29.05.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
Pelin Çini pelin.cini @ milliyet.com.tr
O bir kaşif, profesör, bilim adamı ve kuş gözlemcisi. Robert Kolej, Harvard Üniversitesi, ardından da Stanford Üniversitesi’nde eğitim alan Şekerçioğlu National Geographic Vakfı’nın “2011’in yenilikçi bilim insanları” listesinde yer alan ilk Türk oldu. Liste ile birlikte dünyanın en önemli 14 kaşifinden biri olarak da anılmaya başlanan Şekercioğlu’nu İstanbul’da yakaladık. Buluştuğumuz gün, dört yıl önce kurduğu KuzeyDoğa Derneği’ne fon bulmak için katılması gereken birkaç toplantısı vardı. Araya sıkışıp NG’nin listesine giriş hikayesini, derneğini ve hayvanlarla özellikle de kuşlarla “samimiyet”inin başladığını konuştuk. “Elimden yüzlerce kuş geçti ama bugüne kadar bir güvencinle hiç fotoğraf çektirmedim” demesinin üzerine onu Eminönü’ndeki Yeni Camii’nin avlusuna götürdük.
*National Geographic Vakfı sizi yılın “Yenilikçi bilim insanları” listesine aldı. Dünyanın en önemli 14 kaşifinden biri de oldunuz. Seçilmenizi etkileyen projeleriniz hangileri?
National Geographic ile birbirimize aşinayız. Ben onların yaban hayatı ve doğayı koruma bursu verdiği ilk Türküm. Kurum için belgesel çekmiş ilk Türk de benim. Burs aldığım yıl Kosta Rika’da yürüttüğüm doktora çalışmamı vakıf için filme almıştım. Kısacası projelerimi takip ediyorlardı. KuzeyDoğa Derneği’nin Kars Kuyucuk’taki çalışmaları, araştırma gezisinde keşfettiğimiz yedi kelebek türü, Kars’ta kaydettiğimiz 300’den fazla kuş türü listeye girmemde etkili olmuştur. Ödül olarak 10 bin dolar aldım, onu da Etiyopya’daki araştırma projem için kullanacağım.
* Bu işi yapmak için hayvanlarla çok iç içe olmak gerek. Siz de öylesiniz, özellikle de kuşlarla...
Kuşlara karşı özel bir ilgim var. İnsanlara benziyorlar, bizim gibi gündüz yaşıyorlar, dans ediyorlar, kur yapıyorlar, renkliler, birbirine benzemeyen yüzlerce cinsi var. Hayvanlarla iç içe olmam ise kendimi bildim bileli olan bir şey.
4 yaşındayken ansiklopedilerin resimlerine bakar, dinozorlardan başlar tüm hayvan bölümlerini incelerdim. Anne-babama düzinelerce kez okuttum. Sonunda pes ettiler, “Sen kendin oku” dediler. Ben de hayvan merakım yüzünden 4 yaşında okuma-yazmayı söktüm. İlkokul döneminde de böcek koleksiyonu yapmaya başladım. Tüm okul hayatım boyunca ismim böcekçiydi. Garip karşılanıyordum tabii, arkadaşlar takılıyorlardı. Annem bile 6 yaşında beni pedagoga götürdü, “Bu çocuk bulduğu her hayvanı eve getiriyor. Sorunu nedir?” diye.
* Anneniz ve babanız ne iş yapıyordu? Onların hayvanlarla arası nasıldı? Evinizde bir kediniz ya da köpeğiniz var mıydı?
İkisi de muhasebeciydi. Kedili, köpekli bir evde de büyümedim. Sokakta görünce severim tabii ama benim alanım evcil hayvanlar değil. Ben onları doğal ortamlarında gözlemlemeyi seviyorum. Bu benim için büyük bir tutku, uğruna az tehlike atlatmadım. Lisede böcek toplama kavanozu yapmaya karar verdim. Kitapta “Siyanür ve alçı lazım” diyordu. Eminönü’ne geldim. Burada toptan kimyasal madde satan dükkanlar vardı. Girdim birine, “Bana siyanür lazım” dedim. O da “Ne kadar?” dedi. Sanki elma-armut alıyorum. “Bir kilo ver bakalım” dedim. Aldım bir kilo siyanürü eve gittim. Hatta o gün yağmur yağıyordu, çantamda bir poşet dolusu siyanürle otobüse bindim. Su ile karışınca hidrojen siyanür oluşur, bu zehirli madde de o miktar bir siyanürle binlerce kişiyi öldürecek güçtedir.
