İnsanı tanımlayan en önemli özelliklerden birisi sosyal bir varlık olmasıdır. İnsanlar bir arada yaşayabilmeleri, gerek değer gerekse de kuralları içselleştirebilmeleri için olağanüstü bir donanıma sahiptir; ‘iletişim yeteneği’. İnsanlar iletişim yeteneğini; bilgi alışverişinde, düşüncelerini, duygularını, ihtiyaç ve isteklerini ifade etmek istediklerinde, diğerlerini ikna etmek, kontrol etmek ve yönlendirmek istediklerinde sıklıkla kullanmaktadırlar. Tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi aile içi ilişkilerde de iletişim önemli bir yere sahiptir.
Çocuğun kendi bakış açısından dünyayı tanımlama, ailenin bakış açısından çocuğu anlama, bu iki taraflı etkileşim çocuğun ruhsal varlığını şekillendirecektir. Çocuğun gelişen ve değişen ruhsal varlığını anlayabilmek için her an bu iki bakış açısını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekir.
Bebek dünyaya geldiğinden itibaren, annesiyle kordon bağının kesilmesi sonrasında artık ayrı bir bireydir. Öncelik olarak kendine özgü bir varlıktır. Aile dünyaya gelen çocuğunun birey olma isteğini desteklerse, bu destek çocuğun özgür, özerk ve bağımsız bir kimlik oluşturabilmesini sağlar. Çocuğun kimliğini geliştirebilmesi için iki alan gereklidir. İlki, anne ve babasını model alarak insanlarla iletişim yolunu öğrenir. Buna bağlı anne baba özerk ve saygın kişilik yapısına sahip olmalıdır ki, çocuk insanlarla sağlıklı ilişki içine girebilsin. İkinci alanda çocuk bağımsızlık arayışı içerisindedir. Aile ve çocuk arasındaki iktidar paylaşımında, çocuk kendi alanına, tercihlerine, kararlarına saygı duyulmasını ister. Verilen kararlarda, bir takım girişimlerde engellenirse, çocuk kendi başına yapacağı her eylemde kendine dair şüpheye düşer, başkaları tarafından devamlı onay alma ihtiyacı hisseder. Kimliğin gelişiminde çocuğun bağımsızlık ihtiyacını yerinde yeterince karşılamak gereklidir. Ebeveynlerin yansıması ya da kendilerinin küçük bir örneği olarak görülmemesi gerekir.
Taklit yolu ve deneyimleyerek öğreniyorlar
Çocuklar taklit yoluyla ve deneyimleyerek öğrenirler. Taklit yoluyla öğrenmeye yatkın olan çocuk en çok sevdiği ve önem verdiği kişileri örnek almaya başlar. Bu duruma bağlı olarak bir davranış geliştirmek ve sürdürmek istersek her an örnek durumda olduğumuzu unutmamak gereklidir. Çocuğun istenmeyen bir davranışıyla karşı karşıya kalırsak öncelikle seri kanlı olmak ve kontrolü yitirmemek önemlidir. Çocuğun istenmeyen davranışın tanımı, sınırları açık olmalı ve anne babanın bu davranışla ilgili tutarlı olması önemlidir. Annenin eleştirdiği davranışa baba hoşgörüyle bakarsa, çocuğun bu davranışa nasıl bir tepki vereceğini bilememesi olağandır.
En önemli evre eğitim öğretim
Çocuğun gelişiminde en önemli evrelerinden biri eğitim-öğretim evresidir. Daha önceki gelişim evrelerini sağlıklı geçirmiş, özerkliğini ve girişimcilik ruhunu ele almış çocuk, bu dönemi daha sağlıklı geçirecektir. Anaokulu ile başlayan eğitim-öğretim süreci bu dönem ve ergenliğe ulaşıncaya kadar devam edecektir. Bir takım beceriler kazanma, iradesini kullanabilme ve özgüven duygusunu hissetmesi, anaokulu ve ilkokul başlangıcında, çocuğun sosyal hayata daha rahat atılabilmesini sağlayacaktır. En çok karşılaşılan anne babaların başlıca sorunlarından biri, çocukların sorumluluk almak istememesidir. Çocuklarda belirli alanlarda sorumluluk duygusunun yerleşmesini beklememiz gerekmektedir. Ödevlerinde, kendine ait eşyaları kendi isteğiyle toplayabilmesi, evde bir takım verilen görevleri üstlenmesi, arkadaşları ile oynadığı oyunlarda bir takım sorumlulukları alabilmesini isteyebileceğimiz bir dönemdir. Fakat bu dönemde çocuğun özerkliğini göz önünde bulundurmamız, çocuğun sorumluluk bilincinin daha hızlı ve rahat yerleşmesine imkan sağlayacaktır. Örneğin; ödevlerini yaptığında sınıftaki mutluluklarını ve yapmadıklarında yaşadıkları bir takım olumsuz duyguları deneyimlemesi gerekmektedir.
Ödevini yapmamayı da deneyimlemesi gerekir
Ebeveyn olarak gönlünüz rahat olmasa da, optimal travmalar her konuda olgunlaştıracağından dolayı, ödevi yapmaması konusunda ertesi günü yaşadığı bir takım olumsuz duygular sorumluluğu rahatça almasına imkan sağlayacaktır. Bu dönemde öğretmen çocuğun özdeşim kişisidir. Öğretmenin kişilik yapısı çocuğun kimlik gelişiminde daha zenginleşmesini sağlar. Çocuğun yaşı ilerledikçe ve ergenliğe yaklaştıkça, kimliğini daha zenginleşerek geliştirmesine fırsat sağlayacaktır.
İç saati 13 yaşında ergenlik alarmı veriyor
Çocuk kimliğinden uzaklaşıp, gençliğe ilk adım ergenlik evresi 12-13 yaşlarında başlar, 20 yaşlarına kadar devam eden fiziksel ve ruhsal gelişim dönemidir. İnsan vücudunda adeta bir iç saat vardır ve gerekli olgunluk düzeyine geldiğinde bazı değişiklikleri başlatmak için alarm vermektedir. Ergenlik döneminde fiziksel görünümle ilgili hassasiyet yüksektir. Vücuduna dair beden algısı başlamıştır. Ergenin fiziksel değişiminde, başkalarının gözünde kendisi çok daha önemlidir. Bu döneme kadar kendine tam oturtamadığı farklı rolleri, artık sahipleneceği gerçek rolleri ile hayata atılmaktadır. Bu dönemde cinsel kimliğin netleşmesi beklenmektedir. Bir gruba dahil olma ve arkadaşlık ilişkileri çok önemlidir. Yoğun bir duygusallık yaşanır. Tedirgin, güç beğenen ve kurallara karşı çabuk tepki gösteren bir gençlik dönemi başlamıştır.
Dış dünyayı tanıma ve arkadaşlık dönemi
Kişiye özel kalması gereken durumlara ihtiyaç duyulur. Merak ve keşif döneminde olduğu için yeni şeyler deneme de artış olabilir. Dış dünyayı tanıma, içselleştirme yoğun yaşandığı için arkadaşlarına yönelme, arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirme ve bir gruba dahil olma isteği artar. Fark edilme ve takdir edilme isteğinde de artış olur. Kimlik gerçek anlamıyla ergenlik döneminde oluşur. Amaç edinebilmesini ve uygulayabilmesini, sırdaş edinebilmesini ve karşı cinsle iletişim kurabilmesini sağlamalıdır.
Psikolog Zeynep Yeşilkaya
Medical Park Uşak Hastanesi