Vehbi Koç, "bu ülkede iş yapmak istiyorsan önce memleketini, iş yapacağın insanları çok iyi tanıyacaksın" derdi. Türkiye'nin her köşesini gezdi. Çok istemesine rağmen Adıyaman'ı görmesine ömrü yetmedi
"BABAM VEHBİ BEY"... SUNA KIRAÇ ANLATTI, YILMAZ ÇETİNER YAZDI
VEHBİ Koç görüldüğü gibi yalnız dostlarına, sevdiklerine ve siyasilere değil aile bireylerine de yazılı olarak tavsiyelerde bulunmayı tercih ediyor. Aslında bu yöntemde hem kalıcılık, hem bağlayıcılık hem de açık yüreklilik var...
Bakınız bir mektup olayı daha var onu da duyduğum gibi anlatayım ve bu mektubu da Suna Kıraç'tan mümkünse rica edelim...
Suna Kıraç Antalya'da Kale içinde eski bir ev satın alıyor, yıkılmak üzere... Büyük bir itina ile onarımını yaptırıyor, harabeden, tarihi muhteşem bir eser çıkıyor ortaya. Fevkalade güzel manzarası olan eve ziyarete gelen yabancı işadamları,
devlet adamları hayran kalıyorlar.
Vehbi Koç da bir gün kızının evine ve Antalya'da açtığı müzeye ziyarete gidiyor... Her şeyi inceden inceye tetkik ediyor ve o da beğeniyor.
Ertesi gün kızına gönderdiği mektubu beraberce okuyalım... Tarih 13 Mayıs 1995.
"Antalya'da müzeyi gezdikten sonra, otel müdürü Naci Bey'in paketi ile sizin evinize geldik.Ben, Hatice Hanım, Naci Bey ve Salih Çopur Bey ile burada çay içtik.
Evin manzarası fevkalade. Beydağları'nın karşıda oluşu, havuzlar, kangal köpekleri, bahçeleri, velhasıl her taraf çok güzel. Allah ağzınızın tadını bozmasın.
Hakikaten buraya yılda en az 1 veya 1.5 ay gelinip, kalınabilirse masraflara değer. Yoksa senede birkaç gün için çok pahalı bir iş.
En güzeli benim gibi Talya'ya gelirseniz, yer, içersiniz, parayı verirsiniz, biter. Ne kurt köpekleri var, ne başka masrafı.
Ben de bundan hoşlanıyorum."
Devlete saygı ve vefa duyguları
Vehbi Koç'un devlete karşı daima saygılı aynı zamanda devlet adamlarına vefalı olduğunu onu tanıyanlar gayet bilir. Bir cumhurbaşkanı, başbakan, bakan görevinden ayrılmaya görsün, bazı eyyamcılar derhal sırt çevirirler, hatta yavaş yavaş arayı açmaya çalışırlar!
Vehbi Bey ise, İnönü'ye, Bayar'a, Menderes'e ve daha sonra gelenlere her dönem saygılı olmuştu. Ayrıca da vefa duygusunu köreltmemiş, parlatmıştır... Sohbetimiz sırasında hatırlatınca Suna Kıraç şunları ilave etti:
- "Babam, bizlere devletin makamlarına ve bu makamlardaki kişilere karşı saygılı olmamızı ve belirli mesafeyi korumaya özen göstermemezi söylerdi. Bu tarzımızın, makam sahibi kişiler görevlerinden ayrıldıktan sonra da aynen sürdürülmesinin önemli olduğunu da ifade ederdi. Bu konudaki davranışları ile biz çocuklarına ve yöneticilerine hep örnek olmuştur.""Hem bilmiyor hem de bilmediğini bilmiyor!"
- Peki babanızın herkesi, her fikri sabırla dinleyişini; yalnız siyasette değil her konuda öğrenmeye karşı iştihasını nasıl yorumluyorsunuz?
- "Bize de kendisi gibi olmamızı önerirdi, çocukluğumuzdan bugünlere kadar bizlere telkini, sabırla karşımızdakini dinlememiz ve sonra az ve öz konuşmamızdı. Vehbi Koç ise çok iyi, sabırlı bir dinleyiciydi. Bir konuda karar vermeden o konuyu bilen o konuyla ilgili kimseleri bir araya getirir, herkesin fikrini dinler ve saatler süren toplantıyı 'özetleyecek olursak' diye başlayan 3 - 5 cümle ile konuşulanları fevkalade güzel ve analitik bir biçimde özetlerdi. Bu karar vericilere mükemmel bir ışık olur ve bu yöntemle kendi tabiri ile isabetli karar alırdı."
