PazarOrada olan herkes ailemizdi

Orada olan herkes ailemizdi

19.02.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:

Tam 13 gün önce saat 04.17’de Kahramanmaraş’la birlikte Osmaniye, Şanlıurfa, Kilis, Adana, Diyarbakır, Adıyaman, Hatay, Malatya ve Gaziantep 7,7’lik depremle sarsıldı. Arama kurtarma ekipleriyle birlikte bölgeye ilk ulaşanlar gazetecilerdi.

Orada olan herkes ailemizdi

Milliyet Ankara bürodan ilk ekip 06.00’da yola çıkmıştı. Acıyı büyüten ikinci sarsıntı 13.24’te 7,6 ile geldi. Milliyet’in ilk ekibi 17.00’de Kahramanmaraş’taydı. Ardından “Sessizlik, çök” uyarılarıyla dünyanın dört bir yanından gelen insanlar hayat aradı günlerce. En zor göreve koşmuştu sayısız gazeteci. Belki de hayat boyu duyacakları “Kimse var mı?” çığlığıyla haberler yazıp, fotoğraflar çektiler. Milliyet muhabirleri 10 ili vuran depremin kendilerinde bıraktığı izleri Milliyet Pazar’a anlattı.

Haberin Devamı

Tunca Bengin / Malatya-Hatay

Böyle bir faciaya ilk kez tanık oldum

Ben 50 yıla yaklaşan meslek hayatımda birçok savaş noktasında bulundum. Ama böyle bir faciaya ilk kez tanıklık ediyorum. Marmara Depremi’nde de gitmiştim. Oralar da faciaydı ama bu kadar çok yoğun binaların yıkıldığı, Hatay gibi bir şehrin tamamen yok olduğu bir olaya tanıklık etmedim. Ve gördüğümü 4 kelime ile özetlemek istiyorum. Umut, umutsuzluk, mucizeler ve çaresizlik. Bir yanda enkaz altındaki insanları kurtarmak için fedakarca çırpınan insanlar ve sesimi duyan var mı bağırışı, diğer yandan da enkazın altında sıkışmış saaatlerce, günlerce bekleyen sesimi duyan var mı çaresizliği. İkincisini düşünmek bile insanı tedirgin ediyor. Ve bu depremde bunları çok yoğun yaşadık. Kolay atlatılacak travmalar değil. Üç beş müteahhide de ceza verilerek altından kalkılacak şeyler değil. Göz göre göre olayın gelmesi insanı en çok dehşete düşüren şey.

Haberin Devamı

Çiğdem Yılmaz / Hatay

Antakya’da şahit olduklarım bambaşkaydı

Depremin 22’inci saatinde Antakya’daydım. 8 günde o kadar fazla acıya tanıklık ettim ki, yaşanan çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Ailelerin, “Seslerini duyduk, yaşıyordu, günlerce ses vardı, konuştuk...” cümleleri hâlâ zihnimde dönüyor. Kiminle konuştuysam duyduğum şey, “Yaşıyorlardı, geç kalındı” oldu. Depremin 2’inci günü Hüseyin Sönmez’in ölen kızı için, “Kızımın cenazesi kaybolmasın” feryadı ve arama kurtarma ekiplerinin, “Önceliğimiz canlı vatandaşlarımız” sözlerini unutamıyorum. Günlerce kayıpların arasında yürüdüm ve ölümün kokusunu artık biliyorum. Daha önce yaşanan birçok depremde de görevliydim ancak Antakya’da şahit olduklarım bambaşka bir şeydi ve bu yazdıklarım sadece şahit olduklarımın 10’da biri. Antakya aklımda koca bir enkaz olarak kalacak. Tüm bu şahit olduklarım karşısında sağlam durmaya çalıştım ancak dönüşte uçağa ayağımı basar basmaz İstanbul’a kadar ağladım. En son 2017’de babamı defnedip İstanbul’a döndüğümde böyle olmuştum.

Beyza Coşkun / Adıyaman

Hayatım boyunca unutamam

Bölgeye ilk gittiğimiz anda olayın şokunu üzerimden atamadım. Gördüğüm manzaradan sonra, adeta başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Gazeteci olarak gitmeseydim, sağlık ekipleri arasında olmak isterdim. Meslek hayatımda ilk defa böyle bir depreme tanıklık ettim. Bunu hayatım boyunca unutmam mümkün değil. Yıkılan binaların birinde 40’lı yaşlarında bir erkek ağlayarak yanımıza geldi. 15 kişiyi kaybettiğini, içeride hâlâ yaşayan akrabalarının olduğunu, bir an önce enkaz kaldırılmazsa öleceklerini söyledi. O kadar çaresiz hissettim ki, keşke bir güç o insanları oradan alıp çıkarabilseydi.

