COVID-19 salgınını kontrol altına almış görünüyoruz. Vaka sayıları azalmaya ve iyileşen hasta sayısı artmaya başladı. Keza yoğun bakım ihtiyacı olan ve hayatını kaybeden insanların sayısı da belirgin biçimde azalıyor. Tüm bu veriler, ülkemizdeki salgının etkilerinin en azından artış sürecini tamamladığını ve önlemlere dikkat edildiği takdirde gerileme sürecinin başladığını göstermekte. Ancak bu iyilik halinin rehaveti ile, bugüne kadar hem bireysel hem toplumsal düzeyde almış olduğumuz önlemleri gevşetmemeliyiz. Pek tabii hepimiz değişmiş hayat koşullarından, bir anda yok olmuş sosyal hayattan, evlere kapanmanın getirdiği psikolojik sorunlardan ve bizi bekliyor olan yeni düzenin bilinmezliğinden tedirginiz. Ancak bu tedirginliği çok sevdiğim bir söz ile dağıtmak istiyorum; “Kalp attıkça umut vardır.” Kalbimiz attıkça ve umudumuz yeşerdikçe alışabilme potansiyelimiz ve öğrenebilme kabiliyetimiz ile hayata tutunacak ve fizyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan bizi gerçekten zorlayan bu süreci zor da olsa aşacağımızdan şüphem yok. Bu nedenle hayatımıza kaldığımız yerden ancak bazı yeni kurallara daha fazla dikkat ederek devam edeceğiz.
Hepimizin farkında olduğu gibi bir süredir “yeni normal” olarak tanımlanan bir kavramdan bahsedilmekte. Bu kavramın ne olduğunu anlatmadan önce aslında bu “yeni normal” olarak tariflenen düzenin insanın sosyal ve kültürel yapısı nedeni ile zaten dikkat ediyor olması gereken kurallar bütününden meydana geldiğini belirtmek gerekli. Bu kuralları bireylerin kendi başlarına alması gereken önlemler ve toplumun belli yeni kurallar doğrultusunda kolektif olarak dikkat etmesi gereken kurallar olarak iki kısımda inceleyebiliriz. Bireysel açıdan değerlendirmek gerekirse özellikle el hijyeni olmak üzere, hijyen kurallarına dikkat etmek; yeni normalin ilk maddesi olarak sayılabilir. Bu çerçevede ellerin gün içinde sıkça ve kuralına uygun şekilde yıkanması ya da dezenfekte edilmesi hatırlanmalıdır. Bunun yanında sosyal mesafeyi korumak ve diğer bir birey ile 1,5 metre mesafeden daha yakında bulunmamak ve dolayısı ile sosyal ortamlarda kalabalık oluşturmamak diğer bir madde. Bu da normal hayatımızda, medeniyet gereği diğer bir bireyin kişisel alan kavramına saygımızdan ötürü zaten uymamız gereken bir kural. Aslında bugüne kadar hayatımızda olmayan ve alışması en zor olabilecek madde ise maske kullanımı. Bir cerrah olarak ameliyathane ortamlarında zaten alışık olduğum maske kullanımının bundan böyle sosyal alanlarda gerekeceğini mutlaka belirtmem lazım.
Kişisel önlemlerden sonra toplum düzeyinde uymamız gereken kurallara gelmek istiyorum. Her meslek grubunun kendileri için belirtilen zamanlarda ve mesai sürelerinde çalışmaları çok önemli. Özellikle AVM gibi kapalı ve kalabalık olunabilecek alanlarda kurallardaki en ufak gevşeklikler önü alınamayacak yeni ataklara sebep olabilir. Kuaför gibi yakın temas hizmet sektör çalışanlarının kendileri için koyulan kurallara riayet etmeleri, restoran ve kafe gibi işletmelerin kalabalık olmayacak ve belirtilen mesafe kurallarına uyacak şekilde yeni düzenlemeleri aksatmamaları bu başlıkta dikkat edilmesi gereken diğer kurallardan.
“Yeni normal” olarak tarif ettiğimiz bu düzende yukarıda bahsettiğim kurallara uyduğumuz sürece hastalığın önüne geçmemiz kolay olacaktır. Aşı çalışmaları tamamlandıktan ve hastalığa karşı koruma sağlandıktan sonra ise “yeni normal” olarak tanımladığımız düzeni tekrar konuşur hale gelebileceğiz.
Sağlıklı ve güneşli bir hafta dilerim.
Doç. Dr. Cem ARITÜRK
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı