Doğduğumuz andan itibaren sürekli çalışan ve vücudun olmazsa olmaz tek organı olan kalp ile kalbin lojistik ortağı olan damarlar, zaman içinde en çok yıpranan yapılar arasında yer alırlar. Kalp - damar hastalıkları açısından en önemli risk faktörlerinden biri olan genetik altyapı ve ailesel faktörler, yaşlanma süreci ile birleşince hastalıkların ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor. Genetik alt yapımızı ve ailesel faktörlerimizi değiştiremesek de sonradan gelişebilecek risklerden uzak durarak kalp - damar sistemi hastalıklarından ve diğer sağlık sorunlarından korunmak mümkün.
İnsan vücudunda damarları, temel olarak atardamarlar ve toplardamarlar olarak 2 kategoride inceleyebiliriz. Atardamarlar, kalpten çıkan aort damarı ile başlayarak dokulara temiz kanı taşıyan damarların tamamıdır. Toplardamarlar ise dokular ve organlar tarafından kullanılan kanı kalbe taşıyan damarların tamamıdır. Vücudumuzda özellikle atardamar hastalıkları, hayat kaybı ile sonuçlanabilecek çok ciddi sonuçlara neden olabiliyor.
Dünyanın En Ölümcül Hastalığı: Damar Sertliği
Dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan ve Türkiye’de yaklaşık olarak 4-5 milyon erişkini etkileyen “damar sertliği” (ateroskleroz) en önemli ve ölümcül kalp - damar sistemi hastalığıdır. Endüstrileşmiş ülkelerde daha sıklıkla görülen kalp - damar hastalıklarına, Finlandiya gibi kuzey Avrupa ülkelerinde ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinde daha seyrek rastlanmaktadır. Vücutta atardamar bulunan her bölgede görülebilen aterosklerotik kalp - damar hastalıkları, yaşlı insanların sorunu olarak bilinmekteydi. Ancak günümüzde; değişen yaşam koşulları, artan ve daha genç yaşta karşı karşıya kalınan risk faktörleri sebebi ile gençler de en az yaşlılar kadar kalp - damar hastalıkları açısından tehlike altındadır.
Düzensiz Yaşam Tarzı Hastalıkları Tetikliyor
Beslenme, egzersiz, stres gibi önemli risk faktörleri olan günlük hayat dinamiklerinin kalp ve damar hastalıklarının gelişiminde rolünün büyük olduğunu söyleyebilirim. Günümüzde özellikle genç yaş popülasyonun hedef olduğu düzensiz beslenme en önemli sorunlardan birisi. Doğallığını yitirmiş, dengesiz içerikli, fast food tarzı kötü beslenme hem direkt kalp - damar sistemini yıpratmakta hem de obezite ve şeker hastalığı gibi sorunlara yol açabilmektedir. Günlük iş hayatının hareketsiz ve durağan hali insan sağlığını etkileyen başka bir neden. Genç yaşlardan itibaren hareketsiz ve spordan uzak yaşam tarzı, kalp - damar hastalıklarının artık daha erken görülmesinin bir başka sebebini oluşturuyor. Hem eğitim hayatı hem de iş hayatı sırasında çeşitli nedenlerle karşımıza çıkan stres de kalp ve damar sisteminde erken yıpranmaya neden olmakta. Sigara tiryakiliği ile aşırı alkol tüketimi ve bu alışkanlıkların yaşının düşmesi ise kalp - damar hastalıklarının erken ortaya çıkmasının bir başka nedeni.
Tüm bu risk faktörleri göz önünde bulundurularak yapılacak hayat tarzı ve günlük alışkanlık değişiklikleri, kalp - damar hastalıklarından korunmada en önemli basamak. Düzenli beslenme, hareketli yaşam, düzenli spor, sigara ve alkol kullanmama gençlerin damar sertliği ile mümkün olduğunca geç karşılaşmaları için alınabilecek temel önlemler. Bununla birlikte ailesinde kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, obezite, yüksek tansiyon problemi olanların daha da dikkatli olmaları gerektiğini söylemekte fayda görüyorum.
Hava ve su kirliliğinin olmadığı yerlerde büyüyen, doğal, dengeli beslenme düzenine sahip, stressiz ve sakin koşullarda yaşayan geçmiş dönem insanlarında kalp - damar sistemi hastalıklarının daha geç dönemlerde görülmesi hepimize yol göstermeli. Özellikle ailesinde kalp ve damar hastalığı bulunanların yukarıda belirtilen konulara dikkat etmeleri bir kat daha önemli. Genç yaşlardan itibaren sağlık bilincinin ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının oturtulması ise konunun felsefi olarak temelini oluşturmakta.
Damarlar ve özellikle atardamarlar vücudumuz için çok önemli yapılar. Değerini bilip sağlıklı yaşam için gerekenleri yapmak ise tamamen elimizde.
Sağlıklı haftalar…