Haberin Devamı

Eren Aka / Tüm bölge

Yol, iz yoktu

İlk durağım Hatay’dı. Antakya’ya ilk adım attığım akşamın karanlığında yıkılan binaları gördüğümde şaşkınlıktan ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilemedim. Her yer kapkaranlıktı. Sokaklarda vatandaşlar yıkılan evlerde kalan yakınlarına bağırıyordu. Yollar yıkılan evlerle kapanmıştı. Elektrik yok, telefonlar çekmiyor, internet yok, navigasyon çalışmıyor. Çaresizliğin ne olduğunu ilk defa o an anladım. “Ne olur ilk bizim eve bakın, bakın ses geliyor, çocuğum içeride” en çok duyduğum cümleydi. Hayatım boyunca bende kalacak izi, çaresiz olan herkese ne olursa olsun yardım gerektiği, bir yudum suyu ve bir parça ekmeği bile israf etmemek. Enkaz altındakilerin hayata nasıl tutunduklarını görünce, ne olursa olsun hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini öğrendim.

Haberin Devamı

Cem Tekkeşinoğlu / Hatay- Malatya

Bu acının tarifi yok

Enkaz alanını gördüğümde deprem anında o insanların ne yaptığını düşündüm. Enkaz altında kaç bin insanın olduğunu düşündüm. Gittiğim yol boyunca bir kaos hakimdi. Enkazların önünde ağlayan insanlar, bir yandan arama kurtarma çalışmaları. Oradaki insanlar için çok üzüldüm. İnsan, bu olayları gördüğü zaman hayatını, kendini sorguluyor. Normal hayatta üzüldüğün şeylerin aslında çok da önemli olmadığını anlıyor insan. Bu yaşadığımız olayın bizlerin de başına gelme ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşündüm. Bu olayları gören çoğu meslektaşım İstanbul’a döndüğünde hasar tespit yaptırmayı hatta çoğu da taşınmayı istiyor. Çünkü yaşanılan ve tanık olunan acının tarifi yok.

Haberin Devamı

Efnan Atmaca / Malatya

Çadır kentte çalışmak isterdim

Televizyonda olayları takip etmek ile olay yerinde takip etmek çok farklı. Çünkü alana geldiğimde acının, yıkımın daha çok olduğunu gördüm. Yaşadığın hüzün ve acı burada şekil buluyor. Şehrin sokaklarını gezdiğimde burada kimsenin kalmadığını gördüm. Hayalet şehre dönmüş durumda. Gidenler evlerine nasıl döner, buralar nasıl düzelir aklım almıyor. Burası insan hayatının nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu ve bir anda her şeyin mahvolabileceğini gösterdi. Gazeteci olarak değil de gönüllü olarak gelseydim çadır kentlerde çalışmak isterdim. Oradaki çocuklar, hayata dönmeyi çok istiyor.

Mesut Yılmaz / Malatya

İkinci hayatlara şahit oldum

Malatya’nın o halini gördüğümde dünyanın sonunun geldiğini hissettim. Yanımda enkaz altında iki yaşında çocuğu olan biri vardı. O an gönüllü aranıyordu ben de gönüllü olarak arama kurtarma çalışmalarına katıldım. Aklım fikrim o çocuğun kurtulmasındaydı. Ve ne yazık ki sağ olarak çıkamadı. Bir baba olarak beni en derinden yaralayan o oldu. Enkaz altından çıkanları gördükçe baba olduğum anda yaşadığım mutluluğu hissettim. İnsanlara yeniden ikinci bir hayat verilmesine şahit oldum. Malatya’da sağ olarak çıkarılan çok az insan vardı. Bu yüzden şehir hüzünle doluydu benim gözümde. “Sesimi duyan var mı ?” çağrısını her duyuşumda gözyaşlarıma hakim olamadım.

Hakan Akgün / Malatya-Hatay-Gaziantep

İlk hissettiğim korkuydu

Malatya merkeze geldiğimde ilk hissettiğim korkuydu. Çok karanlık ve sessizdi. Sanki terkedilmiş gibi. O an hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüm. Zor günler bizi bekliyordu. Meslek hayatımda daha önce böyle büyük bir afette görev yapmadım. Bu süreçte en çok toplu cenaze töreninde zorlandım. Kendimi çok çaresiz hissettim. Neredeyse fotoğraf çekemeyecek duruma gelmiştim. “Sesimi duyan var mı” cümlesi hayatım boyunca kulaklarımdan asla çıkmayacak. Alana gazeteci olarak gelmeseydim arama kurtarma ekiplerinde yer almak isterdim. Bunu yapabilir miydim onu bilmiyorum ama. Yaşanılanları tek kelime ile özetleyecek olursam bu “Acı” olurdu. İnsanlar çok çaresizdi. Mesleki açıdan tecrübe ama insanî açıdan çok yıpratan bir durum.

