Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Her şey Kristof Kolomb'un 1492–1493 yılları arasında Transatlantik'e yaptığı ilk yolculukla başladı. Kolomb toplam dört kez Atlantik Okyanusu'na sefer yapmış ve coğrafî keşifleri başlatmıştı. Bu, başta Kolomb olmak üzerine beraberinde birçok denizciyi uzun yıllar sürecek zorlu okyanus yolculuklarının beklediği anlamına geliyordu. Nitekim 19. yüzyılın ortalarına kadar denizciler birçok sefer düzenlemiş bu zorlu yolda zorlu olaylar yaşamış, çeşitli hastalıklara yakalanmış ve hayatlarını kaybetmişti. 'İskorbüt hastalığı' da bunlardan biriydi. Kayıtlara göre bu hastalık bazı gemilerde mürettebatın neredeyse yarısının canını alıyordu. Peki tarihe adını 'Antik Çağ Hastalığı' olarak yazdıram iskorbüt neden tekrardan gündeme geldi? Sebeplerini uzmanlara sorduk.
2 MİLYONDAN FAZLA DENİZCİYİ ÖLDÜRDÜ
Uçsuz bucaksız bir maviliğin ortasında hayatta kalma mücadelesi veren denizciler için şartlar her zaman zordur. Ne yaşayacağınızı bilemediğiniz gibi, başınıza bir şey gelme halinde nereye gideceğiniz de belli değildir. İskorbüt hastalığı ise tam da bu çaresizlikten faydalanan ve bir kere yakaladı mı asla bırakmayan bir hastalıktı. Önce vücudu halsiz bırakan hastalık hızla vücuda sızar, eklem ağrılarını kol ve bacak şişmeleri takip eder, dokunduğunuz her yer morarır ve dahası diş etleri süngerimsi bir hale gelirdi. Tüm bu durumlar tedavi edilmezse de kalbin veya beynin yakınında ani bir kanama yaratır ve yakaladığı kişiyi yaşamdan koparırdı. İskorbütlü vücutta, bağ dokusu bozuldukça, varsa uzun süre önce iyileşmiş kırık kemikler bile kendiliğinden çözülür ve bacaklara o kadar şiddetli kramp girer ki kişi yürüyemez hale gelirdi.
18. yüzyılda iskorbütün entelektüel tarihini derinlemesine inceleyen Jonathan Lamb'e göre bu zayıflatıcı hastalık 1500 ila 1800 yılları arasında gemilerde görev yapan toplam 2 milyon kişiyi öldürmüş ve 'büyük denizcilik çağının en önemli mesleki hastalığı' olarak kayda geçmişti.
HASTALIK YENİDEN ORTAYA ÇIKTI
Son günlerde yapılan yeni bir araştırmaya göre yüzyıllar önce denizcileri, korsanları etkileyen iskorbüt hastalığının yeniden ortaya çıktığı tespit edildi. Batı Avustralya'daki Sir Charles Gairdner Hastanesi'nden doktorlar, 50 yaşlarında, işsiz ve sigarayı bırakmış bir hastanın, her iki bacağında birdenbire ortaya çıkan ağrılı döküntülerden şikayetçi olduğunu bildirdi. Acil servis personeli, kimliği belirsiz adamın iltihaplı, otoimmün ve kan bozuklukları için negatif test sonucu vermesiyle biraz şaşkına döndü. Taramalar iç kanamaya dair bir kanıt ortaya koymadı ve cilt biyopsisi hiçbir ipucu vermedi. Bu arada hastanede kaldığı süre içerisinde döküntüleri yayılarak her iki bacağında daha fazla morarma, şişme ve ağrıya yol açtı.
Vaka raporunda, "Ekonomik koşullara bağlı olarak yetersiz ve dengesiz besleniyordu. Yemekleri çoğunlukla sebze veya meyve içermeyen işlenmiş gıdalardan oluşuyordu. Bazen öğün atlıyordu, bu son haftalarda daha sık oluyordu. Ayrıca mide küçültme ameliyatından sonra kendisine verilen vitamin ve mineral takviyelerini de maddi sebeplerden almayı bırakmıştı " diye yazıyordu. Hasta, 8 yıl önce kilo verebilmek için midesinin büyük bir kısmının çıkarıldığı tüp mide ameliyatı geçirmişti.
