01.01.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
AHENK BEYAZIT
AHENK BAYAZIT- O yol göstericilerden biri de Yörük ailesinin mirasını taşıyan Menekşe Girgin. Girgin, etkisi yüzlerce yıldır bugünlere gelen ‘Anadolu’nun doğal şifalandırma bilgilerini’ Şadan Öymen ile paylaştı ve ‘Yörük kızından kadim şifa bilgileri’ isimli kitap doğdu. Şadan Öymen ile kitapları ve doğal şifalanma üzerine konuştuk.
*Kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Menekşe Girgin, Yörük olan annesinden ve anneannesinden miras kalan “doğal şifalandırma bilgisini” her an çevresindeki herkes için kullanıyor, kullandıkça daha etkili hale geliyor, geliştiriyordu. Çok sayıda kişinin, gündelik yaşamından kaynaklanan gerginliklerini geçmiş kuşaklardan miras kalan öğretilerle giderirken, bu deneyimini anlatmayı, daha çok insana ulaşmayı düşünmüş. Düşüncesini bana açtığında haydi yazalım dedim. Bana anlattı, ben yazıya döktüm. Belki “şifalanma” anlatılamaz, yaşanır, ama ikimiz “nasıl anlatırız” diye konuşa tartışa bu kitabı hazırladık. Amacımız, şifalanma kavramıyla tanışan kişiyi, önerileri kendi kendine uygulamaya, daha doğal beslenmeye, her gün hiç düşünmeden yaptığımız yanlışları tek tek bulup, okurları daha sağlıklı bir yaşam için çaba göstermeye davet etmekti.
*Kitaptaki bilgileri günlük hayatınıza uyarlayabiliyor musunuz?
Şifalanmak bir sihir değil, bu bir doğal “balans ayarı.” Doğal derken, insanın maddi ve manevi bütünlüğüne uygun bir iyileştirmeye işaret ediyorum. Zaten kendisi de bu sürece ‘bedeni dengeleme’ der. Kitaptaki öneriler, herkesin uygulayabileceği, kendi yaşam tecrübesine kayıt edeceği doğallıkta. Batı dillerinde “iyilik ve esenlik hâli” (wellness) denilen iç denge durumunu kişi, kendi kendine pekala gerçekleştirebilir, ama yeter ki istesin, inansın, gayret etsin.
*Şifa kavramı siz tanımlarsınız?
Şifa, maddi veya manevi “hastalıksızlık” durumu. İnsanlık tarihi kadar eski. Bilimin henüz ortaya çıkmadığı tarih öncesinden başlayarak, yüzyıllar içinde bilim diye bir kavrama dönüştü. Binlerce bilimcinin ortak çabalarıyla gelişip bugünkü düzeyine ulaştı. Ama hayal bile edemeyeceğimiz, şimdilik bilim kurgu filmlerinde ipuçları gösterilen yeni boyutlara doğru gidecek. Şifa kavramı bütün bu süreçte hep “insana yardım” olarak var oldu. Bugün hastane dediğimiz, ileri teknoloji kullanılan sağlık merkezlerinin ilk örneklerine Anadolu’da Şifahane veya Darüşşifa denilmesi rastlantı değil. Sadece bizim kültürümüzde yok bu, bütün kültürlerde maddi veya manevi hastalıkları iyileştirme gayreti vardır. İnsanlık, sağlıklı bir yaşam istiyor. Bunu sağlamak için çabalıyor.
*Kitapta okuyucuyu neler bekliyor?
Bu kitapta, masallarda anlatılan sihirli bir değnek yok. Kendini iyi hissetme ve esenlik hâline ulaşmak için de özel eğitime, mürşitlere, liderlere ihtiyaç yok. Kişi, kendi huzurunu kendi bulabilir, yaratabilir, yeter ki istesin. Bizim yaptığımız, bu yönde yol gösterici olmak, fikir vermek, yöntem anlatmak. Kitabımızın, yabancı dillerdeki pek çok örneklerinden ise şu farkı var; Anadolu halkı yüzyıllarca kendi kendini tedavi etmeye çalıştı. Bu bazen işe yaradı, bazen yaramadı. İşe yarayan bilgiler kuşaktan kuşağa aktarıldı. Anadolu’da tıbbın ve eczacılığın olmadığı eski dönemlerde “attarlar” (bugün aktar diyoruz) bu işi yüklendi. Aslında bu, dünyadaki modern tıp ve eczacılık için de uzun yüzyıllar böyleydi. Bu nedenle, Batılı modern tıbbın büyük babası sayılan Alman hekim Paracelsus (1493-1541) “Bütün otlaklar, tepeler, dağlar eczanedir” deyişiyle tıp tarihinde çığır açmıştı. Anadolu özelinde ise, yörük göçerlerin bu konudaki rolü ayrıca bilimsel olarak incelenmeli.
*Sizce günümüzde en sorunlu alan nedir?
Somut temeli olan hastalıklar, örneğin kanser, halen “en sorunlu” alan. Somut temeli olmayan, ruhsal kökenli, huzursuzluk yaratan, yaşam kalitesini bozan durumlar için ise çok çeşitli çareler öneriliyor, her kültür için farklı bunlar. Biz kitabımızda, Anadolu kültürüyle bütünleşmiş, hâlâ uygulanan çarelere odaklandık. Bilgisi, ona geçmiş kuşaklardan miras kalan Menekşe Girgin’in önerilerini aktardık.