26.10.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
ASU MARO - asu.maro@milliyet.com.tr
Farah Zeynep Abdullah son yıllarda sinemamıza gelmiş en ışıklı yüzlerden biri. Çağan Irmak’ın 29 Ekim’de gösterime girecek “Unutursam Fısılda” filminde küçük bir kasabanın dar kalıplarını kırıp kendi hayatını seçen, hayallerinin peşinden gidip ünlü bir şarkıcı olan Ayperi’yi oynuyor. Üstelik 10 parmağındaki 10 marifeti sergileyerek... Çok güzel şarkı söylüyor, müthiş danslar ediyor ve Ayperi’nin coşkulu ruhunu olduğu gibi seyirciye geçiriyor.
“Öyle Bir Geçer Zaman ki”nin Aylin’inden beri her oynadığı işte gözümü alan oyuncuyla Maçka Parkı’nda oturuyoruz. Ekrandan ve perdeden taşan ışığının 10 katını da içinde taşıyan, konuştukça insanın içini açan bir genç kadın. Nasıl göründüğüne, fotoğraflarda nasıl çıkacağına hiç takılmıyor, bütün derdi rahat ve doğal olmak. Ayperi’deki oğlan çocuğu tarafı onda da mevcut. Bir de öyle neşeli ki etrafına bulaşıyor kahkahası...
Ne zaman geldi bu senaryo sana?
Ocak ayında Rusya’dayken. Fakat ben “Kurt Seyit ve Şura”yı çekiyorum, çok yorgunum, “Yapamam” dedim, öyle bir enerjim yok. Aylar geçti, haziranda yine duydum ki benimle çalışmak istiyor Çağan. Ben de gideyim, neden çalışamayacağımı anlatayım ki
ayıp olmasın dedim. Görüşmeye gittiğimde daha ben bir şey
demeden “Yorulmayacaksın” dedi,
“Dinleneceksin ve eğleneceksin.
Söz veriyorum”. Çağan Irmak diyor bunu. O gün “Tamam” dedim.
Hümeyra’ya da “Babam ve Oğlum”u teklif ederken “Benimle film çekmek tatil yapmak gibidir” demiş...
Aynen. Öyleydi ama gerçekten. Tatil yapmak, başka bir boyuta geçmek, başka bir ruh hali, bir atmosferin içine çekiyor seni Çağan. Ondan sonra hemen Kenan Doğulu’nun stüdyosuna gittik, şarkıları dinledim. Zehra Belevi vokal koçumdu, onunla çok çalıştım, altı tane Kenan Doğulu şarkısı söyledim. Hayal etsem böyle bir şey hayal ederdim. Çağan’a bunun için ne kadar teşekkür etsem az.
“Annemin gençliğinin benimle konuşmasını çok isterdim”
Peki sen şarkı söyleyen biri miydin?
Kendi bestelerimi yapıyordum, kaydediyordum.
Bestelerin gün ışığına çıktı mı?
Yok, kendime yazıyorum, çok rahatlatıyor. 11 yaşından beri yazıyorum, şiir, müzik, yazı... Daha çok geleceğe yazarım ben. Gelecek yıla, 10 yıl sonrasına, çocuklarıma... Çocuklarıma video da çekiyorum, “Şu an 20 yaşındasınız” diyorum, “Anneniz de 20 yaşında böyleydi. Size şöyle yapmayın, böyle yapmayın dediğine bakmayın, hepsini o da yaptı muhtemelen”... Çünkü insanın onları unuttuğunu düşünüyorum zamanla. Belki unutması da doğrudur, annelik babalık başka bir şey ama annemin gençliğinin benimle konuşmasını ben çok isterdim.
Ayperi’nin karakterinde en çok hoşuna giden ne oldu?
Vazgeçmemesi. O restoranda yapımcıya gidip “Bu şarkıları biz yaptık, dinleyin” dediği sahneyi çok seviyorum. Böyle şeylerin olduğuna çok inanıyorum. Benim de öyle deliliklerim olmuştur.
Gençliğini oynadığınız Hümeyra’yla iyi anlaştınız mı?
Pek sahnemiz yok beraber ama hep bakıyorduk birbirimize. “Sen nasıl gülüyorsun, elini nasıl tutuyorsun”, o bana bakıyor, ben ona bakıyorum. Bence bazı mimikler çok benzemiş, düşünmeden yaptığımız şeyler
ikimizin de, çok inandırıcı olmuş.
“Hop diye havuza attılar beni, yüzdüm, tam alışmıştım, çıktım”
Oynadığın karakterlerin hangisinden daha çok keyif aldın?
Ayperi. Tadı damağımda kaldı, bir de çok hızlı bitti gitti, belki ondan. Mesela “Öyle Bir Geçer Zaman ki”yi düşünürsek, çocuğum olursa adını
Aylin koymak isterim, benim için o kadar özel bir karakter. Ama iki sene onu doya doya yaşadım, çok güzeldi. Eylül’ü de doya doya yaşadım birkaç ay, “Kelebeğin Rüyası”nda da öyle...
