Etiğin temelinde değer sorunu yer alıyor. Çünkü etik dışı bir değer sorunlu olarak kabul ediliyor. Bir birey, her eylemde karşısındakilerin değerini koruyacak biçimde eylemde bulunabileceği gibi, insan olarak değerine zarar verecek biçimde de eylemde bulunabilir. Bunun için her eylem biçilen değerle ve değer biçilen şey ile ilgilidir. O halde değer nedir veya daha da kapsamlı bakmak gerekir ise, bir şeyi değerli kılan ne olabilir?
"Değer Biçimi"
Bu durumda benim aklıma ilk gelen şey müzayedelerdir. Açık arttırmayla satılmakta olan bir şeyin değerini belirleyen etken, en yüksek değeri veren kişiye bağlı olarak işler. Çünkü müzayedenin de her şey gibi kendi usulleri vardır. Biri o şeye beş lira verebilir. Bir diğeri ise o rakamı beş yüz lira vereceğini tebliğ ederek, o şeyin değerini kendince biçebilir. O an bir başkası için sıradan görülen şey birden değerli olabilir. Bu durumda da görüldüğü gibi, bir şeyin değeri, yine o şeye biçilen değer ile ölçülebilir.
Dolayısıyla, bir şeyin değeri ona yüklenen anlamdan kaynaklanıyor. Değerler onlara anlam yüklendiği, anlamlı görüldüğü için değer kazanır. Bu, insan için de böyledir. Fakat bu anlayışta iki olgu çok önemlidir. Nitekim, hiçbir şey birisi ona anlam yüklemedikçe değerli olmaz. Öte yandan, atfedilen değer ancak birinin ona değer biçmesiyle olur. Değerlerden söz etmek için, anlam yükleyerek veya da yüklemeyerek değerli olup olmamayı tayin eden birinin varlığıyla ancak mümkün olacağını bilmek yerinde bir davranış. Bunu belirleyen şey, tamamen değer biçmek ile alakalı. Yani hayali de olsa gerçekten de bir değer endeksi var. Ve daha zor olanı, tartının başında yine siz varsınız.
Bazı zamanlar, bazı kişiler, bazı şeyler ya da bazı kişilerin değerini abartarak yanılsamaya da düşer. Hatta belki de tam tersini de yapabilir. Yani abartmak ya da küçültmek tam olarak bir değer biçmek veya değersiz görmek ile alakalı. Soru ve sorunlar da tam olarak burada başlıyor gibi duruyor. Yaşamımızda tarafsız kalmanın ve bireyleri bir birey olduğu için kabullendiğimizde, kimseye biçtiğimiz değerden rahatsızlık duyacağımızı düşünmüyorum. Ne az ne de fazla. Burada asıl önemli olan şey biçilen değerin taraflı, yani kusur içeriyor olması ya da olmaması ile alakalı.
"Değer Özneldir"
Özneldir ama İoanna Kuçuradi’nin de dediği gibi, “insan olabilmenin koşullarının, bunları bilen insanın kendisine ifade ettikleri şeylerdir, anlamlar. İnsan onuru denen şeyin içeriğinin oluşturucuları da işte bu anlamlardır.” Yani, bir şeye ya da bir bireye değer biçerken, bazı kıstasların varlığının yıkıcı olabileceğini, tarafsız kalmanın ise objektif bir bakış açısı kazandırdığını söylemek istiyorum. Dış görünüm, ekonomik güç, statüko ya da benzeri bir durum değer biçmek için kullanılmaması gereken bir argümandır. Fakat bu doğrultuda değer biçmenin yaygın olduğu kanısındayım.
Bu durum özünde bireylerin yarattığı “değer” kavramının çürük bir inşası gibiyken, benzer davranışlar sergileyen insanların karakterlerinde de ne yazık ki henüz kabullenilmemiş bir art niyet gizlidir. Çünkü bilindiği gibi, bir insana değer vermek, özenli olmak, onu herkes kadar değerli görebilmek bireye özgü bir kültürdür. Bunun ise bir eğitim ya da benzeri bir şey ile oluşmaz. Bunların tümünü düşünerek, bir şeyi ya da bir bireyi değersiz bulmanın hiçbir geçerli hükmü yokken, değersiz bulduğunuz için bu hüküm de geçersiz hale gelir. Değer yargılama hakkınızı bir başkasına devredersiniz, çünkü ona sizden daha fazla değer verecek bir başkası olabilir. Bu da belki de değerler inşasının bireysel olarak ilk adımıdır. Bence düşünmeye ve o adımı atmaya değer.