Beslenme doğumla başlayıp ölümle biten her insanın yaptığı bir aktivitedir. Çünkü metabolizmamız durmadan her an çalışmaya devam eder ve hayatta kalabilmek için bizden sürekli enerji ister. Yaşamın her anında insanlarda beğenilme dürtüsü vardır. Özellikle kitle iletişim araçları ile bu durum toplumlara, kişilere öğretilmiştir.
Fiziki görünüşe verilen önem dönemler içinde değişmiştir. Eski tanrıçalar kilolulardı ve bu durumları beğeni nedeniydi ama günümüzde zayıflık beğeni nedeni olarak öne çıkmaktadır. Başka bir dönemde ince dudak revaştayken şimdilerde dolgun dudaklara sahip olmak revaşta ve belki daha ileri ki dönemde ince dudak tekrar ön plana çıkacaktır.
Aslında bizlere fiziksel özelliklerin önemli olduğu biz farkında olmadan çok küçük yaşlardan beri öğretiliyor. Bir düşünün hiç okuduğunuz bir kitabın kahramanı çirkin miydi, ya da izlediğiniz bir çizgi filmin?...
E bu durum bizim bizi bu kadar etkiliyorken meşhurluk kaygısı olan kişiler bizlere mucizevi beslenme önerileri kurgulayıp, bunlar bizler için zararlı mı zararsız mı sorusunu göz ardı edip iletişim araçları ile bize ulaşıyorlar. Bu durumda unutulan kesim bizler sağlığımızla farkında olmadan gün be gün oynamaya devam ediyoruz. Her çıkan yeni efsane diyet bilimsel kaynaklarla çürütüldüğünde diyorum ki bu sefer artık bitti, yeni efsaneler türemez. Ama çok geçmiyor ki hop biri çıkıyor ve diyorlar işte aradığınız besin bu, yiyin ve görün, bilimsel kaynak yok ama önemli değil ben bilimselim ( ya da ben kendimi öyle sanıyorum reklamın iyisi-kötüsü olmaz ) adımın önünde uzman ya da professör yazıyor yetmez mi ? Bir kenarda oturmuş sağlıklı beslenmek zor, uğraşamam diyen bizler için ziller çalıyor. Deneyim ne olacak ki koskoca profesör, doktor, bitki bilimci vb. Hem diyetten kim ölmüş ben öleyim diyorsunuz ama ! Evet ölen biri var Dr. Atkins.
Neydi Atkins diyeti ? Az karbonhidrat bol protein ve yağ tüket. Vücut ana enerji kaynağını yağ zannetsin ki yağları yakamaya başlasın. Yani şu son zamanlarda çok meşhur olan düşük karbonhidrat yüksek proteinli diyetlerin ilk dillendiricisi. Kendi geliştirdiği diyeti yaşam tarzına yansıtmıştır. Sayısız televizyon programı, gazete yazıları, kendi ürünlerinin satıldığı yerler ve son olarak kendi adına açılan vakıf hem meşhurluk hem para kazanımı açısından herşeyin süper gitmesi anlamına geliyordu. Ama herkesin kafasını karıştıran bir konu vardı ; 1990 yıllarından itibaren Dr. Atkins’in hiçbir televizyona çıkmaması yazılı demeçler sürekli devam ediyordu ama görsel bir röportaj ya da program katılımı yoktu. 2000 yılında kalbi ile ilgili kısmi sıkıntılar yaşıyor, bu duruma neden bazı doktorlarca yanlış beslenme düzeni gösteriliyor ama Dr. Atkins ısrarla karşı çıkıyor. Daha sonra 2003 yılında Dr. Atkins bir baygınlık geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor ve birkaç gün sonra böbrek yetersizliğinden vefat ediyor. Hastane kayıtlarında 125kg olarak ölçümü ve böbrek yetersizliği ... işte bunlar bizim tam da düşük kalorili ve yüksek proteinli diyetlerde aman dikkatli olun yoksa başımıza bunlar gelir dediğimiz 2 nokta hızla kilo artışı sonucu obezite ve aşırı protein tüketimine bağlı böbrek yetmezliğiydi. Kısacası Dr. Atkins kendi diyetinin komplikasyonlarına bağlı ölmüştü.
