05.05.2024 - 02:01 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - Obezite, kozmetik bir problem olarak algılansa da tüm dünyada yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Amerika Birleşik Devletleri’nde önlenebilir ölümlerin sigaradan sonra en sık sebebi obezitedir. Sağlık Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre ülkemizde ortalama her 5 kişiden biri obezdir. Türkiye’de kadınların yüzde 40’ında, erkeklerin yüzde 30’unda obezite vardır. Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü'nden Doç. Dr. Ozan Akıncı, obezite cerrahisini anlattı…
Obezite nasıl teşhis edilir?
Obezitenin derecesi vücut kitle indeksi (VKİ) ile belirlenir. VKİ, kilomuzun boyumuzun karesine bölünmesiyle elde edilen rakamdır. Vücut kitle indeksinin 30’un üstünde olması durumunda obezite tanısı konulur.
Obezitenin nedenleri nelerdir?
Obezitenin en önemli nedenleri bilindiği gibi aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları ve yetersiz fiziksel aktivitedir. Bunların yanı sıra genetik, metabolik ve hormonal etkenler de obeziteye yol açabilmektedir.
Obezitede tedavi yöntemleri nelerdir?
Obezitede birince basamak tedavilerin arasında diyet, egzersiz, davranış/ alışkanlık değişikliği gibi yöntemler yer alır. Yeterli kilo vererek obez olmaktan kurtulmak ve bu kilo kaybını koruyabilmek için diyet ve egzersize devam eden kişilerde başarı oranı literatürde yüzde 3’tür.
Farmakolojik terapi yani ilaçlar, kilo verme teşebbüsü için bir başka alternatiftir. İlaç tedavisi de yine diyet ve egzersizle eş zamanlı olarak uygulanır. Diyet ve egzersiz girişim ve çabalarına rağmen kilo veremeyen obezlerde ise cerrahi tedavi yöntemleri bulunmaktadır.
Obezite ameliyatları hangi hastalara uygulanabilir?
VKİ ≥ 40.0 kg/m2 olan veya VKİ 35.0-39.9kg/m2 olup da ek hastalığı olan hastalar obezite ameliyatı için adaydırlar.
Açlık hormonu seviyesinde düşüş sağlanır
Obezite cerrahisi (Bariatrik Cerrahi) yöntemleri nelerdir?
Obezite ameliyatlarında temel iki mekanizma ile hızlıca kilo kaybı sağlanabilir. Bunlardan birincisi ve en yaygın olanı yemek alımının kısıtlanmasını sağlayan (restriktif) ameliyatlar, ikincisi ise alınan besinlerin sindirim sisteminden emilimini azaltan (malabsorptif) ameliyatlardır. Bu ameliyatlardan günümüzde dünyada en yaygın uygulananı ve aynı zamanda kısıtlayıcı bir teknik olan tüp mide ameliyatıdır (laparoskopik sleeve gastrektomi). Tüp mide ameliyatının tek etkisi midenin hacminin küçültülmesi üzerine değildir. Mide küçültüldüğünde mideden salgılanan açlık hormonu (ghrelin) seviyesinde ameliyatla birlikte ciddi oranda düşüş sağlanmaktadır. Bu sayede yemeğe karşı istek ve iştah azalır ve beyin daha az açlık hisseder. Yani tüp mide ameliyatı, sadece mekanik olarak değil hormonal etki ile de kısıtlayıcı bir ameliyat metodudur.
Tüp mide ameliyatı beslenme sırasında gıda geçişinin normal seyrini bozmamaktadır. Yani normal insanlardaki gibi besinler; yemek borusu, mide ve ince barsak sıralamasıyla ilerlemektedir. Bu yönüyle insan anatomisi ve sindirim sisteminin doğal işleyişine uygun bir cerrahi yöntemdir. Genellikle anesteziye bağlı olabilecek komplikasyon oranları düşüktür. Bütün dünyada en çok uygulanan obezite ameliyatı tekniğidir. Tüp mide ameliyatının yanı sıra gastrik band, mini-gastrik by-pass, Roux-N-Y gastrik bypass, duodenal switch ve biliopankreatik diversiyon diğer bariatrik cerrahi yöntemleridir. Doğru hastaya doğru ameliyat yönteminin cerrah tarafından belirlenmesi elzemdir.
Tüp mide ameliyatının sonuçları nasıldır?
Obezite cerrahisi sonrası oldukça etkin ve hızlı bir şekilde kilo verilebilmektedir. Ameliyat sonrası ilk üç ayda fazla kiloların yüzde 25-30’u, ilk 6 ayda yüzde 35-45’i ve birinci yılın sonunda fazla kiloların %65-75’i verilir. Ameliyat sonrası birinci yılda toplam kiloların ise yüzde 30-50’si verilebilmektedir. Bu kilo kaybı avantajının yanı sıra obezitenin neden olduğu yandaş hastalıklarda da anlamlı ölçüde gerileme görülür. Tansiyon, kan şekeri, kolesterol düzeyi, uyku apnesi, nefes darlığı gibi hastalıklarda ciddi iyileşme sağlanmakta ve ilaç bağımlı hastalık oranı anlamlı düzeyde düşmektedir.
Obezitenin yol açtığı problemler
Obezite dışarıdan görüldüğü kadar masum bir hastalık değildir. Obezitenin hastalara yüklediği onlarca ek hastalık vardır. Bunlardan başlıcalarını insülin direnci, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp damar tıkanıklığı, yüksek kolesterol olarak sayabiliriz. Ancak obezite yalnızca metabolik patolojilere yol açmamakta, safra kesesi taşları, karaciğer yağlanması, eklem kireçlenmeleri, uyku apnesi ve bazı kanser türlerine (yumurtalık, meme, kolon ve rahim kanseri gibi) de zemin hazırlamaktadır. Obezite, bireye ciddi anlamda psikososyal bir yük de getirmektedir.