Ama “Unutursam Fısılda” bir anda
oldu, hop diye havuza attılar beni, yüzdüm, tam alışmıştım, çıktım.
Çok hüzünlendim ayrılırken.
İlk çekim gününü hatırlıyor musun? Nasıl hissediyordun kendini?
Berbat. O sete yürüyüşümü hep hatırlarım, yol bitmek bilmedi. Bir sürü düşünce; “Ne yapacağım ben şimdi”, “çok kaybolmuş da görünmemek lazım”... “Boş ver” dedim sonunda. Ben çok yeni bir karakter yaratmaya çok inanmıyorum, belki farklı bir şey katarak ama sonuçta içimizdekileri yansıtıyoruz diye düşünüyorum. Mesela Ayperi erkeksiydi ya, 17 yaşındaki kardeşime, Harun’a çok benzettim. Annemler izleyince şok geçirecekler, aynı mimikler.
Sende de var mı bir oğlan çocuğu tarafı?
Bazen var. Bence o bir korunma içgüdüsü. Daha doğal olduğunu hissediyorsun insanların, sen öyle davranınca onlar da bir rahatlıyor gibi. Üniseks olmak güzel geliyor, davranışta.
“Her zaman çok iyi görünmeliyim diye bir derdim yok”
Ayperi için müzik aşktan önce geliyor biraz. Senin hayatında aşk mı önceliklidir, iş mi?
Şu an için iş. Ama gün gelecek ailem olacak inşallah, çocuklarım olacak. Her şeyin bir zamanı var diye düşünüyorum, şu an bütün enerjimle yapabileceğimi yapayım, sonra güzel bir aile kurayım istiyorum. Aşktan önce bence arkadaşlık önemli ilişkide. O olduğu zaman zaten
iş konusunda da anlıyor seni.
Hep bu kadar neşeli misindir?
Evet, neşeliyim ya. Şekerim düşünce iğrenç bir insan oluyorum ama aslında çok neşeliyim. Annem çok sıkıldığım zamanlarda “Yukarı bak” der, “bulutlara, gökyüzüne”. Herkes gibi yaşıyoruz ve bitecek yani. Ben o yüzden mi acaba bu kadar neşeliyim? Anın tadını çıkarmak önemli. Bunu yapamadığım zamanlar tabii ki oluyor ama sonuçta hayat çok kısa, bitecek gidecek, ben 25 yaşındayım. Daha dün 17’ydim.
Şöhretle ilişkin nasıl?
Çok şöhretli gibi olduğumu düşünmüyorum. Korumayı seviyorum kendimi o şeylerden. Mesela her zaman çok iyi görünmeliyim gibi bir derdim yok. O kadar gelip geçici bir şey ki şöhret, yaptıkların, yaşadıkların kalıyor sana.
Fotoğrafta nasıl çıktığına da çok bakmıyorsun anladığım...
Benim tek istediğim fotoğraf güzel olsun, atmosfer güzel olsun.
Benim güzel çıkmam önemli değil. Filmde de böyle, iyi oynarsan güzel görünürsün. Artı, güzel görünmesen de iyi oynayınca insanlar inanır sana. Bazı yerlerde de asla güzel görünmemelisindir zaten. Oyunculukta güzellik odak noktası olamaz ki. Mesela “Bi Küçük Eylül Meselesi”nde ben Eylül’ü çok güzel bir kadın olarak görmedim, kendini güzel hisseden bir kadın olarak gördüm. Onu geçirmek bence önemli.
“Pozitif olunca zaten güzelliğe falan kimse takılmıyor bence”
İngiltere’deyken fiziğinin bir avantaj olduğunu hissetmedin mi?
Sportif bir fiziğim olması bana avantaj. Bir de yüzümde çok belirgin bir şey olmaması. Ne çok güzellikle ne çok çirkinlikle dikkat çekiyorum, bir ortalamada olduğum için bence aşağı yukarı çekilebiliyorum. Benim istediğim öyle bir şey.
Sen Eylül gibi kendini güzel hisseden bir kadın değilsin o zaman...
Ben kendimi çok enerjik hissediyorum. Bir de pozitif olunca zaten güzelliğe falan kimse takılmıyor bence. Seviyorum pozitif olmayı. Hayatta başımıza gelebilecek en kötü şey,
en kötü şeyi nasıl gördüğünle alakalı. Ölmek çok doğal bir şey, Allah korusun, sakatlanmak olabilir ama onda bile bir umut olabilir. Garip bir şey, aslında “En kötüsünü görsem ne olur?” diye düşününce hayat hafifliyor gibi.
Öyle değil mi?
Ne güzel böyle bakabilmek...
Annem çok pozitiftir benim,
babam da öyle, belki ondan... “Tamam, bu böyle oldu, önemli değil, derslerini aldın, hayatta yaşanabilecek en güzel şeylerden biridir kötü deneyim -ki sonrasında güzelleşir her şey, bilirsin.” Hep böyle dediler bana.
