02.07.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Selay Sarı / selay.sari@milliyet.com.tr
JK. Rowling, 26 Haziran Pazartesi günü Twitter hesabında şunu yazdı: “Bundan 20 yıl önce içinde yalnız yaşadığım bir dünya birdenbire başkalarına açıldı. Harikaydı. Teşekkür ederim. #HarryPotter20”... Milyonları hem duygulandıran hem de kendilerine “Yaşlandık mı?” diye sormalarına yol açan bu tweet ve dünyanın dört bir yanında düzenlenen partilerle, Seçilmiş Kişi, Sağ Kalan Çocuk, dostları için ise Harry’nin dünyasına girişimizin 20. yılını kutladık.
Türkiye’deki okurların bu dünyaya dahil olmasında en büyük pay elbette serinin çevirmenleri Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu’ya ait (Serinin ilk kitabı “Felsefe Taşı”nın çevirmeni Ülkü Tamer’i de unutmayalım). Senelerce süren çeviri macerasında Rowling’in yarattığı kavram ve kelimeleri Türkçeye gerçek anlamda kazandıran (“Ruh Emici”yi kaçımız kullanıyoruz?), Harry’nin dünyasının ruhunu hiç kaybetmeyen Okyay ve Kutlu ile hem kitapları hem filmleri konuştuk.
Bir müzik yazarı olarak müzik konusu bana eksik geliyor Harry Potter evreninde. Bir Acayip Kızkardeşler grubu var, onun dışında müziğe hiç yer yok gibi.
Kutlukhan Kutlu: Tam tersi, bir grup da olsa böyle bir şeyin olması benim ilgimi çekti. Bu tür serilerde genelde müzik hiç olmaz. Normal hayatta yaptığımız bir sürü şeyden bahsedilmiyor. Mehmet Açar, “Scorsese filmlerinde insanların gerçekten oturup yemek yedikleri sahneler oluyor, benim çok hoşuma gidiyor” demişti. Çünkü filmlerde genelde sadece yemek yenmez, masada bir şey olmayacaksa yemek sahnesi olmaz. Müzik de biraz öyle kurban oluyor edebiyatta.
Yemek ise bayağı mühim kitaplarda. Dünyadaki her tadı içeren şekerlemeler...
Sevin Okyay: Filmlerden de en çok hatırlanan şey.
Kutlukhan K.: Harry Potter yemekleri kültürün önemli bir parçası.
Mesela kaymak birası normalde olması istenecek bir şey.
Kutlukhan K.: Benim için balkabağı suyu. Şu anda mesela Harry Potter partisi veriliyorsa o yiyecekler kesinlikle oluyor.
Sevin O.: Tarifleri bile var onların. Bu aralar 20. yıl partileri veriliyor, bazılarından fotoğraflar gördüm. Bu artık sadece bir kitaba hayran olmak değil, o dünyanın bir parçasına dönüşmek, orada yaşamak.
“Bayağı korkunç kitaplar”
Hem kitap hem film serisindeki favorim “Azkaban Tutsağı”.
Sevin O.: Çok teşekkür ederim, kitap benim için de öyle. O filmle seri film olmaya başlıyor ama ondan sonrakileri de severim.
Kutlukhan K.: Yedinci filmin (“Ölüm Yadigarları”) ilk bölümü...
Sevin O.: O basbayağı bir sanat filmidir.
Kutlukhan K.: Bir sinemasever olarak birinci ve ikinci filmleri kötü buluyorum. Kafalarında bir şey oluşturmuşlar: “Bu bir çocuk filmi, o yüzden ‘Evde Tek Başına’nın yönetmeni Chris Colombus’un çekmesinde bir sakınca yok.”
Sevin O.: Çocuklar korkmasın istemişler akılları sıra ama nasıl korkmayacaklar? Canavar ortada dolaşıyor...
Kutlukhan K.: Aslında bayağı korkunç kitaplar. Arkadaşlarım bazen çocukları için soruyorlar, kaç yaştan itibaren okunabilir diye. Bence bu konuda referans, Harry’nin kitaplar başladığındaki yaşı. “Ama kitabın çocuğunuzu pışpışlamasını beklemeyin” diyorum, sonuçta ilk kitabın sonunda bir adamın kafasının arkasında gelmiş geçmiş en karanlık büyücü parazit gibi yaşıyor, ikincisinde Basilisk var, üçüncüde kurt adam var, Ruh Emiciler var...
Sevin O.: Sonra da zaten ölümler başlıyor.
Sizin favori çiftiniz kim kitapta?
Kutlukhan K.: Lupin ve Tonks. Bir de Weasley’ler olabilir.
Sevin O.: Ben de bunları diyecektim. Benim Hermione kadar sevdiğim kadın karakter Molly Weasley çünkü bir ev kadını ve feminist. Sadece kadın haklarını savunmak için değil, haksızlığa karşı mücadele eden bir kadın.
Kutlukhan K.: Lupin’i çok severim. Başına kendi seçmediği çok feci bir talihsizlik gelmiş bir insanın hikâyesini, işi melodrama dönüştürmeden anlatmak çok zor bir iş bence. “Azkaban Tutsağı”nda Harry’nin baba figürü, bir anlamda. Molly Weasley de bu anlamda anne figürü Harry için.
Sevin O.: Ama en favori aşk hikâyem bu kitaplarda, trajik bir aşkı yedi kitap boyunca sürdürmüş Snape. Hakikaten büyük bir aşk.
“Gözlüğü geri getirdi”
Filmlerde en tutmadığınız detay nedir?
Sevin O.: Benim en sinirime dokunan aslında Harry Potter’ın kendisi, Daniel Radcliffe. Biz bu kitabı başından beri okuyup çeviriyoruz, çocuğun fizik olarak nasıl olduğunu biliyoruz. Aynaya bakıp konuşuyor, bir türlü inmeyen saçlarına sinir oluyor. Filmde o dana yalamış gibi saçları gördüğüm anda ben bittim zaten.
Kutlukhan K.: Benim de o yaştayken saçım yatmadığı için çok bağ kurmuştum o yönüyle. Dünyanın en önemli şeyidir o sırada. Harry Potter’ın dertleri yelpazesinde böyle maddeler var. Bir taraftan gelmiş geçmiş en karanlık büyücü kendisinin peşinde, bir yandan saçı kabarıyor.
Bazen kızlarla konuşmakta zorluk çekiyor...
Sevin O.: Gözlük takan çocuklar itibar görmeye başladı sayesinde. Yıllardır müracaat sıkıntısı çeken yatılı okullar coştu.
Kutlukhan K.: Hipsterlardan önce Harry Potter getirmiştir gözlüğü geri.
“Sözlüğe girdi”
Yarattığınız “Ruh Emici” kavramı örneğin öyle tuttu ki, sanki hep böyle bir deyim varmış gibi kullanılıyor.
Kutlukhan K.: Rowling “dementor”ların ayaklı depresyon olduğunu söylememişti ama tabii bir noktada anlıyorsunuz, maruz kalınca toparlanmak için çikolata yemeniz gerekiyor. Yaşama isteğini tamamen yok ediyorlar ki depresyon da öyle bir şey. “Ruh Emici”nin yanı sıra “düşünseli” kelimesini bir sözlükte buldum.