Yaz sıcakları iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Güneş, tüm harareti ile içimizi ısıtmaktan öteye yakmaya meyletmekte. Cilt koruması, sıvı dengesi, ısının antrenman ve spor fizyolojisi üzerine etkileri bir yana dursun sentezi, güneş ile direkt bağlantılı olan ve vücutta pek çok fonksiyonu bulunan D vitamininin durumu ayrı bir başlık olarak önümüzde açılmakta.
Vücut için son derece önemli olan, bugüne kadar vitamin olarak adlandırılan ve yağda çözünen D vitamini, başta kas-iskelet sistemi olmak üzere pek çok sisteme yönelik farklı etkileri olan daha çok hormon yapısında bir moleküldür. Çoğu yerde “güneş ışığı vitamini” olarak da adlandırılan ve insan vücudunda temel olarak güneş ışığı aracılığı ile sentezlenen D vitamini aktif formuna dönüşürken iki aşamalı bir süreç geçirir. Tıp dilinde kalsiferol olarak adlandırılan D vitamininin metabolizmasında karaciğer ve böbrek önemli rol oynamaktadır. Bu organlardaki metabolizmalar sonucunda kimyasal olarak daha etkili formlarına dönüşen D vitamininin vücut için pek çok önemli fonksiyonu bulunmaktadır.
D Vitamini Nelerde Bulunur?
Temel olarak ciltten, güneş ışınlarının etkisi ile sentezlenen D vitamini özellikle son yıllarda güneşlenmenin yan etkilerinin artmış olması sebebi ile eksikliği görülmeye başlanmış bir vitamin olmaya başlamıştır. Normal şartlarda güneşli ve bulutsuz günlerde ve öğle saatlerinde (11:00-15:00 arasında) özellikle ön kol ve bacakların en az 45 dakika güneş ile teması sonucunda yeterince sentezlenebilmektedir. Bununla birlikte özellikle bahar ve kış aylarında havanın bulutlu olmasının da etkisi ile ve güneşin belirgin derecede az olması nedeni ile, Akdeniz ülkelerinde dahi yeterince sentezlenememektedir. Ayrıca 20 faktör ve üzeri güneş koruyucu kremler de D vitamininin, ciltten sentezlenme mekanizmasını bloke etmektedir. Benzer şekilde cam ardından alınan güneş ışınlarının da D vitamini sentezine neden olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle günümüzde sadece bir vitamin olmanın ötesinde hormonal fonksiyonlarından bahsedilen D vitamininin yetersizliği önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
D vitamini ciltten sentezlenmesinin haricinde besinlerden alınabilmektedir. Besinlerden alınan D vitamininin aktif hale geçmesi için karaciğer ve böbrekte metabolize edilmesi gerekmektedir. Son olarak D vitamini ihtiva eden maddelerin, güneş ışığına maruz bırakılması ile de D vitamini elde edilebilmektedir.
Peki güneş ışınları aracılığı ile sentezlenemeyen D vitaminini hangi besinler aracılığı ile karşılayabiliriz?
Yağlı balıkların tamamı, ton balığı, mantarlar, süt ve süt ürünleri, portakal suyu, yumurta sarısı, tahıl, karaciğer ve diğer sakatatlar D vitamini açısından zengin besinlerdir. Bununla birlikte havuç, kuşburnu, karpuz, çilek, şeftali, kavun, kayısı gibi meyve ve sebzelerde de D vitamini bulunmaktadır. Ancak hiçbir besin ve beslenme sistemi D vitamini açısından kendi başına yeterli değildir.
D vitamininin fonksiyonları nelerdir?
-Kemik sağlığının korunması
-Bağırsaklardan kalsiyum ve fosfor emilimi
-Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve her türlü enfeksiyona karşı koruma
-Glukoz metabolizmasının düzenlenmesi ve diyabete karşı koruma
-Kas ve sinir sitemi üzerine düzenleyici etkiler
-Depresyona karşı koruyucu etki ve bilişsel bozuklukları önleme (Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklardan korunma)
-İştah kontrolü
-Kanserlere karşı koruyucu etki (özellikle kolon, prostat ve meme kanseri)
-Kardiyovasküler hastalık riskini azaltma
-Cilt sağlığını koruma
Genellikle hava kirliliği ya da sürekli bulutlu, kapalı havanın yaşandığı iklimler D vitamini yetersizliği yaşanmasının temel nedenidir. Açık havada yeterince zaman geçirmeyen, besinlerle yeteri kadar D vitamini almayan, karaciğer ve böbrek sorunu olan ve uyku bozukluğu yaşayan kişilerde de D vitamini eksikliği görülebilmektedir. Koyu tenli olanlar, kronik böbrek ve karaciğer hastalığı olanlar, şişman kişiler, paratiroid hastalığı olanlar da D vitamini eksikliği açısından risk altındadırlar.
D Vitamini eksikliği olanlarda yorgunluk, egzersiz performansında düşüklük, kas ağrıları, sırt-pelvis-kalça ağrıları, sık hastalanma, depresyona eğilim, saç dökülmesi, ve kolay gelişen kas iskelet sistemi sakatlanmaları görülebilmektedir. Bunun yanında D vitamini eksikliği şişmanlığa, hipertansiyona, kronik yorgunluğa, kemik erimesine (osteoporoz), ve bazı otoimmün hastalıklara da neden olabilmektedir.
Alınması önerilen günlük D vitamini miktarları nelerdir?
Erişkinler için besinlerle alınması önerilen günlük D vitamini miktarı 600 ünitedir. Besinlerle, eksik olan D vitaminini tamamlamak imkansıza yakın olduğu için, günümüzde güneş ışınlarından da sentezinin yeterli olmadığı göz önünde bulundurularak, Akdeniz ülkelerinde dahi D vitamini desteği yıl boyunca hemen herkese önerilmektedir. Bu amaçla D vitamininin 50.000 IUluk damla, 300000 IUluk ampul ve 1000 IUluk tablet formları mevcuttur. Bahsedilen D vitamini desteklerinin kullanımının, mutlaka uzman bir hekim tarafından yönlendirilmesi sağlık açısından çok önemlidir. Gereksiz yere kullanılan D vitaminin bir takım toksik etkileri de bulunmaktadır. D vitamininin yüksekliği; baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, iştahsızlık, ağız kuruluğu, tat bozuklukları, kabızlık, ishal ve kilo kaybı gibi sorunlara neden olabilmektedir. Vücuttan, güneş aracılığı ile sentezlenen D vitamininin bu bahsedilen yan etkilere sebep olması mümkün değildir; bahsedilen yan etkiler, kontrolsüz kullanılan D vitamini takviyelerinin sonucudur.
Vücutta fonksiyon gören her elektrolit, yapı taşı ve enerji kaynağının alınması, metabolizması ve vücuttan uzaklaştırılması, karmaşık ve uzun süreçlerdir. Birbirleri ile etkileşebilen pek çok biyokimyasal tepkimeye giren bu yapıtaşlarının ayarlanması kişinin yaş, boy, kilo ve yaşam şartları gibi faktörlerden etkilenebilmektedir. Bu nedenle her türlü elektrolit, hormon ve vitamin desteği almadan önce konunun uzmanı bir profesyonel ile temasa geçilmesi ve profesyonel destek alınması esastır.
Sağlıklı ve bol güneşli bir hafta dilerim.
Doç.Dr.Cem Arıtürk
SBÜ Sancaktepe Şehit Prof.Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Kalp ve Damar Cerrahisi