Cemal Yurttaş / Hatay

Hayalet şehir gibi

Hatay’a ilk girdiğimizde hayalet şehir gibiydi. Kimse yoktu. Zifiri karanlıktı. Bir kabusun içerisindeydik sanki. Tedirgindim. Korku hissettim. Fotoğrafı çekerken profesyonel davranabiliyorsun ama o an enkaz altında kalan vatandaşların yakınlarının feryatları beni çok etkiledi. Ne kadar plan yaparsan yap sonunda acıya çıkıyor. Birinin çıkması çok güzel ama bundan sonraki hayatını düşünüyor insan. Enkaz altından birileri çıktığında çok duygulandım. “Sessizlik, çök...” Bu kelimeler bana hep bu anları hatırlatacak.

Ercan Arslan / Tüm bölge

Alanı gezerken eksikleri gözlemledim

Depremin ikinci günü Elbistan’a gittim. Sonra diğer deprem bölgelerini gezdim. Ben gittiğimde karanlıktı. Ara ara ambulans ışığı görüyorduk. Çok fazla çalışma yoktu. Sınırlı sayıda enkaz alanında çalışanlar vardı. Daha öncesinde deprem bölgelerinde görev yaptığımdan tecrübeliydim. Eksi 13’lere kadar düşen bir soğuk vardı. O soğukta enkaz altında kurtarılmayı bekleyenler insanın aklına gelince kendi halini düşünmek ayıp gibi geliyor. Enkaz alanlarını gezdiğimde eksiklikleri belirleyip neler yapılabilir diye sürekli kafamda senaryolar kurdum. Acısı olanları görünce insan, nefes aldığından, yediği yemekten de utanıyor. Dört gün yemek yiyemedim.

Gülden Çoktan / Malatya

Keşke elimde sihirli değnek olsaydı

Şehir merkezine vardığımızda her yer karanlıktı. Havada koku ve toz vardı. Sadece birkaç evin yıkıldığını düşünürken şehrin içerisine doğru ilerlediğimizde felaketin çok büyük olduğunu anladık. Yıkılan evleri gördüğümde acaba içinde insanlar var mıdır diye düşündüm. İnsanların ailelerini, evlerini kaybettiğine şahit olduk. Enkazın başında çocuklarından güzel haber bekleyen babanın acısına tanık oldum. Keşke elimde sihirli bir değnek olsa da bütün enkaz altında olan insanları kurtarsam diye düşündüm. Acıyı paylaşmak için sizin de aynısını yaşamanız gerekmiyor. Orada olan herkes ailemizdi. İnsanın ailesinden birilerini kaybetmesi çok acı. Çaresizlik ve ardından gelen acı tarif edilemez.

Yavuz Özden / Kahramanmaraş

Umutsuzluğu gördüm

Her yer karanlıktı. Enkaz bölgesine ulaştığımızda kafa fenerimden beni arama kurtarma ekibinden sandılar. Ankara’dan geldiğimizi söylediğimde kimi annesinin kimi çocuğunun enkaz altındaki yerini tarif etmeye başladı. Oradaki çaresizlik insanları umutsuzluğa sürükledi. Erken müdahale olsaydı ilk saatlerde çok sayıda insan kurtarılabilirdi. Bir vatandaş, enkaz altında olan yakını ile konuşmamızı ve ona yardım geleceğini söylememizi istedi. 15 dakika boyunca çıkarılmayı bekleyen o gençle konuştuk. Oradaki insanlar korkunç bir şekilde çaresizdi.

Mithat Yurdakul / Adıyaman

Kimsesizliğin ucunda

Yaşanılanları tek kelimeyle ifade edecek olursam çaresizlik derdim. Birçok enkazın önünde aileler bekliyordu. Bazen yakınlarının ellerini kollarını görüyorlardı. Burası yıkıntı da olsa bizim evimiz diye düşünüyorlardı. Bazen bir aileden beş altı kişi hayatını kaybetmiş oluyordu. Bulunduğumuz bölge akrabalık ilişkilerinin ön planda olduğu bir bölge. Özellikle akrabalarından ayrı düşen insanlar burada kendilerini çok yalnız hissediyordu. İlk enkaz alanına gittiğimizde konuştuğumuz insanlar, “Bu enkazda akrabalarım var. Onlara bir şey olursa kimsesiz kalacağım” diyordu. Hayatta her şeyin bir anda değişebileceğini düşündüm. Hayat boyu kurulan düzenler, yapılan planlar bir anda darmadağın olabiliyor. Oradaki insanların saatler süren çalışmalar sonrasında çıkarılması, yaşanan sevinç, sedye, yaşam koridoru diye bağırmaları insanı duygulandırıyordu.

