25.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Büyük bir ilgi gören "Buzda Dans" yarışmasının jüri üyelerinden Olcayto Ahmet Tuğsuz'u birçok kişi polemiğe girmeyen, soğuk ama yarışmayı toparlayan biri olarak tanıdı. Şu anda da "Şarkı Söylemek Lazım"ın jürisinde. Aslında Tuğsuz 1980'lerin ünlü besteci ve organizatörlerinden. Eurovision'daki bazı besteler, Seyyal Taner'in seslendirdiği "Naciye" ya da Hümeyra'nın söylediği "Debelen Dur" şarkısı hep onun kaleminden çıktı. Tuğsuz şimdi Türkiye'nin yeni jüri starlarından... Esasında benim için tamamen bir tesadüftü. Hikaye şöyle: Pınar Altuğ "Buzda Dans"ın ilk sunucusu olarak seçiliyor ve kıyafetlerini hazırlatmak için Perihan Ak'a gidiyor. Orada Med Yapım'dakiler "Sahneden, koreografiden anlayan birisini arıyoruz ama hâlâ bulamadık" diyor. Onlar da "Olcayto'yu neden aramıyorsunuz, ondan iyisini mi bulacaksınız?" diyorlar. Onun üzerine beni aradılar ve yıllar sonra ekrana dönmüş oldum. İsminizi 1980'lerdeki bestelerinizden ve Eurovision yarışmalarından hatırlıyoruz. Ama uzun zamandır gündemde değildiniz. Yeni kuşak isminizi bile bilmiyordu. "Buzda Dans" yarışmasıyla yıldızınız tekrar parladı. Neden sizi böyle bir yarışmada jüri üyesi seçtiler? "Buzda Dans'ta en doğru göz benimkiydi" "Buzda Dans" bana çok uyuyordu. Esasında bir müzik yarışmasıyla tekrar gündeme gelmeyi isterdim ama ben besteciliğin yanı sıra 25 yıldır koreografinin, müziğin, estetiğin bir araya geldiği şov ve organizasyonlar düzenliyorum. ABD'nin buz pateni ve buz hokeyi gibi buz sporlarında en başarılı okullarından birinde okudum. Bu açıdan buz pateni konusunda da donanımlıyım. Ayrıca yarışmadaki paten standartı dünya şampiyonası standartı değil. Bakarsak yarışmada en doğru göz benimkiydi. Çünkü sahnede birçok farklı unsuru görüyorum. Neden sizi ilk önce bir şarkı yarışmasında değil de buz pateni yarışmasında gördük? Evet. Büyük bir hayran kitlem oldu. Eskiden Hıncal Uluç için "Allah razı olsun. Tam benim söylemek istediğimi söyledi" derdim. Şu an insanlardan benzer yaklaşımları ben alıyorum. Gerçi şimdi Hıncal Uluç bu yoldan döndü ama... Hiçbir polemiğe girmedim, objektif davrandım. Mesela Bülent sinirlenip kılıcıyla jürinin üstüne yürüdü. Bunu çok eleştirdim ama ona en yüksek puanı verdim. Zeynep'i değerlendirirken ne kocası ne de partneriyle yaşananları hesaba kattım. Tuğba Ekinci'nin popo sallama olayı jüriyi çok gerdi. Ama herkes nasıl hatırlanmak istiyorsa öyle davranır işte. Zaten yarışmanın başında jüri üyelerinin genel tavrı "Ben Olcayto'ya katılmıyorum" şeklindeydi. Ama sonra "Katılıyorum" oldu. Bu bile çok güzel. Size yarışma boyunca sert, kendini beğenmiş ama aynı zamanda polemikten uzak, hakem gibi hakem yorumları yapıldı. İzleyicinin sizi doğru değerlendirdiğini düşünüyor musunuz? "Helin Avşar'da büyük gelecek görüyorum" Bu yarışma beni daha çok heyecanlandırıyor. Hem müzikle ilgili olması hem de yarışmacıların tahminimin çok üzerinde performans sergilemesi açısından. Hande Subaşı, Semih Saygıner, Zuhal Topal'a inanmadım. Helin Avşar'da büyük bir gelecek görür gibiyim. Irmak Ünal'ın yorumu çok ilginçti. Mirkelam, Işın Karaca, İlhan Şeşen, Zeynep Dizdar, Ferda Anıl Yarkın gibi çok düzgün isimler var. Ben bu yarışmanın ileriki haftalarda diğerinden çok daha fazla ilgi çekeceğini düşünüyorum. Şimdi de "Şarkı Söylemek Lazım"ın jürisindesiniz. Bu yarışma diğerine göre nasıl? Bu jüri gerçekten iyi. Erol Büyükburç ve İnci Çayırlı birer duayen, Fuat Güner işi çok iyi biliyor. Eyşan ile Oray ise gün geçtikçe alışacaklar. Zaten daha ilk haftayı geride bıraktık. Hatta jüri bu yüzden biraz nazik davrandı yarışmacılara. Ama zamanla yarışma kızışacak. Bu jüri içinde kendinizi daha iyi hissediyor musunuz? Bu yarışmadan sonra artık insanları sıkabilirim. Ama performansımdan memnunlar ki eylüldeki "Buzda