Diyabetes Mellitus, halk arasındaki adı ile “Şeker Hastalığı”, insülin hormon miktarındaki veya etkisindeki azalma nedeni ile şekerli gıdaların metabolizmasında ortaya çıkan ve kan glukoz seviyesinin normalden yüksek seyrettiği kronik bir hastalıktır. Hemen her 10 kişiden birinde görülen bu hastalığın sıklığı günümüzde; hareketsizliğin artması, düzensiz ve dengesiz beslenme gibi nedenlerle belirgin biçimde artış göstermiştir. Vücutta kan glukoz artışı göz, böbrek, damar ve sinir hasarı başta olmak üzere pek çok organ ve sistemde soruna sebep olabilmektedir. Kalp ve özellikle de damar sisteminde de belirgin sorunlara sebep olan diyabet, yaşam süresini ve hayat kalitesini azaltan, kronik bir hastalıktır.
Diyabet denince akla gelen ilk komplikasyonlardan biri diyabetik ayaktır. Diyabetik ayak, şeker hastalığının küçük damarlarda ve uç duysal sinirlerde yarattığı harabiyete bağlı olarak ortaya çıkan, ayaklardaki basit yaralardan, ayak ve bacak kaybına neden olabilecek komplike durumlara dek uzanabilen klinik bir tablodur.
Her 7 diyabet hastasından biri, hayatının bir döneminde diyabetik ayak yarası ile karşılaşır. Bu yaralar açıldıktan sonra en iyi şartlarda tedavi edilseler dahi, ayak ve bacağın belli seviyelerden kaybı söz konusu olabilir. Bu nedenle diyabetik ayakta en iyi tedavi, hastalığın oluşumunu engelleyecek tedbirleri almaktır. Bu nedenle kimlerin diyabetik ayak gelişimi açısından risk altında olduğunun bilinmesi ve bu gruptaki hastaların düzenli kontrollerden geçmesi büyük önem taşır. Kan şekeri seviyesi yüksek olan (kontrolsüz diyabet) hastalarda risk belirgin derecede yüksektir. Bununla birlikte ayağında bir kere yara açılmış diyabetlilerde, yaranın tekrarlama olasılığı daha yüksektir. Ayağında küçük damar hasarı ya da sinir hasarı olanlarda hem yara açılması yüksek hem de tedavi ile iyileşme olasılığı daha düşüktür. Ayrıca böbrek, göz ve diğer damarlarında, şeker hastalığına bağlı harabiyet gelişen hastalarda diyabetik ayak riski yükselmiş demektir. Sigara kullanımı, şişmanlık gibi diğer sistemik faktörler, şeker hastalığına eklenerek riski arttırmaktadırlar. Şeker hastalığının bu olumsuz etkileri haricinde ayak bakımına önem vermeyen, ayakta şekil bozukluğu olan, ayak ve tırnaklarında mantar enfeksiyonu olanlar ile kuru ve çatlamış ayak derisine sahip hastalarda da risk yüksektir.
Hastaların tedavisi; Dahiliye, Ortopedi, Kalp ve Damar Cerrahisi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi, Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp ve Enfeksiyon Hastalıkları kliniklerinin ortak katılımı ile sürdürülmelidir. Diyabetik ayak gelişmiş hastalarda tedavideki ilk basamak kan glukoz seviyesinin kontrolünün ardından ilgili bacaktaki damarların durumunu ortaya koymak ve o bölgedeki damarlarda var olan sorunları ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla yapılacak ilaçlı tomografi ya da anjiografi ile tanı koymak mümkündür. Etkilenen damarların özelliğine göre anjiografi ile uygulanacak balon, stent ve damar kireçlerinin temizlenmesi gibi tedavi yöntemlerinin yanı sıra cerrahi girişimlere de gerek duyulabilmektedir. Damar sorunları ortadan kaldırılıp doku kanlanması yeterli seviyeye getirildikten sonra sıra yara bakımında ve yaranın iyileştirilmesindedir. Bu amaçla kullanılan çok çeşitli yöntem mevcuttur; hangi yöntemin kullanılacağına ayağın ve yaranın durumuna göre, hekimin karar vermesi gerekmektedir. Çeşitli yara bakım ve yara debridmanı metotları ile birlikte hiperbarik oksijen tedavisi bu dönemde kullanılabilecek tedavilerdendir. Hastaların bir kısmında yarada enfeksiyon da bulunabileceği için antibiyotik tedavisi gerekebilmektedir. Yara iyileşmesi; yaranın durumu, hastanın tedaviye uyumu ve iyileşme süresince kan şekerinin kontrolü gibi çeşitli faktörlere bağlıdır ve bazı hastalarda aylar süren tedaviler ve yara bakımı gerekebilmektedir. Tüm çabalara rağmen hastaların bir kısmında ayağın veya bacağın belli seviyelerden ampütasyonu gerekebilmektedir.
Tedavilerin tamamlanmasının ardından yeni yaraların önlenmesi için bazı konulara dikkat etmek gerekmektedir. Kan şekeri kontrolü bunların başında gelir. Damar ve sinir açısından doktor kontrollerinin aksatılmaması çok önemlidir. Hastalara; tırnaklarını çok kısa ya da çok uzun kesilmemesi, ayakların kurumamasına özen gösterilmesi, yıkandıktan sonra parmak aralarının iyi bir şekilde kurutulması, ayda ya da 15 günde bir ayak bakımına gidilmesi önerilir. Bunlarla birlikte yaz aylarında açık ayakkabılardan kaçınmak, kum gibi pütürlü ve sıcak yüzeylere çıplak ayakla temas etmemek alınması gereken önlemlerdendir.
Sağlıklı bir hafta dilerim
Doç.Dr.Cem Arıtürk
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı