22 Mayıs "Avrupa Obezite Günü" dolayısıyla MLP Care Hekimleri bu hafta "obezite ile mücadele" konusunu ele alıyor.
Türkiye’de ve dünyada obez kişi oranları nasıldır?
Obezite kuşkusuz günümüz dünyasında açlıktan daha çok ölüme neden olmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki obezite oranları yüzde 25-40 iken aynı ülkede sosyoekonomik seviyesi düşük olanlarda daha yüksek oranlardadır.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan son resmi açıklama 2010 yılına ait olup bu araştırmada erkeklerde obezite yüzde 20.5, kadınlarda yüzde 41 ve toplamda Türkiye obezite oranı ise son bildirilere göre kadınlarda yüzde 35’in üzerinde ve erkeklerde yüzde 27 düzeyinde obezite mevcuttur. En korkutucu oran ise çocuk obezitesi ile ilgilidir. Türkiye’de çocukların yüzde 8’i obez gurubuna girmektedir. 0-5 yaşta obezite sıklığı yüzde 8,5 (Erkek yüzde 10,1, kız yüzde 6,8). 6-18 yaşta obezite sıklığı ise yüzde 8,2’dir. (Erkek yüzde 9,1, kız yüzde 7,3.)
Son 10 yılda (veya 5 yılda) ülkemizde obezite ne kadar arttı?
Resmi rakamlar elde olmasa da obezitenin giderek artan bir hızla ilerlediği kesindir. Tahminlere göre bu oran toplumun yüzde 30’undan fazlasını ve çocuklarda ise yüzde 8 -9 arasında bir gurubu etkilemektedir.
Bu artışın en önemli sebepleri?
En önemli sebep kuşkusuz bilgisizlik. Bunun dışında, kötü beslenme, ucuz besinlerin daha kalitesiz ve daha az besleyici, daha yüksek kalorili ve daha fazla katkı madde barındırması. Gıda endüstrisinin güçlü reklam gücü, sağlıklı beslenmeyle ilgili çok fazla bilgilendirme olmasıyla birlikte etkin desteğin alınamaması, hareketsiz hayat tarzı, televizyon ve bilgisayar gibi oturarak zaman geçirme ve hareketsiz eğlence araçlarının kullanım saatlerinin giderek artması.
Çok küçük yaşlardan itibaren uzun televizyon başı zaman geçirme, bilgisayar ve tablet ile kontrolsüz uzun vakit geçirme, spor olanaklarının kısıtlılığı, ailelerin iyi ve sağlıklı beslenme ve düzenli spor yapma alışkanlıklarını kaybetmeleri çocukların da bu disiplinden uzak ve obeziteye daha yatkın yetişmelerine yol açmaktadır.
Kimler obez sınıfına girer?
Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18'i, kadınlarda ise yüzde 20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
Kimler obezite ameliyatı olmalı?
Aslında hiç kimse obezite ameliyatı olmak zorunda değildir. Tabii ki toplumdaki her bireyin sağlıklı, verimli, mutlu ve hastalık riskinden uzak olmasını istiyoruz ve obezite, ruh ve beden sağlığını ciddi bir şekilde bozma potansiyeline sahip olduğundan obezitenin ortadan kaldırılması şarttır. Buna göre her obez bireyin hayatında tarz değişikliği yapması, gerektiğinde psikolojik ve psikiyatrik destek alarak diyet yapması, egzersiz ve günlük hareketliliğini artırması ile çok gelişme kaydetmesi mümkündür. Sorun şu ki, istatistiklere göre obez toplumun sadece yüzde 1’i kendi başına bu düzeni sürdürebilmekte ve hastaların yaklaşık yüzde 99’u üçüncü yılın sonunda eski düzenlerine dönmektedir. Obezite ile ilgilenen psikiyatristler ve davranış bilimcileri bunun nedenini iradesizliğe bağlamamakta ve halen nedenini bilmediğimiz bazı beyinsel özelliklere bağlamaktadır.
Vücut kitle endeksi 40’ın üstünde veya 35’in üstünde olup buna bağlı ciddi bazı sağlık sorunları (örneğin kontrolsüz şeker hastalığı) olan hastalar diyet denemelerinden fayda görmemişlerse, bariatrik cerrahiden faydalanabilirler.
