Obezite vücutta yağ artışı olarak tanımlanır. Vücuttaki yağ artışını direkt ölçen bir metot bulunmadığı için bugün obezite tanımında vücut kitle indeksi (VKİ)(Kilo/ boy2) dediğimiz ölçüm kullanılmaktadır. VKİ değeri 30 üzeri olanlar obez kabul edilmektedir. Obezitenin nedenleri arasında en çok bilinen etken, hareketsiz yaşam ve ihtiyacımız olandan fazla kalori alımıdır. Genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülmekle beraber bu etkinin mekanizması çok net bilinmemektedir. Özellikle çocukluk çağında çak nadir görülen bazı genetik hastalıklar obezite ile beraber seyretmektedir.
Hem hormonal hastalıklar hem de hormonlar etkili
Obezitenin oluşmasında bazı hormonal hastalıkların katkısı net olarak bilinmekle beraber bugün için net olarak bilmediğimiz diğer hormonların etkisi de bulunmaktadır. Tiroid bezinin az çalışması olarak adlandırdığımız hipotiroidi, metabolizmayı yavaşlatarak kilo alımına sebep olmaktadır. Böbrek üstü bezinde fazla miktarda kortizol salgısı ile karakterize cushing hastalığı olarak bilinen hastalıkta da kişide kilo alımı olmaktadır. İnsülin direnci, kandaki şekerin dokular tarafından kullanılmaması ve buna bağlı olarak pankreas bezinin daha çok insülin salgılamasıyla gerçekleşen bir durumdur. İnsülin yağlanmayı arttıran, kilo alımını kolaylaştıran hormonlardan biridir.
Şayet altta yatan hormonal bir hastalık varsa tedavisi yapıldıktan sonra obezite tedavisinde bugün için bilinen en iyi tedavi yöntemi, doğru beslenme ve hareketli bir yaşamdır. Özellikle insülin direncini azaltmak için unlu ve şekerli gıdalardan uzak durulması gerekmektedir. Kişi doğru beslenerek ve hareket ederek kilo verdikçe insülin direnci de azalmaktadır.
Aşırı kilonun en büyük sebebi ihtiyaçtan fazla kalori
Metabolizmanın çalışma hızını ölçen bir değer yoktur. Tam dinlenme esnasında kas hareketi yapmadan yaşamı sürdürmek için gereken enerji ‘bazal metabolizma’ olarak değerlendirilmektedir. Bazal metabolizma kişinin cinsiyetine, boyuna, kilosuna ve yaşam tarzına göre değişmekle beraber kabaca 20-30 kcal X kilo olarak hesaplanır. Günlük yaptığımız aktivite de göz önüne alınarak her bireyin ihtiyacı olan kalori miktarı değişmektedir. Kilo almada en önemli etken, ihtiyacımız olanın fazlasının kalori olarak alınmasıdır. Yaşla beraber özellikle kadınlarda menapoz sonrası metabolizma hızımız yavaşlamaktadır. Obezite etiyolojisinde bugün için net olarak bilmediğimiz bir takım hormonal, çevresel ve psikolojik etmenler söz konusu olsa da, en önemli tedavisi doğru beslenme ve hareketli yaşamdır.
Doğru beslenme disiplini çocuklukta başlamalı
‘Sedanter yaşam’ dediğimiz hareketsiz yaşayan ve glisemik indeksi yüksek gıdalarla (unlu ve şekerli yiyecekler) beslenen kişilerde obezite riski çok fazladır. Doğru beslenme ve hareketli yaşam disiplini çocuklukta başlar. Obezite dünyada sıklığı giderek artan bir sağlık sorunudur. Obeziteyle beraber başta şeker hastalığı, kalp hastalığı, hipertansiyon sıklığı artış göstermektedir. Obezite ile beraber depresyon, eklem problemleri, kanser, uyku apnesi ve akciğer problemleri de artmaktadır.
İnsülin pankreas bezinden salgılanan ve vücuttaki kan şeker düzeyini dengeleyen bir hormondur. Gıda alınımını takiben kan şekeri yükselmekte, buna yanıt olarak pankreas bezinden insülin salgısı olmakta ve kandaki şeker karaciğer kas ve yağ dokusu tarafından kullanılarak kan normal düzeye getirilmektedir.
İnsülin direnci, kandaki şekerin dokular tarafından kullanılmaması ve buna bağlı olarak pankreas bezinin daha çok insülin salgılaması ile gerçekleşen bir durumdur. Bu duruma bağlı olarak kanser (kolon, rahim ve meme gibi) görülme sıklığı da artmaktadır. İnsülin direncini azaltmanın en iyi yolu doğru beslenme ve egzersizdir.
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Esin Şanlı Sayın
Medical Park Antalya Hastane Kompleksi