“Kıvanç’la bazen gülmekten oynayamıyorum”
“Kurt Seyit ve Şura”dan ayrılıyor musun?
Şura ayrılacak. Çünkü Murka girdi, ikisi iki ayrı kitap zaten. Şura bölümü Murka girdikten bir süre sonra sona eriyor. Hikayemiz dizide tam olarak nasıl bağlanacak, ben de merakla bekliyorum.
Bu dizi neden Türk halkına çok sıcak gelmedi sence?
Bize yabancı karakterler, biraz zor. Yurt dışında gerçekten çok sevildi. Burada bence insanlar dizilerden de bir tık sıkıldı. Diziler çok uzun ve insanlar düşünecekleri, onları yoracak bir şeyi izlemeyi çok tercih etmiyorlar, bu dizi çok dikkatle takip edilmesi gereken bir dizi.
Mutlu musun Şura’yı oynadığın için?
Çok, bence müthiş bir deneyim oldu. Bir başarısızlık olduğunu da düşünmüyorum ortada. Sadece reytinglere
göre belki.
Sosyal medyada seninle ya da diziyle ilgili yazılan olumsuz şeylere bozuluyor musun?
Bozulmuyorum. Ama çok iyi şeyler yazıldığında da sevinmiyorum. Şahsi almıyorum hiçbir zaman. Zaten bu iş şahsi yapılan bir iş değil, iyisiyle kötüsüyle ekip işi.
Kıvanç Tatlıtuğ’la oynamak nasıl?
Çok komik, bazen gülmekten oynayamıyorum. Mesela benim yakın planım çekiliyor, öyle şeyler yapıyorki gülmemek için ağladığımı bilirim.
Bundan sonra dizi yapma konusunda ne düşünüyorsun?
Dizi süreleri çok uzun, bunu yazmak çok zor, çekmek ayrı zor, oynamak bambaşka bir çılgınlık. Böyle uzun soluklu bir şey yapacağımı düşünmüyorum bir daha, çok ekstrem bir durum olmadıkça. Ama bence
“Kurt Seyit ve Şura” da çok ekstrem bir durumdu, çok
güzel bir proje oldu.
“Piercing’imi 14 yaşında taktırdım”
Dilindeki piercing’i 16 yaşında mı taktırdın?
14’te dudağıma taktırdım, bir sene sonra dilime.
Okulda sorun olmadı mı?
Çok saçma değil mi dilimdeki piercing’i çıkarttırıyorlardı. Kardeşim dilimi görüyor musun?
Bu faşizm gibi bir şey, dilimdekinden sana ne!
Evdekiler nasıl karşıladı?
İzin aldım, çok istedim, lütfen lütfen diye. Sonunda bana “Sağlığın önemli ama senin seçimin” dediler. Sonradan öğrendim ki aralarında “Bu yaşta yapmayacak da ne zaman yapacak?” diye konuşmuşlar.
Kolay takıp çıkarıyor musun?
Tabii, dizide mesela hiç yok, iki-üç hafta takmadığım oluyor. Sonra hemen takılıyor ama.
“Abimle Batman oyuncaklarıyla oynardık”
Abin ve erkek kardeşin var, ailede tek kız olmak nasıldı?
Biz abimle “Terminatör” izlerdik, “Power Rangers” izlerdik, Batman oyuncaklarıyla oynardık. Belki oğlan çocukluğu oradan geliyor. Benim Barbie’lerim de vardı. Güzeldi, o da var, o da var.
PlayStation oynar mısın?
Oynarım, abim hediye etti geçen doğum günümde. Infamous 2 oynuyorum, çok seviyorum, korku oyunu.
“Alışverişe en son ne zaman çıktım, hatırlamıyorum”
İşin olmadığı zaman nerelerde gezersin?
Gerçekten evdeyim, çıkmıyorum. Evde film izliyorum, dizi izliyorum... “True Blood”ı takip ediyordum, “Vampire Diaries”i takip ediyordum, çok seviyorum gençlik dizilerini. “Walking Dead” var, “True Detective” var, onları da bomboş olduğum zaman sonuna kadar izlemeyi seviyorum.
Yemekle aran nasıldır?
Çok severim. Hipoglisemi olduğu için bende, bayağı yiyorum. Üniversitedeyken çok güzel yemek de yapardım, Çin pilavı, karidesli pilav, yumurtalı pilav... Şimdi çok yapamıyorum, anneannemle yaşıyorum, çok güzel börekler yapıyor, her şeyi o yapıyor. Ev arkadaşım gibi anneannem.
Giyinip süslenmeye çok merakın yok galiba...
Modayla hiç alakam yok. Alışverişe en son çıktığım zamanı hatırlamıyorum. Evde olanlardan giyiyorum. Gardırobum çok eski, üniversite zamanından her şey. Giyinme merakım lisedeyken vardı, bana moda ikonu falan diyorlardı, acayip şapkalar, tüyler, her şeyi giydim. Onu çok içimden attığımı düşünüyorum.