Yine kadına şiddet, yine vahşet. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Ama okuduğumuz, izlediğimiz haberler yüreklerimizi acıtıyor...
İstiyorum ki; köşemde güzel anılardan bahsedeyim. Mutluluk olsun sayfamda. Bu yazıyı okuyanların yüzünde tebessüm olsun. Ama maalesef olmuyor. İnsan bu gördüklerine duyarsız kalamıyor...
Bir kız annesiyim. Kızımın ileride kendi ayakları üzerinde duran, güçlü, başarılı, mutlu bir kadın olduğunu görmek her anne gibi benim de tek hayalim. Bütün çabam, bütün emeklerim bunun için. Ne yapacağız peki? Nasıl dur diyeceğiz bu duruma?
Kızınız ya da oğlunuz fark etmez. Zengin olabilirsiniz ya da maddi durumunuz yeterli olmayabilir. Çocuğunuza bakacak imkanlarınız az olabilir. Hangi şartlarda olursanız olun bir anne ve babanın çocuğuna verebileceği en büyük miras; sevgidir.
Bugün bir oğlum olsaydı ona da kızım gibi önce sevmeyi öğretirdim. İnsanları, hayvanları, çiçekleri, ağaçları kısacası hayatı sevmeyi... Her şey aile de başlar. Bir çocuk anne ve babasında ne görürse öyle büyür. Sevgi alırsa sevgi verir. Sevgisiz büyümüşse de hayatı boyunca mutlu olamaz. Mutlu olmayı bilemez. Tek başına sevgi yine yetmez. Saygıyla birleşince anlamı olur o sevginin.
3,5 yaşındaki kızım şuan bile saygı istiyor bizden. Onu dinlememizi ve kararlarına saygı duymamız gerektiğini söylüyor. O daha 3,5 yaşında ama çok haklı. Çünkü bunun cinsiyeti olmadığı gibi yaşı da yok. Zor değil sevmek zor değil saygı duymak. Acıtmayın canımızı, kalbimizi kırmayın. Sevin ama severken boğmayın. Arkasında durun ama sıkmayın. Saygı duyun; kararlarına, fikirlerine, kendisine. Mutlu, cesur, sevgi dolu çocuklar yetiştirin. Zor değil bir kadını, bir canlıyı sevmek.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü bugün kutlu değil “umut” olsun. Umudumuz olsun, hayallerimiz olsun. Çocuklarımızın gözünde yaş değil, mutluluk olsun...