Kuşak çatışması Sümer tabletlerinde de örneğine rastlanabilecek kadar geniş bir zaman dilimini kapsayan ve halen günümüzde dahi çözümlenmesi güç bir evreye yayılan bir süreci kapsıyor. Yazılı tarih bu dünya üzerinde belki de muhteşem olgu! Ve tarih bize gösteriyor ki; binlerce yıl önce dahi on yedi kil tablet parçasından oluşan bir yazıda baba, oğluna okula gitmesi, gayretle çalışması ve sokaklarda gezmemesi için tavsiyelerde bulunmakta ve oğlunun iyice dinlediğinden emin olmak için de söylediği sözcükleri tekrarlatmaktaydı. O günden bugüne değin değişen pek çok şey oldu. Fakat süregelen bu zaman zarfında muhtemelen daha yüzlerce yıl daha sürecek bu kuşak çatışmalarının yansımalarını araştırmak daha çok vakit alacak.
Sıklıkla duyduğumuz, tanık olduğumuz ya da birebir örneğini yaşadığımız bir kavram olan kuşak çatışmasının sebeplerine dair uzun süredir gözlemler yapılıyor. Bu gözlemler başta yaş farkına paralel olarak gelişen veya oluşan şeyler olarak adlandırılsa da kuşak çatışması aslına bakılırsa pek de böyle değil. Genel olarak çocuklar ve ebeveynler arasında yaşanacağı sanılan durum iki yaşıt yetişkin arasında pek yaş farkı bulunmamasına rağmen de görülüyor. Bunu değişen çevre ve yeni şartlar karşısında alınan reaksiyonlar olarak adlandırabiliriz. Fakat yetişkin bireyler bilişsel olarak yeni davranışlar geliştiriyor olsa da çoğu farklılıklar bireylerin çevreye uyumsuzluktan kaynaklanıyor.
"Farklı Yaşam Normları Çatışır"
Genç bireyler, çevreye uyum konusunda kendilerinden bir önceki kuşağa nazaran çok daha aktif ve esnek bir yapıdalar. Gerek ideolojik gerek ise psikolojik olarak bu tüm bulgularda görülüyor. Bu sayede karşılıklı olarak birbirlerinin davranışlarını anlayamamaya kadar giden ve hatta eleştiriyi dahi kaldıramayacak kadar kırılgan ya da saldırgan tavırlar da sergileyenler de çıkabiliyor. Bu farklı yaşam normlarının çatışmasına bağlı olarak çeşitli paradokslar yaşamasına sebep olabilir. Geniş açıdan düşündüğümüzde toplum da bu tür kırılgan yapılara ve duygu durumlarına sahip olabilir. Nitekim çağdaş toplumlarda genç bireylerden birçok şey bekleniyor. Fakat bu beklentiler öncesinde bunları karşılayacak kurallar açıkça belirtilmediği için bu belirsizlik içerisinde yetişkinlerle fikir çatışmalarına düşebiliyor. Bu belirsizliğin meydana getirdiği sonuçlardan biri ve bence en önemli olanı da toplum içerisinde sürekli olarak değişmekte olan değer değişimi örnek gösterilebilir. Belirgin ve keskin hatlarda çizilmemiş değer değişim süreçleri neticesinde ortaya birçok çelişki çıkar. Tahmin edersiniz ki, bu da genç bireydeki kaygı ve benzeri durumları meydana getirir. Fakat bilinmelidir ki; kuralların kişiye koruyucu bir etkisi vardır. Bu durumda kuralların etkisini ve gelecekteki rolünü bilmekte fayda var. Tabii bir de çatışmaların genel sosyo-kültürel nedenleri de...
"Kuşak Çatışmasının Sebepleri"
Literatüre göz atacak olursak eğer, iki başlık öne çıkar: bireysel ve sosyal... Eğer genç bireyin kimliğini kanıtlama ihtiyacı var ise bu bireysel, sosyo-kültürel değişmeler sebebiyle çatışma oluyor ise bu da sosyal nedendir. Tabii bunlar ile de sınırlı kalmaz. Kutuplaşmış bir demografik yapı da çatışma sebepleri arasında sayılmalıdır. Bir yanda nüfus oranı giderek artan genç birey nüfusu varken, diğer yanda da ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü elinde bulunduran geniş bir yaşlılar grubu görülmektedir. Ki burada da kuşaklar arası çatışma çıkması muhtemeldir. Sebeplerinden biri de genç bireylerin, üniversite ve yüksekokullara gidişi ve ebeveynlerinden daha yüksek kademelere çıkmaları olabilir. Yaygınlaşan eğitim, kitle iletişim araçları bu bilinçlenmede aktif bir rol ve geniş bir etki alanı yaratmaya olanak sağlamıştır. Bu nedenle bu bilinçlenme, onların yetişkinlerle çatışmalarını arttırmaktadır.
Sosyolog Joseph H. Fichter, bu tür sorunların meydana gelişini iki durumda ortaya çıktığını belirtir. Bunlardan ilki, kültürün kabul ettiği değerleriyle insanların gerçek davranışı arasında bir boşluk ya da çatışma olduğu zaman, ikincisi ise elbette toplumda çeşitli alt grupların, alt kültürlerin farklı, birbiriyle çelişen değerleri olduğu an.
"Düşünce Çoğuldur"
Toplumsal sosyolojiyi irdelediğinizde düşünsel çatışmanın hayatın her alanında var olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Ki bu, düşüncenin çoğul olduğunun da bir belirtisidir. Düşünsel farklılık ve çatışma ortamının yaratılması için farklı jenerasyonlara gerek olmayacağını söylemeli ve aynı jenerasyon içinde de benzeri fikir ve ideoloji farklılığı sebebiyle kuşak çatışmalarının yaşandığının farkına varmalıyız. Asıl sorunun jenerasyon farklılığından doğan çatışma değil, sorunlara yaklaşım ve düşüncelerin doğruluğunun stabilizasyonunun sağlanması da diyebiliriz. Kuşak çatışması söylemi neredeyse tüm toplumlarda dillere pelesenk olmuş bir bahane olmasının yanı sıra, bilinç dünyamızın genişlemesiyle ortadan kalkacak bir sorunsaldır.