Günümüzde dijital iletişim olanaklarının artmasıyla birlikte, hekimler de bu iletişim ağlarında yer almaya başlamıştır. Hekimler haricinde kurumsal olarak hastaneler, sağlık kuruluşları ve hatta kamu birimleri de dijital iletişim ağlarının en önemlisi olan sosyal medyanın tıp alanındaki diğer aktörleri olarak sayılabilir. Bununla birlikte özellikle tıp fakültesi öğrencileri başta olmak üzere bir kesim sağlık sektörü insanı, sosyal medyayı profesyonel bilgi sağlamak amacı ile de kullanmaktadır. Hasta olsun veya olmasın toplumun her kesiminden insan ise yine tüm bu yukarıda bahsi geçen kişiler aracılığı ile sağlık sektörünü yakından gözlemlemek, hastanelerdeki laboratuvar ve görüntüleme sonuçlarını takip etmek, sağlık bilgisi ile donanmak için her tür tıbbi dijital ortamın “sörfçü”leri haline gelmektedirler. Tüm bu özellikleri ile bakıldığında dijital platform ve özellikle sosyal medya, tıp sektörünün hemen her alanında mevcudiyetini, her geçen gün sağlamlaştırmaktadır.
Sosyal medya dendiği zaman Wikipedia gibi bilginin bir araya toplandığı platformlar, kişisel veya kurumsal bloglar, Facebook ve Instagram gibi sosyal ağlar ve YouTube ve Spotify gibi içerik ve medya paylaşım siteleri akla gelmektedir.
Duruma öncelikle toplum açısından bakarak başlamak istiyorum. Hastalar sosyal medyayı çoğunlukla hastalıklar ile ilgili bilgi almak için kullanmaktadırlar. Bunun haricinde sosyal medyadaki bilgiler “öz-doktorluk” yapan kişiler için önemli kaynaklardandır; günümüzde “Google Doktorluğu”, dijital platforma erişebilen hastaların büyük bir kısmı tarafından icra edilen bir ikinci meslek haline gelmiş durumdadır. Bunun haricinde hastalar sosyal medya aracılığı ile kendi hastalıklarından muzdarip diğer kişilerin deneyimlerinden de paylaşmak istemektedirler. Ayrıca sosyal medya ve diğer dijital platformlar aracılığı ile hastalıklarının takip ve tedavisi için tercih edecekleri sağlık kurumları ve hekimler ile ilgili de direkt veya endirekt bilgiler toplamaktadırlar. Öyle ki yapılan çalışmalar hastaların, hekim seçimi konusunda akraba tavsiyelerinden çok, internet siteleri veya sosyal medyada hekim veya sağlık kurumu hakkında yapılan ve kaynağı bilinmeyen yorumlardan etkilendiklerini göstermekte.
Hal böyleyken sağlık sektöründeki kurum ve kuruluşların, hastalara ve dahası toplumun tamamına (potansiyel hasta) etkin şekilde ulaşabilmesi için sosyal medyayı kullanması kaçınılmaz hal alıyor. Geleneksel iletişim yöntemlerinden olan televizyon-radyo-gazete kanallarından yapılacak sağlık yayınları ve bilgilendirmeleri ile ilgili sınırlara oranla gri alanları çok daha belirgin bir platform olarak çıkıyor karşımıza “sosyal medya”. İşte konumuzla alakalı esas sorunların başladığı nokta da burası; Türkiye’de henüz ciddi bir yasal uygulamanın görülmediği bu platformlarda deyim yerindeyse “herkes istediği gibi cirit atıyor”.