Suna Kıraç bir ara hatırlayıp gülmeye başladı:
- "Bilgi sahibi olmayan ama çok konuşanlara kızardı Vehbi Bey... Onlar için 'hem bilmiyor, hem de bilmediğini bilmiyor' deyimini kullanırdı. Babamın bu tür tavsiyeleri ölünceye kadar hep devam etti. Her şeyi yazıya döktüğü için bizlere çok çekici ve yararlı tavsiyelerle dolu çok zengin bir miras bıraktı."
İtibar 30 yılda kazanılır, bir gecede kaybedilir
- Artık hepimizin bildiğine göre Vehbi Bey aile birliği konusuna çok önem verirdi. Bunun ile birlikte babanızın özelliklerini, önceliklerini sıralayabilir misiniz?
- "Önce kendisinin sağlığı gelir. Sonra Koç Topluluğu ve işler. Sonra da biz yani aile geliriz. Şunu hemen söyleyeyim, babamın insanları değerlendirmesinde en önemli kriter, o kişilerin ailevi düzenidir, ahlaktır. Eğer Koç Topluluğu'nda çalışıyorsa topluluğa olan katkılarıdır."
Suna Kıraç şöyle devam etti:
- "Aile birliğine çok dikkat eden babam 'itibar 30 yılda kazanılır, bir gecede kaybedilir' sözünü dilinden hiç eksik etmez ve bu tavsiyesini yalnız bizlere değil, dostlarına ve bayilerine sık sık tekrarlardı. Şu gözlemleri çok ilginçtir: 'Ben varlıklı ve tanınmış birçok kişinin itibar ve servetlerini kaybettiklerine tanık oldum. Lüks merakı, bol paralar harcanan şatafatlı yurtdışı gezileri, gereksiz borçlanmalar, bu çöküşlerin başlıca sebepleriydi. Bu inançladır ki gençlere çeşmenin suyunun her zaman gür akmayacağını hesaba katarak tedbirli olmalarını hatırlatmayı görev saymışımdır. Bana çok tutumlu hatta cimri diyenlere güler geçerim!"
Her şeyi kapkara görmemeli!
- Peki her işadamının iş hayatında zaman zaman işlerinin bozulacağı gibi devletlerin de ekonomik darboğazlara girdikleri çok görülen bir olay, bizim ülkemizde de aynı ortamları çok yaşadık. Böyle zamanlarda Vehbi Koç'un tutumu ne olur, ne düşünürdü?
- "Babam her türlü koşul altında moralini ve çalışma azmini kaybetmezdi... Ülke ekonomisinin darboğazlara girdiği, toplumda bunalımların yaşandığı günlerde Vehbi Koç'un devlet büyüklerine, ilgililere gayet açıklıkla uyarı mektupları yazdığını, önerilerde bulunduğunu herkes bilir... Babam böyle zamanlarda şunları söylerdi: 'İşler kötüye gittiği zaman moraller bozuluyor. O zaman birden bire her şeyi kapkara görüp kötü düşüncelere saplanmamak gerekir. Doğru iseniz, azimli iseniz, her çareye başvurmanız ve hakkınızı aramanız gerekir, bunu yapar çok çalışırsanız iş düzelir.' Ayrıca babam ülkemiz açısından doğruluğuna inandığı konuları uzmanlarına uzun uzun tetkik ettirdikten sonra ilgili makamlara bu görüşleri ve çarelerini aktarırdı."
- Çok ilginç... Vehbi Koç'un sanayide ilk el attığı, yani Türkiye'de üretimlerini ilk kez başlattığı ürünler halkın ihtiyaçları... Buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon... Bu biraz da bilinçaltı bir duygu ile yıllar yılı yokluğunu gördüğü için mi?
Suna Kıraç önemli bir konuya değindiğimizi belirterek hemen anlatmaya başladı...
