Gizem Saka, 8 yıldır ABD’de Wharton Business School’da ekonomi ve sanat piyasası üzerine dersler veren bir öğretim görevlisi; aynı zamanda yağlı boya tuvalleriyle bu piyasanın da parçası olan bir ressam. Doğup büyüdüğü İstanbul’da bir seramik atölyesinde, daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde aldığı kursları, iktisat doktorası için gittiği Cornell Üniversitesi’ndeki yağlı boya dersleriyle tamamlamış. Hocası ise bugün 85 yaşındaki Amerikan yerlisi kadın sanatçı Kay Walkingstick olmuş. Bugüne dek ABD ve Kanada’da 18 sergi açan, sanat fuarlarına katılan ve çeşitli danışmanlıklar veren Saka’nın son sergisi “Bir Gece Yarısı Akdeniz’de Limon Ağaçları Altında” ise 17 Aralık itibarıyla Wayne Art Center’da kapılarını açacak. Daha doğrusu Kovid-19 önlemleri kapsamında wayneart.org adresi üzerinden online olarak gezilebilecek.
Saka’nın bugüne dek Türkiye’deki açabildiği tek sergi ise 2011’de Beşiktaş Belediyesi bünyesinde sergilediği çalışmalarıymış. Ancak bugünlerde, Kovid-19 nedeniyle İstanbul’da geçirdiği günlerin tuvale ve kağıda yansımalarını bir sergiye dönüştürme fikri de var: “Yaz döneminde, özellikle bir kütüphanede sergi açmayı isterim. Kitap okuyan kadınlar teması olabilir.”
“Me Too’yla kadın ressamlara ilgi arttı”
Kitap okuyan kadınlar teması aslında Saka’nın daha önce ABD’nin iki şehir kütüphanesinde açtığı sergilerin de adı. Bu bir tesadüf değil; çünkü Saka’nın tuvallerinde başrol hep kadınların. Sohbet eden kadınlar, kahve içen kadınlar, İstanbul’u seyreden kadınlar... Saka, “Geriye dönüp portfolyoma bakınca keşfettim, tuvallerimde ana figürün hep kadın olduğunu” diyor, “Bunda sanırım ailedeki kadın yoğunluğunun etkisi oldu. Anneannemlerde, 10 kardeşten 8‘i kadın. Onun 3 çocuğu oluyor, 3’ü de kadın. 3 çocuğun 2‘şer çocuğu oluyor, hepsi kadın. Ben de doğal olarak etrafımda kadınlarla büyüdüm. Bu da ister istemez tuvallerime yansıyor.” Saka, kadınları resmeden bir kadın sanatçı olarak, Me Too Hareketi’nden sonra tablolarına ilginin de arttığını söylüyor: “Bugüne dek kadınları hep erkeklerin resmettiği, kadınların daha çok olayın nesnesi olduğu işler ön plandaydı biliyorsunuz. Bu değişmeye başladı.”
Saka, en çok Picasso-Matisse-Cézanne üçlüsünden etkilendiğini düşünse de, tuvallerindeki yuvarlak hatlı kadınlarda Orta Anadolu’dan esinlendiği görüşünde. Bunun dışında çalışmalarını İznik çinileri, minyatür, hat sanatı gibi farklı alanlarla da etkileşim halinde sürdürüyor. Salgınla birlikte evlere kapandığımız dönemde ise stüdyosundan uzakta ve çocuklarıyla iç içe olmanın etkisiyle resimlerin boyutlarını küçültüp akrilik boyaya geçmiş: “Ben de herkes gibi bazı değişiklikler yapmak zorunda kaldım ama genel olarak bu dönemde insanların sanata ilgisinin arttığını düşünüyorum. Birçok insan
resim yapmaya yöneldi, içindeki sanatçıyı keşfetti. Bu dönemde online yollarla müzelere, galerilere erişimin artması da bir avantaj oldu. Belki iyimser bir yorum olacak ama salgın döneminde insanların sanatla aralarındaki mesafe azaldı diye düşünüyorum.”
“Kovid-19’un sanat piyasasına etkisini 1-2 yıl sonra görebileceğiz”Saka, Kovid-19’un sanat piyasasına etkilerini ise şöyle yorumluyor: “Online satış trendi zaten vardı, bu dönemde de bunun yükselmiş olabileceğini düşünüyorum. Şunu biliyoruz ki, online satışlar 1 milyon dolar gibi bir meblağa kadar yapılabiliyor. Bu yüzden sanat cirosunun düştüğünden eminim. Fakat bu dönemin etkilerini tam olarak görebilmek için 1-2 yıl daha beklememiz gerek; çünkü her senenin sanat raporu, bir sonraki Art Basel’de belli oluyor.”