Geçmişe bakıldığında toplum, içerisinde statünün doğuştan getirdiği özelliklere bağlıydı. Hint kozmolojisinde insan piramidinin en üstünde yer alan brahman veya köle sınıfından gelmek sosyal statüyü belirleyen ana etkenlerdi. Çağ değişti, günümüz dünyasında bazı şeyler ise revize edilmeden güncelliğini korudu. Terimler ve bireylerin tüm hayatını şekillendirmeye yarayan tüm sıfatlar değişti ama bu tür metaforlar nedense hiç eskitilemedi. Hatta gün geçtikçe kendini daha bir yeniledi. Rol karmaşası denilen bir olgu sebebi ile de şu an dahi bireyin toplum içerisindeki yeri o kişinin statüsünden besleniyor. Bu açıdan bakıldığında statü, bir kişinin toplum içerisindeki konumunu ve kim olduğunu gerçekten de belirtir mi?
Toplum içerisindeki tabakalaşma süreci, en temelde insanoğlunun bir arada beraber yaşama güdüsüyle ortaya çıkan bir kavram olarak öne çıkıyor. Toplumların temelinde yer alan katmanlaşma ise farklı şekiller ve farklı normlarda gözle görülür bir hale evriliyor. Buna göre tabakalaşma, toplumun sosyal yapısından bağımsız değil. Göreceli bir kavramdan da söz etmediğimizi hatırlatırsak, sosyal tabakalaşmada hiçbir tabaka diğerinden kesin çizgilerle ayrışması da söz konusu olamıyor. Tabii ki zaman ile toplumdan topluma değişebilir. En nihayetinde sosyal statü, bireye birtakım sorumlulukları da beraberinde getiriyor.
'Statü Kıstasları'
İster demokratik ister totaliter toplumlarda soy bağı bireyin toplum içerisindekl statüsünü belirlemede ana unsurların başını çeker. Sahip olunan servet ya da işlevsel yararları da bu ölçütün belirlenmesinde iyi bir araç olur diyebiliriz. Eğitim düzeyi, din veya biyolojik özellikler de toplumsal statüyü ksımen belirlerken, aile bireylerinin ve bir kuşak öncesinin eğitimleri ve iş durumlarına göre belirlendiğini de unutmamak gerekli. Bir başka deyişle sosyal statü, doğrudan gelir gruplarını yansıtmaz. Ancak, sosyal statü tanımıyla gelir grubu tanımını aynıymış gibi düşünmek de bir yanlışı doğurur. Statü bize, başkaları ile karşılaştırıldığında, bireyin sosyal yerinin neresi olduğunu anlatmış oluyor. Oysa sosyal rol bize kişinin ne yaptığını anlatmaya yarar. Ne de olsa sosyal rol geçici değildir. Çünkü yüksek gelir grubunu hedeflemek tamamen sosyal statüye dayandıklarında kitle tanımında bir yanlışlık söz konusu oluyor. Buna göre de, "eğitim seviyesi yüksek ise gelir seviyesi de yüksektir" ya da "geliri düşük ise eğitim seviyesi de düşüktür" gibi genellemeler ile oldukça sık yapılan hatalar bütünüdür. Günümüz bu tür kıstaslara tam anlamıyla cevap vermiyor. Bunun sebebi değişen ekonomik dengelerle birlikte ayrışan tipolojik farklılıklardır.
Çevremizde, iş ve arkadaş ilişkilerinde dahi bu görülebilen bazı odak noktalar vardır. Buna en belirgin örnek olarak konuşmalardaki değişiklikler gösterilebilir. Bilinçli veya bilinçsiz olabilir, ancak ses karakterleri, sosyal statüyü iletmek için en önemli bir yol olduğu herkes tarafından biliniyor. Hem kadınların hem de erkeklerin, baskın ve prestijli olduğunu düşündükleri kişilere cevaben farklı eğilimler gösterdiği de geçmiş yıllarda yapılan araştırmalarca ortaya konulmuştu. Konuşma esnasında manipülasyon ve/veya yıldırma gibi yöntemlere başvuran kişilere karşılık olarak birçok zihinde dominant karakter olduklarını düşünmek ve bu statüdeki biri ile sohbet ederken dahi daha düşük bir ses tonu ile konuşmak zorunda hissedilmesine sebebiyet veriyor. Derinlerine inildiğinde ise kökeni olarak da bunun ile son derece özdeşleşiyor.
Tabii statüler de kendi içerisinde ayrılıyor. Temel olarak edinilmiş statü, kazanılmış statü, sosyal itibar ve elbette anahtar statü kavramından bahsetmemiz de gerekiyor. Edinilmiş statü bireyin yetenek ve beceri düzeylerine bakmaksızın, ekstra bir çaba sarf etmeden edindiği faktörler sebebiyle sağlanıyor. Buna yaşlı, genç, kadın, erkek veya doğum ya da yaş örnek gösterilebilir. Bunlar edinilmiş statülerdir. Kazanılmış statü ise bireyin çabaları sayesinde elde ettiği bir olgudur. Bu tanımlama için anne, baba ya diğer ebeveynlerin rolü yadsınamaz. Çünkü kazanılmış statü değişebilir; değiştirilebilir. Sosyal itibar ise bir bireye insani ya da mesleki ilişkilerinde üstünlük sağlayan duruma denmektedir. Anahtar statü ise toplum nezdinde en etkin role atfedilen bir olgudur. Buna öğretmen, imam, general ve benzeri statü yakıştırmaları yapılabilir. Saygı gören, güvenilir, kabul görmüş meslek grupları ya ünvanlar bu gruba dahildir. Bu sebepten ötürü de her toplumsal statü bir bakıma kendi içerisinde bulunan kalıplar tarafından bir rol model görevi görür. Böylece toplum, kendilerinden ayrışan statüleri benimser. Statükolar arasında durduğu konum vasıtasıyla hayranlık ya da tam aksi hislerle hareket ederek toplumsal statünün dengesini kurar veya kurmaya çalışır. Belki de Türkiye'de mütevazı insanların sevilmemesinin sebebi de budur.