Obezite ameliyat yöntemleri nelerdir? Başarı oranı nedir?
Genel olarak bariatrik cerrahi ameliyat yelpazesi çerçevesinde üç grup operasyon uygulanmaktadır. Birinci grup fazla beslenmeyi engelleyen, çok yemenin önünde bir bariyer oluşturan kısıtlayıcı cerrahilerdir. Buna iyi örnekler geçmişte sıklıkla uygulanan mideye kelepçe (bant) operasyonları ve günümüzde sıklıkla uygulanan tüp mide (Sleeve Gastrektomi) operasyonlarını vermek mümkündür. İkinci grup ameliyatlar alınan gıdanın sindirimi ve emilimini engelleyen veya kısıtlayan yöntemlerdir. ‘Malabzorbtif’ adı ile anılan bu gurup ameliyatlara duodenal switch ve bilioenterik by pass gibi ileri yöntemleri örnek vermek mümkündür. Bu gurup operasyonlarda hastanın alabildiği gıda miktarı daha fazladır, ancak vücudun bu gıdadan sağladığı yarar azalmıştır ve gıdanın bir kısmı atılmaktadır. Üçüncü gurup ameliyat ise birinci ve ikinci gurubun birleşmesinden ortaya çıkan ameliyatlar olup hem alınan gıdayı kısıtlayan hem de sindirimi kısmen aksatan cerrahilerdir. Bu gruba mide bypassı operasyonları en iyi örnek olup günümüzde sıklıkla uygulanan cerrahilerdir.
Bu yöntemlerin hepsi de uluslararası birçok sağlık kuruluşu tarafından onaylanmış ve güvenle uygulanabilen yöntemlerdir. Tek bir en iyi veya avantajlı yöntem mevcut değildir. Hastanın yaşı, obezitenin derecesi, yandaş hastalıkları, geçirilmiş operasyonları dahil bir çok faktör seçilecek ameliyatın tipine karar vermede etkilidir.
Obezite ameliyatlarından sonra kişinin hayatında nasıl değişiklikler meydana gelir?
Obezite (bariatrik) cerrahi sonrası hasta çok daha az miktarlarda gıda alarak tamamen tokluk hissini yakalamaktadır. Bu da günlük alınan gıda miktarının çok daha kısıtlı olacağı, ancak hastanın açlık hissetmediği ve tatmin hissini yaşadığı anlamına gelmektedir. Alınan az hacimdeki gıda kalitesiz, yani protein, vitamin ve lif bakımından yetersizse zamanla hızla bu yapıtaşlarının yetersizliği nedeniyle hastanın sağlığı bozulacaktır. Yani ameliyattan sonra sağlıklı beslenmenin önemi çok büyüktür. Ancak buna paralel kilonun azalmasıyla birlikte solunumsal sıkıntıları horlama ve uyku apnesi, kalp ve kasların hareket ve efor kapasitesi, genel olarak vücuttaki kas, kemik ve eklem ağrıları da azalmaktadır. Hareket serbestliği ortaya çıkar. Kimyasal olarak diyabet (şeker hastalığı) dahil birçok sistemik hastalıkta iyileşme veya tamamen düzelme ortaya çıkacağından doktor denetiminde birçok ilacın kullanım ihtiyacı azalmakta ve hatta bazen tamamen ortadan kalkmaktadır. Depresyon, sosyal kısıtlamalar ve buna benzer birçok davranışsal sorun çözümlenmekte ve kişi daha mutlu ve dengeli bir hayat sürdürülecektir.
Ameliyattan sonra nelere dikkat edilmeli ve neler yasaktır?
Diğer birçok ameliyatta olduğu gibi erken dönemde hekim ve diyet uzmanları denetiminde beslenmeye başlanır ve uzun bir süre bu denetim devam eder. Yukarıda da belirtildiği gibi bu diyete bir beslenme kısıtlanması gözü ile bakılmamalıdır. Amaç dengeli kilo verirken kişinin daha güçlü ve sağlıklı olması ve beslenme yetersizliği yaşamamasıdır. Bazen gıda destekleri, protein takviyesi, vitamin ve mineral ilaveleri gerekli olabilir.