BMJ Case Reports dergisine konuşan Avustralyalı doktorlar, "İskorbüt geçmişte kalmış bir hastalık olarak görülüyor. Ancak özellikle yaşlılarda, alkol bağımlılığı olan hastalarda, psikiyatrik veya gelişimsel sorunları olan çocuklarda sporadik iskorbüt vakaları görülüyor" açıklamasında bulundu. Nadir de olsa görülen vakalarına neden olarak artan dengeli beslenememe, vitamin ve mineral alımında eksiklik ve mide küçültme ameliyatları sebep gösterildi. Peki uzmanlar ne diyor?
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya C vitamini eksikliğinden kaynaklanan iskorbüt hastalığının vücudun kolajen üretimindeki aksaklık nedeniyle dokularda bozulmalara yol açtığını söyledi. Dr. Kaya, "Bu eksiklik, yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, diş eti kanamaları, ciltte kolay morarma, kas-eklem ağrıları gibi belirtilerle kendini gösterir ve ilerledikçe enfeksiyon riskini artırır. Teşhis genellikle hastanın beslenme öyküsü ve belirtiler üzerinden yapılır; kan testiyle C vitamini düzeyi kontrol edilerek tanı desteklenir. Gerekli durumlarda tam kan sayımı da yapılır, eksikliğin giderilmesi için ise beslenme tedavisinin yanı sıra C vitamini takviyesi de başlanır" açıklamasında bulundu.
'C VİTAMİNİ TAKVİYESİYLE HASTALIK GERİLEYEBİLİR'
İskorbütün hızlıca tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu, C vitamini takviyesine başlandığında hastaların genellikle birkaç gün içinde toparlanmaya başladığını, birkaç hafta içinde de tamamen iyileştiğini söyleyen Dr. Kaya hastalığın tedavi edilememesi halinde ciddi sonuçlara yol açabileceğini belirtti. Tedavi edilmeyen vakalarda kanamalar, ağır anemi, enfeksiyon riski ve yaraların iyileşmemesi gibi ciddi sorunların ortaya çıktığını belirten Dr. Ayça Kaya, "Hatta organ yetmezlikleri gelişebilir ve bu durum ne yazık ki ölümcül olabilir. Bu yüzden erken teşhis ve tedaviye hemen başlamak gerçekten hayat kurtarıcıdır. Hastalık genellikle beslenme tedavisi ve C vitamini takviyesiyle hızla geriler" ifadelerine yer verdi.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Vardar ise C vitamini eksikliğinden ve yetersiz beslenmekten kaynaklanan bu hastalığın risk faktörlerini şu şekilde sıraladı:
- Sadece inek sütü ile beslenen yenidoğanlar,
- Alkol tüketimi fazla olan bireyler,
- Sadece fast food tarzı yiyeceklerle beslenenler,
- Sebze ve meyve tüketimi az olan kişiler,
- Sigara içenler,
- Gebe ve emziren anneler,
- Tip I diyabet, diyaliz gerektiren böbrek yetmezliği ve hipertroidi olanlar,
- Kanser ve anoreksiya nervoza tedavisi görenler,
- Çölyak, Crohn gibi kronik sindirim sistemi hastalıkları olanlar ve sindirim sistemi cerrahisi geçirenler,
- Vücutta demir fazlalığı olanlar
Dr. Ali Vardar, "Yiyeceklerden aldığımız C vitamininin yüzde 90'ı sebze ve meyvelerden gelir. Bunların pişirilmesi durumunda içlerindeki C vitamini düzeyinde yüzde 20-40 oranında azalma olabilir. Vücudumuzdaki C vitaminin düzeyinin azalmaması için yiyeceklerle almamız gereken günlük miktar yaklaşık olarak erkeklerde 90 mg, kadınlarda ise 75 mg olarak belirtilir. Aksi takdirde toplam C vitamini havuzu 3 ay sonra belirgin bir şekilde azalmış olarak karşımıza çıkar. C vitamini oksidasyona eğilimlidir. Sigara içilmesi, inflamasyon (iltihabi durumlar), malabsorbsiyon (yetersiz emilim), demir fazlalığı gibi durumlarda toplam miktarında azalma görülür" dedi.
Uzm. Dr. Ayça Kaya, iskorbütün belirtilerinin bazı başka hastalıkları taklit edebildiğini, özellikle yorgunluk, halsizlik ve kas-eklem ağrıları nedeniyle anemi veya romatoid artrit gibi hastalıklarla karıştırılabildiğinin altını çizdi. Diş eti kanamaları ve ciltteki kolay morarmalar, kan pıhtılaşma bozuklukları ya da lösemi gibi kan hastalıklarıyla benzerlik gösterdiğini ileteten Dr. Kaya," Ayrıca yaraların geç iyileşmesi ve enfeksiyonlara yatkınlık, bağışıklık sistemi bozukluklarıyla ortak bir belirti olabilir. Bu nedenl, iskorbüt düşündüren belirtilerle başvuran hastalarda beslenme öyküsü dikkatle değerlendirilmeli" diye konuştu.
