Hayatımın en heyecanlı, en telaşlı, en garip hissettiğim dönemi. Okul hayatımız başladı. Daha doğrusu kreş hayatımız. Başladı ama ne başlayış…
Ben “alışacak mı, nasıl geçecek, beni özleyecek mi, ağlayacak mı ?” diye düşünürken bizim ki okul hayatına hemen adapte oldu. İlk gün elimi tedirginlikle bırakıp okuluna koştu, ertesi günler ise arkasına bile bakmadı. Alışma süreci konusunda çok şükür bir sıkıntı yaşamadık. Kızımın fazla sosyal oluşu, pandemi döneminde de uzun bir süre evde olması onu etkiledi sanırım.
Yemek konusu kızımın doğumundan itibaren bir sorundu bizde. Beren çok iştahlı bir çocuk değil. Yemek yedirmem her bir öğün için yaklaşık 1 saati buluyor. Abartmıyorum inanın. “Aman bugün de yemesin “ diyen bir anne de olamadım maalesef. E haliyle okulda böyle bir lüksü olmadığından verilen süre içinde yemeklerini yemek zorunda. Bizi en çok zorlayan konulardan biri işte bu yemek konusu. Umarım ona da en kısa sürede alışır.
Bugün asıl bahsetmek istediğim konu; hastalıklar. Okula başladık ama başlamamızla birlikte hasta olduk. Bir gün gittiysek, ertesi gün okula gidemedik. Mikroplarla ilk kez tanışma, bağışıklık sisteminin düşük olması bu hastalıklara daha erken merhaba dememize neden oldu. Burun tıkanıklığı, hafif burun akıntısı, halsizlik, huzursuzluk halleri… Tipik bir soğuk algınlığı. Doktorumuzla görüştükten sonra ilaç tedavisine başladık. Son günlerde sıklıkla görülen bir virüs varmış ki; “RSV” virüsü olarak biliniyor. Respiratuar Sinsisyal virüs de diyebiliriz. Soğuk algınlığına ve gribe benzer şikayetlerle ortaya çıkan bu virüs tedavi edilmediğinde akciğerleri tehdit ediyor. Özellikle bebek ve yaşlılarda hayati tehlikeye neden olan bu virüs, son yıllarda oldukça artmış. Kesin tanı için doktora gitmek şart ama dikkatli olmak da yarar var. Eminim benim bu yaşadığımı bütün anneler yaşadı ve halen yaşıyor maalesef.
Yakınlarım okul hayatıyla birlikte zor bir dönemin başladığını anlatmıştı ama bu kadar erken beklemiyordum. Çare yok biz de bağışıklığımızı güçlendireceğiz. Kendimize iyi bakma zamanı…