Peki ya alkali diyetler; homeostazi bize ilk öğretilen kavramlardandı. Ne demek homeostazi ; hücre dışı gelişen etmenlere karşı hücrenin kendini korumasıdır. Peki alkali savunucuları ne diyor; alkali bir besin hatta alkali bir iki damla su aldığınızda bile hücreniz hop alkali oluyor. Ve vücutta her şey sağlıklı ya dönüyor. Bu kadar basit. Peki bizler ne diyoruz. Aldığımız o besinler nereye gidiyor, mideye. Mide salgıladığı hidroklorik asit sayesinde asidik bir ortamdır ve ph’sı1 ila 3,5 arasında değişir. Yani aldığınız iki damla su midenize geldiği anda asit olur . Alkali su diye küçücük şişlerde faiş fiyatlarla satılan damlalarda bildiğimiz bikarbonattan başka bir şey değil. Siz neyle beslenirseniz beslenin kan ve dokuların asit alkali dengesini bozamazsınız. Tomponlama sistemi dediğimiz vücutta asit alkali dengesini koruyan sistemler sizleri korumak için her an hazırdır.
Kan gruplarına özel diyetler efsanesine bakarsak; bu diyetlere göre x kan grubu y besinini asla almamalı gibi tanımlar kullanır. Örneğin; 0 kan grubu kişilerin kabuklu deniz ürünleri, karaciğer kırmızı et, ıspanak ve brokoli ile beslenmeleri uygun görülürken süt ve ürünleri ve yumurtadan kaçınmaları öneriliyor. Kabuklu deniz ürünleri , karaciğer, kırmızı et bunların hepsi çok yüksek protein, çok yüksek kolesterol ve çok yüksek yağ içerirler. Yani kalp sağlığınızla ilgili bir sorununuz varsa koşarak bir doktora yetişseniz iyi olur; yanı sıra bu besinlerin pürin içerikleri yok yüksektir eğer gut hastası iseniz sizde doktora koşan diğer arkadaşınıza yetişin hemen , hiçbir sağlık probleminiz yoksa gene de siz de gidebilirsiniz bu kadar yoğun kolesterol, yağ ve protein ile birçok hastalığa zemin hazırlıyorsunuz ne de olsa kısa zamanda birçok hastalığa yakalanma riskiniz oldu bile. Bir de bu kadar yüksek protein alıyorsunuz ama en kaliteli protein olan yumurtadan uzak durmanız gerekiyor. Süt ve ürünleri alamıyorsunuz doğal yolu varken bari kalsiyumu da yapay suplementlerden tamamlayın yoksa; zamanla kemik erimeleri, diş dökülmeleri vb. birçok sorunla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Peki ya zayıflama çayları ve/veya bitkisel zayıflama ilaçları veye detox içecekleri ; son zamanlarda bütün kitle iletişim araçlarında sayfaları ekranları artık kilo vermek çok kolay, 1 ayda 6 kilo, hemde hiçbirşey yapmadan bu çaydan 2 bardak, şu ilaçtan günde sadece 1 adet şeklinde reklamlarla süsleniyor. . Korkmayın sadece bitkisel ne olabilir ki. Mucize istiyordunuz alın size mucize. Bitkisel ilaçlar tüm dünya da gıda katkısı maddesi olarak tanımlandığı ilaç sayılmadıkları için de denetleme kısmı çok zayıf. Zayıflatıyor diye ortaya çıkan çayların birçoğunun yağyakıcı etkisi kanıtlanmamıştır. Bu çayların sadece idrar söktürücü bağırsak çalıştırıcı etkileri mevcuttur. Sizde bol su içerek ve sağlıklı beslenerek bu çaylara gerek duymadan bunları sağlayabilirsiniz. Bunu doğal yoldan kolayca yapabilecekken karaciğer ve böbreklerinizden ne istiyorsunuz?
Sözün özü şu sağlık kaybedilince bulunan bir durum değil, düzgün bir beslenme programı için size özel bir sağlıklı beslenme programı hazırlayacak bir beslenme uzmanına danışınız. Unutmayın ki beslenme doğumdan ölüme kadar kişiye özeldir!