Gökhan Karakaş / Gaziantep

Oradaki acıya ortak oldum

Marmara depremini görüntülemiştim. Burada yıkımın daha büyük olduğuna tanık oldum. Nurdağı’na girer girmez afetin çok büyük olduğunu anladım. Çünkü sokaklarda doğal afetten çok, savaş sonrası enkaz şehri görüntüsünü gördüm. Karşıma çıkan manzara çok kötüydü. Ve orada enkaz altında beş santimlik boşluğa ihtiyaç duyan biri gibi hissettim. Yaşadıklarım ve gördüklerim bende büyük bir etki bıraktı.  Ben de enkazın başında insanların acısına ortak oldum. 

Elif Altın / Hatay

Bu nasıl hayat dedim

Hayalet şehir gördüm karşımda. İnsanların yaşamadığı, sadece beton yığınlarının olduğu bir şehir. Karşımdaki bir binadan ses alınmıştı. Orada arama kurtarma çalışmaları başlatmışlardı. Daha sonra ses kesildi. Ve ekipler oradan ayrılacaktı. Enkazda birisi var ama öldüğü biliniyor. O sırada çalışan ekipler pilav ikram etti. Karnım da açtı. O an şunu düşündüm: Karşımda bir hayat bitmiş. Biri ölmüş, o an açlığı düşünmek bile suçlu hissettirdi. Bu nasıl bir hayat dedim. Nefes almak bile suçmuş gibi geldi. 

Namık Durukan / Tüm bölge

Yardım çığlıkları yükseliyordu

İnsanlar enkaz alanlarınlarında yardım çığlıkları atıyordu. Çok büyük bir çaresizlik vardı. Kentin içerisine doğru ilerlediğimizde yıkıntının daha da büyük olduğunu anladık. Bir şeyler yapmak istiyorsun ama yapamıyorsun. Çaresizlik ve acı hissettim. Konutlarda çok büyük sıkıntılar var. Daha sağlam konutlar yapılmalı. Yoksa bu acı tablo hep yaşanır.

Hande Atılgan / Kahramanmaraş

Mahcubiyet içindeydim

Enkaz başındaki aileler, gördükleri herkes gibi benden de arama kurtarma için yetkilileri getirmemi istediği için büyük bir mahcubiyet içindeydim. Müdahale edemediğim, hiçbir yardımım olmadığı gibi aksine bazen ailelere yük olduğumu hissettiğim kurtarma çalışmaları duygusal olarak zordu. Alanda benzerini görmediğim tablodan, daha deneyimli meslektaşlarımın da benzer şekilde etkilendiğini gördüm.

Umut Ünver / Hatay

En zor tarafı çaresizlik

Antakya’ya vardığımda sabaha karşıydı. Havanın aydınlamasıyla nasıl bir felaket olduğunu anladım. Şehirde ışık hiç yoktu. Caddeler, mahalleler, sokaklar enkaz halindeydi. Özellikle Antakya’yı gördükten sonra burada hayatta kalan insanların mucize olduğunu, enkaz altından çıkanlarınsa iki kere mucize olduğunu düşündüm. Hepimiz insanız, hiç beklenmedik anda başımıza felaketler gelebilir ama çaresiz kalmak en zoru bence. Hele ki sevdiklerinin enkazın altından çıkmasını beklemek en kötüsü.

Seçkin Şenvardar / Kahramanmaraş

Yaşadıklarım beni derinden sarstı

Enkaza, harabeye dönen evlerinin önünde soğuk havada ateş yakarak ısınmaya çalışan çaresiz insanları görmek, her olayda soğukkanlı olmak zorunda olan biz gazetecileri de derinden sarstı. Evlerinden ayrılmak zorunda kalan aileleri ve küçük çocukları o halde görmek çok üzücüydü. Dolan gözlerimizi kuytu köşede sildik.

Eğer ben bölgede bir gazeteci olarak bulunmasaydım, gönüllü olarak özellikle ulaşılması zor ve güç olan köylere yardım götürmeyi ister, dertlerini dinlerdim. Annesiz babasız kalan çocukları, yitip giden hayatları, ömür boyu sürecek acıları gördükçe hayatın ne kadar kısa olduğunu ve kalp kırmamayı, hırslarımıza ve isteklerimize yenilmememiz gerektiğini öğrenmeliyiz.

Görkem Avcı / Gaziantep

Tek kelimeyle korkutucu

Depremdeki yıkımı, neredeyse yok olmuş şehirleri görmek, insanı çok büyük bir çaresizlik hissiyle karşı karşıya bırakıyor. Bu büyük yıkım karşısında can kayıpları, kurtarma çalışmaları bir yana enkazın nasıl kalkacağını düşünmek bile zor. Yaşananları  tarif edecek kelime benim için korkuydu.