Pazar“Şarkın ağzıma yapıştı demeleri hoşuma gidiyor”

“Şarkın ağzıma yapıştı demeleri hoşuma gidiyor”

07.09.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Pek çok ünlü şarkının yaratım sürecinde yer alan ve geçen hafta ilk albümünü çıkaran Esin İris: “Şarkın ağzıma yapıştı demeleri çok hoşuma gidiyor. Biri de 17 yaşındayken sümüklüydü, şimdi taş oldu demiş. Çok tatlı değil mi?”

“Şarkın ağzıma yapıştı demeleri hoşuma gidiyor”

Esin İris’in geçen hafta çıkan ilk albümü “Yine Mavi” bugünlerde Türkiye’deki müzik piyasasında yaşanan en heyecan verici gelişmelerden biri. Başta Gökçe’nin hit şarkıları “Tuttu Fırlattı”
ve “Ne Yapardım” olmak üzere pek çok ünlü şarkının yaratım sürecinde yer alan İris’in bir albüm yapmasını ben de dört gözle bekliyordum. Hele de geçen ay, önden yayınladığı “Bu Gece” isimli şarkısını dinledikten sonra... Albümü geçen hafta elime aldım, “Çok mu yoruldun? Gözyüzüne bak. Her karanlığın ardı yine mavi” sloganını çok sevdim.

Siz uzun zamandır profesyonel olarak müzik yapıyorsunuz. Ama albüm çıkarmakta acele etmediniz...

Kendimi bildim bileli şarkı yazıyorum ben. Annem de müzikle ilgilidir, korolarda
Türk Sanat Müziği söyler, herhalde ondan. Çocukken bebekleri şarkı uydurarak konuştururdum, ders çalışırken paragrafları bestelerdim. 18 yaşından beri “Albüm ne zaman?” sorusunu duyuyorum. “Okul ne zaman bitiyor?”, “Evlilik, çocuk ne zaman?” gibi bir soru bu benim için.

“Albümü elime alınca oh diye bağırdım”

Ne oldu da karar verdiniz bir albüm çıkarmaya?

Sekiz sene önce bir stüdyoda Samuray Gökçe’yle tanıştım. Onunla kendi yazdığım şarkıları hayata geçirebileceğimi fark ettim.
İlk üç sene geyik yaptık. Son beş sene de “Tamam, artık yazıyoruz” dedik. Ben sevgilimden ayrılıyorum mesela, Samuray önüme kağıt kalem koyuyor; “Oo ekmek geliyor, hadi yaz” diyor. Bizi çok iyi ifade edecek olan şeyi bulmak için kim bilir kaç albüm bitirip çöpe atmışızdır... Sonunda içimize sinen şarkıları aldık, Sony Music’in kapısını çaldık.

Haberin Devamı

Hazırlıkları başlayınca yani iş ciddiye binince bir tedirginlik geldi mi?

Yaylı kayıtları sırasında bir el ayak titreme durumu oldu, evet. Gündem Yaylı Grubu, bir girdiler kayda, inanılmaz... Ve benim bestelerimi çalıyorlar! “Ben hayatta bunu hak edecek ne yaptım acaba?” dedim.

Albümü elinize alınca ne hissettiniz?

Baktım, baktım ve “Oh” diye bağırdım. Bir şeyi yaparken aşırı keyif alınca profesyonel bir işmiş gibi gelmiyor insana. Ama albümü elime alınca “Müzik
kariyerim başladı galiba” dedim.
Bakmaya doyamıyorum ya... İlk gün
yatağın başucuna koydum, öyle uyudum.

Şimdiye dek gelen yorumlardan en çok hangisi hoşunuza gitti?

En çok “Şarkın ağzıma yapıştı, söylemeden duramıyorum” demeleri hoşuma gidiyor. Bir de biri 17 yaşında
şarkı söylemeye çalışırken çekilmiş
videomu görmüş ve “17 yaşındayken sümüklüydü, klipte taş olmuş. Evrime kafa atmış. Kızlar ümidinizi kaybetmeyin” demiş, Çok tatlı bir yorum değil mi?

“Roman yazarken bütün mutsuzluğumu döküyorum”

Siz aslında reklamcısınız değil mi?

Aslında Almanca öğretmenliği okuyordum. 16 yaşındayken de harçlık olsun diye jingle seslendirmeye başlamıştım. Bir yandan da radyo spotları seslendiriyordum. Sonra jingle, radyo spotu yazmaya başladım. Öğretmenliği bırakıp bir reklamcılık okuluna girdim. Sonra da bir ajansın yarışmasına katıldım. Yarışmadan sonra iş teklifleri gelmeye başladı, o okulu da bıraktım. Reklamcılık bana çok şey öğretti. Çok sevmeme rağmen işi birkaç ay önce bıraktım. Müzikle birlikte götürmek zor olacaktı.

Haberin Devamı

Bu aralar albümle ilgilenmekten başka neler yapıyorsunuz?

Kliplerime senaryo yazıyorum. Roman yazıyorum...

Ne üzerine bir roman olacak bu?

Pis bir yeraltı, şehir hikayesinden başlayıp bilimkurguya giden bir şey. Benim en bunalım şarkımda bile alttan alta mutluluk vardır. Roman yazarken bütün karanlığımı dökebiliyorum. Edebi olarak birilerine bir şeyler kazandıracağım gibi bir iddiam yok. Kafamda kötü bir hikaye vardı. Onu yazmak istedim sadece.

“Umarım beni Yıldız Tilbe taklidi olarak görmüyorlardır”

Haberin Devamı

Sizi Yıldız Tilbe’ye benzetenler olduğunu okudum... Ne hissettiriyor bu benzetilme?

Yıldız Tilbe’ye bayılıyorum. İnanılmaz bir kadın, harika bir sanatçı ve çok doğal bir insan. İzlerken sarılıp öpesim geliyor. Keşke onun kadar iyi şarkı yazabilsem, keşke vokalim benzese... Gençlik fotoğraflarındaki sürmeli makyajlı haline benzetiyorlar herhalde.
Bir de ben de dans edemiyorum, zıplıyorum, şımarıyorum. Onun da kendine has bir dansı olduğu için benzetmiş olabilirler. Tabii insan kendi olarak var olmak istiyor. Bencilce belki ama... Kendini ifade etmek istiyorsun ve yapılmışa düşmemeye çalışıyorsun. Yıldız Tilbe taklidi gibi görmüyorlardır umarım. Piyasada olmayan bir şey yapmaya çalıştım. Ama “Göz aklın almaya hazır olduğu şeyleri görür” diye bir söz var ya... Yeni
bir şey gördüğünde insan bildiği bir şeye benzetme eğilimi gösteriyor.

“Ben 20 yaşına kadar çok eğlendim zaten”

“16 yaşından beri hep aynı anda 80 şeyle birden ilgilendim. Hayatımın ilk defa sadece müzikle ilgilendiğim bir dönemindeyim. Bebekler gibi uyuyorum bu yüzden. Hiç Porsche’lere binmek, rockstar’lar gibi içip takılmak gibi hayallerim olmadı benim. Ben 20 yaşına kadar çok eğlendim zaten. Hayalim şuydu; sabah kahvaltı edeyim, spor yapayım. Şarkı çalışayım, akşam yemeğimi yiyeyim, biraz daha çalışıp yatayım ve sekiz saat uyuyayım.
Bu hayalim gerçek oluyor.”