Sağlık için Sanat

Mart ayının ortalarından itibaren tüm sanatsal aktiviteler birer birer iptal edildi. Kapalı alanlarda, 1,5 metrelik mesafenin korunamayacağı gerçeği ve Hollanda’da bir orkestranın tüm sanatçılarının konser sonrası hastalanması haberi bu kararın ne kadar yerinde olduğunun kanıtı aslında. Ancak içimizdeki özlem büyük. Tiyatro, opera, bale ve konserler gibi insanın ruhunu besleyen kültür ve sanat aktivitelerinden uzak kalmak, bu dönemin zorlayıcı yanlarından bir diğeri. Bu dönemde pek çok orkestra, tiyatro, opera ve bale gösterileri çeşitli elektronik kanallardan serbest erişim ile meraklılarına ulaştırılıyor olsa da5 duyumuzu birden kullanarak yıllanmış, ahşap ve toz kokan salonlarda, ağır aheste açılan bordo perdenin arkasında heyecanla beklenen sanatçılarla aynı havayı soluyup, sonunda el patlatırcasına alkışlayarak seyredebilmek büyük keyifmiş. Bu keyfi en kısa zamanda yeniden yaşayabilmeyi umut ediyorum.

Haberin Devamı

Pandemi döneminde toplu olarak yapılması ve bulaşmaya neden olabilecek özelliklere sahip olması nedeni ile kısıtlanan sanat ve kültür aktivitelerinin sağlık açısından olumlu etkileri saymakla bitmez. Yapılan bilimsel araştırmalar; hem sanat icrasının hem de sanat aktivitelerine katılmanın öncelikli olarak psikolojik ve sonra da fizyolojik açıdan olumlu etkilerini kanıtlamış durumda. Sadece yazmak ve günlük tutmak bile kronik hastalığı olanlarda seyri olumlu etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmakta. 2004 yılındaki bir çalışma, tiyatro gösterilerine katılmaya teşvik edilen yaşlı bireylerin 4 hafta sonra psikolojik olarak olumlu anlamda gelişim gösterdiklerini ortaya koymuştur. Benzer şekilde Bologna'da yapılan ve 90 kişinin katıldığı bir çalışmada, denekler Vicoforte Kilisesi’nin içindeki ve duvarlarındaki sanat eserlerini incelemişler. Bu sanat ve kültür gezisinin öncesinde ve hemen sonrasında tüm deneklerin kan ve tükürük örneklerinden kortizol seviyelerine bakılmış. Özellikle stres yanıtı olarak yükselen kortizol seviyesinin depresyon, yorgunluk gibi psikolojik etkilerinin yanı sıra başta mide ülseri olmak üzere pek çok hastalığın patolojisinde rol oynadığı bilinmekte. Araştırmanın sonuçlarına göre çalışmaya katılanlarda tükürük ve kan kortizol seviyesi %60 oranında azaldığı saptanmış. HIV adı verilen bir virüsün sebep olduğu AIDSli hastalarda yapılan araştırmalarda ise müziğin ve sanatsal aktivitelerin, bağışıklık sistemini düzenlemeye yardımcı olduğu görülmüş. Benzer çalışmalarda, vücudun savunma sistemi mekanizmalarından biri olan CD4+ T lenfositlerin, yaratıcı sanatla uğraşan kişilerin kanlarında arttığı saptanmış ve yaratıcı sanat terapisinin kronik ağrı yönetiminde de yardımcı olduğu gösterilmiş.

Haberin Devamı

Konu gelmişken müziğin terapötik etkisini mutlaka vurgulamak lazım. 2014 yılında yapılan bir incelemede müzik veya bir enstrüman eğitimi almış insanların her iki beyin yarım küresi arasındaki bağlantıların daha kuvvetli olduğu gösterilmiş. Müzik “icra etmeyen” ancak müzik dinlemekten keyif alanlar için de iyi haberlerim var. Müzik dinlemenin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi yanında, stresli uyaranlara karşı psikolojik ve fiziksel tepkileri azalttığı biliniyor; yani özetle müzik ruhun olduğu kadar bedenin de gıdası olarak ön plana çıkıyor. Araştırmalara göre müzik dinlemek kısmen amigdala ve hipotalamus (beyinde bulunan bölgeler) eylemleri yoluyla bağışıklık sisteminde etkili bir şekilde çalışmaya yardımcı olabilmekte ki bu beyin bölgeleri, ruh halinin düzenlenmesi ve hormonal süreçlerin yanı sıra vücudun inflamasyon tepkisinde de rol oynadığı bilinen alanlar. Unutmadan; müziğin, kardiyovasküler sistemde de hipertansiyonu engelleyerek, kalp atışlarını düzene sokarak olumlu etkilere yol açtığını da vurgulamak gerekir.

Haberin Devamı

Açık bir şekilde görülüyor ki yazmak, müzik, heykel, tiyatro gibi türlü sanat dalında hem icra eden olmak hem de izleyici olmak sağlık açısından da faydalı. Günümüzde bilinmekte olan nöroimmünolojik yolakları da hesaba katacak olursak kanser başta olmak üzere kronik süreçli hastalıkların tedavisinde sanatın olumlu etkileri yadsınamaz. Özellikle kendi kavramı, bedeni, gelecek planları ile ilgili düşünce sürecinin yanında “başkaları” ve dünya algısı ile ilgili de köklü sorgulamalar yaşayan ve bu psikolojik süreçlerin patofizyolojik etkilerini de deneyimleyen kanser hastalarında sanat; bu süreçteki yeni yapılanmanın en sağlam harcı olabilecek niteliktedir. Ve pek çok hasta bu zorlu dönemini bu sayede daha rahat geçirebilmektedir.

En kısa zamanda özlediğimiz salonlara, konserlere, gösterilere kavuşabilmek ümidi ile...

Sanat dolu bir hafta dilerim.

Doç.Dr.Cem Arıtürk

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

www.cemariturk.com

Facebook:@docdrcemariturk

Instagram:@cem.ariturk

YouTube:@docdrcemariturk