Dans" yarışmasında yine jüri olmamı istediler. Ancak "Şarkı Söylemek Lazım"da daha çok keyif alıyorum. Çünkü müzik konusunda tam anlamıyla söz sahibiyim. Ben zaten günlük hayatımda da jüri üyesi gibiyim. Mesela evde televizyon izlerken "Bülent Ersoy'a şöyle iyi bir cevap verirdim" diyen biriyim. Bazen yanımdaki insanların bile saçını, davranışını eleştiriyorum. Onlara öğütler veriyorum. "Buzda Dans"tan sonra "Şimdi Şarkı Söylemek Lazım"da da sizi görüyoruz. Size jüri starı diyebilir miyiz? Başta Ayşe için ben ayrıı şeyi düşüdüm. Onun yerinde olsaydım katılmazdım. Ama sonra halk Ayşe'nin çok sempatik olduğunu, yazdığı gibi uçuk kaçık, ulaşılmaz ve agresif biri olmadığını gördü. Bu bakımdan iyi oldu. Yarışmalarda insanlar kendileini olduklarından daha fazla göstermeye çalışıyorlar. Polemiklere giriyorlar. Oray çok genç, umarım öyle yapmaz. "Buzda Dans"ta Ayşe Arman'ın yanlış bir tercih yaparak imajını zedelediği söylendi. Aynı şey şimdi bir diğer gazeteci Oray Eğin için söyleniyor... "Kenan Doğulu'nun şarkısı birinci olamaz" İlk kez 1975'te katıldım. 1978-1987 arasında dört kez birinci, bir kez ikinci oldum. Bu çok büyük bir başarıydı, inanılmazdı. 87'de bu işi bıraktım. Bu esasında zirvedeyken bırakma isteğiydi. Aynı zamanda bu işin artık eski havasının kalmadığını düşündüm. Eurovision maceranızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kenan Doğulu'yu çok beğeniyorum. Ama bu şarkısı birinci olamaz. Çünkü son yılların popüler şarkılarına çok benziyor. Ayrıca şarkının ismi de Sakis Rouvas'ın Türkiye'de yapılan yarışmadaki "Shake It"ine benziyor. Yunanistan'ın da bu yıl benzer isimli bir şarkısı var. Kazanmak için farklı bir duruş gerekli. Bu sene Kenan Doğulu'nun "Shake It Up Şekerim" şarkısının şansı ne? "Asena, Zeynep ve Bülent bana küstü" Asla. Çünkü sevgi ve dostluk başka, yarışmadaki performansı değerlendirmek başka. Ama jüride bazı arkadaşlar dostluktan dolayı bazı kayırmalar yaptı, bu açık. İşin tuhaf yanı böyle davrandığım için yarışmacıların çoğu bana çok kırıldı. Mesela Asena, Zeynep Tokuş ve kocası, Bülent bana yarışmadan sonra küstü, yüzüme bile bakmıyorlar. Bazen jüri arkadaşlarımdan bazıları da soğuk davrandı. Yarışmacıların hepsini tanıyorsunuz. Onlara puan verirken az da olsa kıyak geçmediniz mi? Halk da aynı jüri gibi. Bazen sadece performansa, bazen sempatik bulduğuna, bazen garibanı oynayana veriyor. Ama "Buzda Dans" seyircisi gerçekten çok farklıydı. Kültürlü ve üst düzeydi. Mesela beni sokakta gören herkes "Lütfen Tuğba Ekinci'yi eleyin" diyordu. Ya da Asena'nın partneri Jan'ın Müslüman olacağını açıklaması tutmadı. Dolayısıyla bizim seyircimiz Semra hanım seyircisi değildi. Peki sizce halk neye göre karar veriyor? Popülarite mi, kendini acındırma mı işe yarıyor? "Bu yaz bestelerimle dünyayı sallayacağız" İş hayatıma demir ticaretiyle başladım. 80'li yılların başında dünya çapında moda haftaları düzenledim. Vakko'nun defilesine çıktım. Tuborg'un reklam filminde oynadım. 25 yıldır Beymen'in, Derishow'un tüm defile ve açılışlarını yaptım. Zeki Triko'nun manken seçimlerini yapan kişiyim. Güzellik, tasarım yarışmalarında jüri oldum. Liselerarası müzik yarışmalarında 11 yıldır jüriyim. Cindy Crawford, Elle Macpherson, Eva Herzigova'yı Türkiye'ye getiren organizatörüm. Müzik dışında organizatör kimliğiniz de ön planda. 90'larda herkesin besteci olduğu bir furya başladığı için müzikten soğudum. Birkaç yıl önce tekrar müzik yapmaya karar verdim. Şu an dünyada çok meşhur olan bir şarkı var, Serhat Hacıpaşalıoğlu ve Victor Lazzo'nun söylediği "Total Disguise". Her yerde çalınıyor ama kimse bunun benim olduğunu bilmiyor. Rusya'nın çok önemli sanatçılarından Tamara'yla çalışıyoruz. Nüket Duru'nun yeni albümü tamamen bestelerimden oluşacak. Bu yaz dünyayı sallayacağız. Bunca yıl müziği neden ikinci plana attınız?