* Otobüs yolculuğunda sorun çıkmamış belli ki. Peki ne oldu o kadar siyanür?
20 gramını kavanoz yapımında kullandım, aradan o kadar zaman geçmesine rağmen o kavanoza böcek at, iki saniyede ölür. Kalanı da okula götürdüm. “Fizik hocama vereyim” dedim. Adam torbayı görünce “Benden uzak dur” diye bağırarak kaçtı. Bir yandan da “Müdürü çağırın” diyordu. Müdüre çıktım, babam çağrıldı, dükkana gidip siyanürü geri verdik.
“Dünyada en çok kuş türü gören 75’inci kişiyim”
* Türkiye’nin ilk Türk kuş turunu da siz düzenlemişsiniz...
Benden önce yabancılar tur düzenliyorlardı ama Türk rehber yoktu. 2003’te TEMA Vakfı’nın desteğiyle tur düzenledim. Katılımcılarım altı Amerikalı, bir Kanadalı ve bir İngilizdi. Şu an rehberlik yapmıyorum ama Soner Bekir adlı arkadaşım devam ediyor. Şu an tek
Türk kuş rehberi o.
* İlk kez kuş gözlemi yapacak birine ne önerirsiniz?
20 TL’ye satılan kuş türleri kitabı edinsin ve 100 dolarlık bir dürbün alsın. İnternette kuş gözleme gruplarının mail listelerine
üye olsun. Rehber eşliğinde düzenlenen turlara katılsın.
* Bugüne kadar kaç kuş cinsi gördünüz?
Gelişmekte olan ülkelerdeki gözlemciler arasında birinciyim. Dünya sıralamasında 75’inciyim. 5 bin 562 kuş gördüm, 2 bininin fotoğrafını çektim. Daha görmem gereken 4 bin kuş var.
“Akbabalar için restoran yaptık”
* KuzeyDoğa Derneği’i kurdunuz. Projelerinizden bahsedebilir misiniz?
2001’de Trabzon-Van arasındaki akademisyen arkadaşlarımla kelebeklerin izini sürdük. Alman bilim adamlarının “Türkiye’nin Kelebekleri” isimli kitabını rehber olarak kullandık ve yedi farklı kelebek türü keşfettik. Ancak gezi boyunca fark ettim ki kelebek durakları yok olmuş. Kuzeydoğu Anadolu’nun doğal değerlerine sahip çıkmaya karar verdim. Kars ve Iğdır’da çalışmalara başladım. 2007’de derneği kurdum. Kuşları işaretledim, ardından Kars Kuyucuk Gölü’nün doğal yapısını korumak için çalışmalara başladım. Ayrıca Iğdır’da akbabalara bir restoran yarattık. Kasap artıklarını veriyoruz.
* Yeterince destek görüyor musunuz?
Yabancı bilim adamlarıyla yürüttüğüm projeler yüzünden birçok kez Amerikan ajanı olmakla suçlandım. Hatta kelebek kaçakçısı olduğuma dair dedikodular çıktı. Bu insanları anlıyorum. Millet çok güzel olmasına rağmen Kars’tan kaçmak için uğraşıyor. Adamın
biri de Kaliforniya’dan kalkıp buraya kuş izlemeye geliyor. Pek destek görüyoruz diyemem. Türkiye’den gelen yardımlar 4 bin doları geçmemiştir. Ekipmanlarımız çok pahalı. Özel kameralarımız binlerce dolara mal oluyor. Geçenlerde biri arızalandı, sebebini anlamak için tam karşısına bir kamera daha koyduk. Gördük ki ayının biri gelip objektifle sırtını kaşıyor.