Teldolaptan buzdolabına
- "Vehbi Koç içinde yaşadığımız günden daha çok geleceği düşünen geniş bir ufka sahipti... Türk insanının çok daha iyi şeylere layık olduğuna inanır, onların gelecekteki ihtiyaçlarını görerek yatırımlarını bunlara yönlendirirdi. Ankara'da, İstanbul'da yemekler nasıl muhafaza edilirdi? Teldolaplarda değil mi? Türkiye'de ilk kez buzdolabı fabrikasını kurması. Gazocağı dönemini aşarak ülkede LPG gazını Aygaz ile yine ilk olarak devreye sokması ve sonra ilk Türk otomobilini üretmesi babamın ileri görüşlülüğünün halkımızın özlemlerini yerine getirmesinin örneğidir."
Vehbi Koç'un 75 yıllık iş hayatında hiç ara vermeden çalışarak ülkemizin sanayi ve ticaret dünyasına hep ilkleri armağan etmeye yönelmesinin nedenleri böylece ortaya çıkıyor.
Koçzade Vehbi Bey, Ankara'da gaz lambasının, kör kandilin sönük ve titrek ışıkları altında yaşamış tüm Anadolu halkı gibi... Hatta büyük çoğunlukla İstanbul da öyleydi diyebiliriz... Elektrik devri gelmiş bu kez ampul yokluğu altında kıvranmışız, hatta bir dönem kibrit bile bulunmamış...
Görüyoruz ki, Vehbi Bey ilk fırsatta ülkesine ampul fabrikasını da, kibrit fabrikasını da bu duygular içinde kurmuştur. Buzdolabı, çamaşır makinesi ve
otomobil bambaşka dev yenilikler...
- Vehbi Koç çok sık seyahat eder miydi?
- "Babam bu ülkede iş yapmak istiyorsan önce memleketini, iş yapacağın insanları çok iyi tanıyacaksın derdi. Hemen hemen Türkiye'nin her köşesini gezdi. Oralarda iş yaptığı bayileri yerinde gördü. Türkiye'de tek gidemediği il Adıyaman kalmıştı. Çok istemesine rağmen orayı da görmesine ömrü yetmedi. Sık ve gereksiz seyahat yapmazdı. Seyahatleri mutlaka bir amaca ve programa bağlıydı. Dinlenme amacıyla gittiği seyahatlerde bile mutlaka ülkemize veya müesseseye yararlı olabilecek konuları inceler, döner dönmez bunu yazıyla ilgililere aktarır, sonra da takip edirdi."
- Vehbi Koç işlerini yönetirken en çok neye dikkat eder? Hangi konuda zorlandığını söylerdi?
- "Babam insan idaresinin çok zor bir sanat olduğunu söylerdi. Derdi ki: 'hayatımda insan idare etmekten daha zor bir işim olmadı.' Babam çalışma arkadaşlarını seçerken önce yeteneğe ve doğal olarak ahlaki durumuna, kendisine verilecek işe uygun olup olmadığına bakar, bu konuda eş, dost, akraba ayırımı yapmazdı. Bizlere şöyle söylerdi:
'Şahsi düşünce ve kaprislere kapılarak, beceriksiz, kabiliyetsiz adamları işbaşına getirmeyiniz. Bütün şirketler kabiliyetli insanların omuzlarında yükselmektedir. Bugün çalıştığımız Ford, Siemens, General Electric gibi müesseseler en büyük misaldir."
Bugün Vehbi Koç'tan çocuklarına ve yöneticilerine çok şeyler kaldı. Hala yöneticileri karar vermede zorlandıklarında, Vehbi Koç olsaydı nasıl hareket ederdi, diye düşünüp doğruyu bulduklarını söylüyorlar. Vehbi Koç Topluluğu'nun tüm şirketlerinin ve Koç Holding'in duvarlarında asılı şu sözler dikkat çekiyor:
İş hayatımda, özel hayatımda benim anayasam şudur:"Devletim ve ülkem var oldukça ben de varım. Demokrasi varsa hepimiz varız. Memleketimizin ekonomisini kuvvetlendirmek için elimizden gelen bütün gayreti göstermeliyiz. Ekonomimiz güçlendikçe demokrasi daha iyi yerleşir, dünyada itibarımız artar."
- BİTTİ -