Günlük hareketler, banyo, araba kullanımı, işe dönüş ve cinsel aktivite genellikle ameliyat sonrası çok erken dönemde serbest olacaktır. Ancak hastanın yaşı, fiziksel performansı ve vücut kitle endeksine göre aktif sporda belli bir süre kısıtlanmalar ve hastanın sportif sakatlanmaları yaşamaması açısından hekim ve antrenör arasında diyalog gerekli olabilir.
Obezite ameliyatlarından sonra tekrar kilo alma riski nedir?
Genel olarak baktığımızda ameliyattan önce, hazırlık aşamasında tüm hastalar psikolojik ve psikiyatrik değerlendirmelerden geçmeli ve ameliyatı yapacak olan hekim tarafından ömür boyu sürecek olan hayat tarzı değişikliği açısından bilgilendirilmelidirler. Bunu anlayan, kabul eden ve ameliyattan sonra uygulayan bireyler için ömür boyu belli bir disiplinle beslenme, egzersiz ve yaşam tarzına ek olarak aralıklarla yapılacak sağlık kontrolü desteğinde tekrar kilo alımı beklenen bir sorun değildir. Ancak ameliyattan sonra disiplinsiz davranışlar, yüksek kalorili, besin değeri düşük gıdalar (çok yağlı, tatlı ve hamur işleri) ile beslenme sonucu kilo alımı mümkündür. Yüksek kalorili bir ürün olan alkolün fazla tüketimi, ameliyattan sonra kesin yasaklardan olan gazlı içeceklerin tüketimi ve tokluk hissi sonrası sürekli biraz daha yemek almaya çaba göstermek de kilo almanın nedenlerindendir.
Bu bilgiler ışığında ameliyattan sonra en sık kilo alan hasta grubu takipleri aksatan, disiplinsiz davranan, ameliyattan önce verilen bilgileri önemsemeyenler ve tatlı tüketicilerdir. Bu grup hastada psikiyatrik ve diyet desteği verilerek tekrar hayat düzeni ve beslenmesi dengeye getirilerek kiloları verdirmek mümkün olmaktadır. Bazen ikinci cerrahi girişimleri gündeme gelebilmektedir.
Obezite ameliyatı geçirmek gebeliğe engel mi?
Değil, hatta erkekte ve kadında obezite cerrahisi sonrası kısırlık oranları ciddi bir şekilde azalmakta ve doğurganlık oranları artmaktadır. Ancak ameliyattan sonraki ilk iki yıllık süre zarfında vücutta halen kilo verme ve yıkım dönemi devam ettiğinden hastaların daha ciddi korunmaları ve bu dönemde anne ve bebeğin yetersiz beslenme riski var olduğundan hamilelikten kaçınmaları istenmektedir.
Kimler obezite riski altındadır?
Birçok ailesel ve genetik risk faktörü mevcut olsa da en yüksek risk kişisel faktörlerdir. Doğal beslenmeden uzak, katkı maddelerinden zengin fabrika ürünleri, hazır gıdalar ve yüksek kalorili fast food ile beslenen bireylerde, yüksek oranlarda şeker ve kafein tüketenlerde ve hayat tarzı gereği hareketsiz bir düzene sahip olup günlük harcadıkları enerji miktarı düşük olan bireylerde obezite riski yüksektir.
Obezite ameliyatına ihtiyaç duyulacak aşamaya gelmemek için nasıl önlemler alabiliriz?
Fabrika ürünü, içinde tatlandırıcı, tat arttırıcı ve hormonel katkısı fazla suni gıdaların tüketimini azaltmak, alınan gıdaların içindeki enerji miktarı hakkında bilgi sahibi olmak ve daha düşük kalorili besin tüketimi, daha çok sebze ve yeşillik tüketmek, alınan yağ ve şeker miktarını azaltmak ve tabii ki mümkün olduğunca daha çok hareket etmek koruyucu olabilir.
Genel Cerrahi ve Obezite Cerrahisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Babek Tabandeh
Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi