler ağdalı değil, dili yalın, kelimeler özenle seçilmiş.
Ergün, hayatın sıradan, bilinen, tanıdık yüzlerine ışık tutuyor ve sizi de bu hayatlara davet ediyor. Her birinin sonunda size tuhaf bir duygu geçiriyor.
Bazen Hayat Sine Ergün'ün iki yıl aradan sonra gelen yeni öykü kitabı…
Can Yayınları’ndan çıktı. Raflarda yerini aldı.
Kapak tasarımı da ilgi çekici. İçeriye, öykülere tuhaf bir gönderme yapıyor. Anlatılanların hissiyatını vurguluyor gibi.
Öyküler kent insanının iç dünyasına dair, samimi bir anlatımla okurda tanıklık hissi yaratıyor.
“Yakınlarda bir otel var, gidelim mi, dedi adam, yok artık, dedim, adam hızlı çıktı. Kadın utangaç, önüne baktı, hafifçe başını salladı. Artık utanacak ne kaldıysa. Duraksadı, Yanlış anlamayın, kocamı seviyorum, dedi, artık yanlış anlaşılacak ne kaldıysa. Merak etmeyin, ben de karımı seviyorum, dedi adam. Kesin evli değildi, eminim değildi. Kadın, evet, evliydi ama adam değildi. Sonradan musallat olmasın diye evli olduğunu söyledi, kalıbımı basarım.” (Bazen Hayat’ın arka kapağından…)
Sine Ergün’ün diline dair önemli bir tespit de öykülerin öznesinin kendisi oluşu.
Peki kendisi kim?
İşte o meçhul…
Bazen kadın, bazen erkek…
Belki de cinsiyeti yok.
Bazen sadece tanık, dinleyen sonra da aktaran.
Bazen söyleyecekleri olan biri…
Hatta belki de iç ses. Sadece kendine anlatıyor biz arsızlık yapıp gizlice anlattıklarını dinliyoruz.
Sine Ergün’ün her iki kitabı için de arsızlık yapmanızı şiddetle öneriyorum.
Elinizden düşüremeyeceğiniz bir çırpıda okuyacağınız öyküleri hayata naif dokunuşlarda bulunuyor.