İSKORBÜTE HİÇ YAKALANMAMAK MÜMKÜN
Peki bu hastalığın genetik olduğunu söyleyebilir miyiz? Uzm. Dr. Ayça Kaya, iskorbüt hastalığında genetik faktörlerden ziyade dış faktörlerin etkisinin daha büyük rol oynadığının altını çizdi. Ayça Kaya'ya göre genellikle yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkan hastalığın başlıca nedeni, C vitamini açısından zengin meyve ve sebzelerin az tüketilmesi. "Tek tip beslenme alışkanlıkları, belirli diyet uygulamaları ve düşük gıda çeşitliliği de C vitamini alımını azaltmak, hastalık riskini artırabilir. Bunun yanı sıra genel sağlık durumu, sindirim problemleri, bazı bireylerin C vitamini emilimini olumsuz yönde etkileyebilir" diyen Dr. Kaya, hareketsizlik ve kötü yaşam alışkanlıklarının, iskorbütün ortaya çıkmasına zemin hazırlayabileceğini de iletti. Fiziksel stres ve uzun süreli hastalıkların, vücudun C vitamini ihtiyacını artırarak iskorbüt riskini tetikleyebildiğini ancak tüm bu dış faktörleri kontrol altına alarak durumu düzeltmenin mümkün olduğunu söyledi.
Uzm. Dr. Ayça Kaya, "Günlük C vitamini açısından zengin sebzeleri örneğin maydanoz, biber, çiriş, roka, lahana, brokoli ve tereyi, ayrıca meyvelerden çilek, kızılcık, kivi, ananas ve portakalı tüketmek, bu hastalıktan korunmak için atılacak en önemli adımlardan biridir. Sonuç olarak genetik yapınız ne olursa olsun, yaşam tarzınız bu hastalığın gelişiminde belirleyici bir rol oynar. Bu nedenle dengeli bir beslenme alışkanlığı geliştirmek, iskorbüt hastalığının önlenmesi için son derece önemli" ifadelerini kullandı.
MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATLARI ZEMİN Mİ HAZIRLIYOR?
İskorbüt hastalığının yeniden ortaya çıktığı söyleyen uzmanlar, hastalığın artışına sebep olarak gösterdikleri üçüncü neden arasında 'artan mide küçültme ameliyatlarını' gösterdiler. Mide ameliyatlarının direkt olarak iskorbüt hastalığını tetiklediğini söyleyebilir miyiz? Uzm. Dr. Ayça Kaya bu soruya şöyle yanıt verdi:
"Bariyatrik cerrahi sonrasında mide hacminin küçülmesi nedeniyle besin alımı azalır. Bulantı, kusma ve uzun vadede intolerans şikayetleri beslenme yetersizliklerine yol açabilir. Yetersiz beslenme de vitamin ve mineral eksikliklerine sebep olur. En sık görülen makro besin eksiklikleri arasında protein yetersizliği görülürken mikro elementler arasında A, D, E,K ve B grubu vitaminleri özellikle B12 vitamini, kalsiyum, magnezyum, çinko ve demir gibi mineral eksiklikleri görülür. Bu eksikliklerin şiddeti, yapılan cerrahi işlemin türüne göre de değişiklik gösterir. Örneğin sleeve gastrektomi sonrasında C vitamini eksikliği nadiren görülürken, gastrik bypass sonrasında ise bu oran artar. Özellikle ince bağırsağın ileum kısmının rezekte edilmesi (alınması) durumunda, C vitamini eksikliği daha sık görülebilir. Bu bölge C vitamini gibi bazı mikro elementlerin emiliminde önemli bir rol oynar."
Uzm. Dr. Ayça Kaya, mide ameliyatı olmanın veya bağışıklık sisteminin düşmesinin doğrudan iskorbüt hastalığını tetiklemese de dolaylı olarak bu riski artırabildiğinin altını çizdi. Sonuç olarak bariyatrik cerrahiden önce hastaların beslenme durumları ve mikro besin eksiklikleri mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini, doktor kontrolünde vitamin ve mineral takviyeleri yapılmasının şart olduğunu da ekleyerek sözlerini noktaladı.