Yapılan çalışmalarda Türkiye’de, %65’i profesyonel olmak üzere doktorların %90’ından fazlasının sosyal medya kullanıcısı olduğu gösterilmiş durumda. Böylesi yoğun kullanımın olduğu ancak denetleme mekanizmasının ve kuralların çok da net olmadığı bir ortamda esas görev sosyal medya kullanıcısı sağlık çalışanlarının “etik anlayışı”na ve “profesyonelliği”ne kalıyor. Her şeyden önce “etik ilkeler ve profesyonellik” anlayışının “hastanın ve toplumun çıkarını korumaya odaklanmış ve güvenini kırmaktan uzak davranışlarda bulunmak” şeklinde tanımlanabileceğini belirtmem lazım. Bir cümleye sığdırılmaya çalışılan bu kavram aslında kitaplar dolusu tartışılabilecek içeriğe sahip. Hekimin kendi ile ilgili haksız rekabete neden olabilecek şekilde reklam yapmaması, hastalıkla ilgili doğru bilgilendirmelerde bulunması, hasta ve yakınlarının mahremiyetine özen göstermesi ilk planda akla gelen konu başlıkları olarak dikkat çekmekte. Bunun haricinde hekimin bilgilerinin ve özel hayatının gizliliği ve hasta-hekim ilişkilerinin düzgün bir çerçevede sağlanması dikkat edilmesi gereken diğer başlıklardan. Dijital iletişimin, kişisel iletişime getirmekte olduğu olumsuzluklardan kaçınmak; iletişim sırasında gerekli sevgi ve saygı mesafesini korumak; tıbbın ana fikri olan din-dil-ırk ayrımı yapmama ilkesine uygun hareket etmek de sosyal medya platformlarının yazısız kurallarından olmalıdır.
Bir önceki paragrafta yazılanları satır araları ile birlikte dikkatli bir şekilde okuduğumuz zaman, hekim olarak etik ve profesyonel bir şekilde sosyal medya kullanımının hem tıp etiği hem de iletişim etiği kurallarına beraber riayet etmekle mümkün olabileceğini anlamakta zorlanmıyoruz. Anlaşılması çok da zor olmayan bu durumun, uygulamadaki en büyük düşmanı ise “piyasa”daki rekabet. Artan hekim ve sağlık kuruluşu sayısı, daralmakta olan sağlık sektörü, her türlü hizmete ulaşımın kolaylaşması hekimleri; tercih edilebilir olmak açısından yeni bir takım yollara girmeye zorlamakta gibi görünüyor. Bu da “hekimlik”ini, “tababet”ini, “sağlık sanatı”nı çeşitli yeni nesil ürünlerle süsleyen hekimlerin türemesine sebep oluyor; logolu muayenehaneler, 1000. hastaya (müşteriye) promosyonlar, 300 TLye botoks uygulamaları, “şaşaalı” sözlerle ve “LED ışıklı” panolarla süslü sosyal medya paylaşımları bu yolda akla gelen ilk örneklerden.
Oysaki uygun bir profesyonellik ve etik anlayış ile düzgün bir sosyal medya iletişimi sürdürebilmek çok da kolay ve dahası “keyifli”. Maalesef günümüzde Türkiye’de uzmanlık dernekleri ve sağlık odaları tarafından öneri niteliğinde düzenlenen kılavuzlar haricinde bir kılavuz bulunmamakta. Aslında daha önemlisi ise elimizde var olan bu kılavuzların pratik uygulamada yetersiz kalması. Bu nedenle her hekimin öncelikle vicdan ve sonra etik, profesyonellik anlayışı dahilinde davranması sorunların üstesinden gelinmesinde en etkili yol olacaktır. Her hekimin etik ve profesyonel sınırlar dahilinde sosyal medya ile ilgili hedeflerini ve bu hedefler doğrultusunda yol haritasını oluşturması ilk adım olmalıdır. Hasta mahremiyetine özen -kanımca- en önemli maddelerden birisi; hiçbir suretle hasta bilgi ve görüntülerinin paylaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Hastalarla direkt iletişimden kaçınılması; sosyal medya aracılığı ile tanı konmaması, tedavi planlaması yapılmaması, tedavi düzenlenmemesi yani özetle dijital tıbbi danışmanlık hizmeti verilmemesi gerekmektedir. Verilen sağlık bilgilerinin, yapılan bilimsel çalışmaların aydınlattığı bilgiler olmasına dikkat edilmeli; hekimliğe, tababete yakışmayacak alaylı söylemlerden kaçınılması gerekmektedir.
Sosyal medyada hapsolmayın ama sosyal medyasız da kalmayın.
Sağlıklı bir hafta dilerim.
Doç. Dr. Cem Arıtürk
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı