10.02.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
Özlem Ülkü
Açelya Devrim Yılhan
“Virginia Woolf’la arkadaş olmak isterdim”
- Virginia Woolf bedenini nasıl kullanıyor, hareketleri nasıl diye yanıt bulmak çok zor oldu. Hem kendi yazdığı kitaplara, hem kocasının onun için söylediklerine hem de yazar arkadaşlarının görüşlerine başvurdum. Kadın bir yazar olarak çok büyük zorluklar yaşamış. Aristokrat bir ailede büyümesine rağmen okula gönderilmemiş en önemlisi.
- Virginia Woolf’un büyük bir empati kabiliyeti var. Bazı insanlarda hissetmek acısı diye bir şey vardır. Virginia bu durumu üzerinden hiç atamamış. İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili, “Bu savaşı durduramadığım için çok üzgünüm” demesi bile bu durumu gösteriyor. İnsanlık onurunu kendine dert etmiş. Böyle özel bir kadınla arkadaş olabilmeyi çok isterdim.
- Araştırmalarımda antisemitik bir tarafı olduğunu öğrenmiş ve şaşırmıştım. Sonrasında bunu kendi kendine yıkmış. Birçok arkadaşı ve kocası da Yahudi. Bunu düşününce şaşırıyor insan...
- Edebiyat benim için büyük bir tutku. Hayatta beni en çok heyecanlandıran şeylerden. Çocukluğumdan beri yazarım. Hatta ailem yazar olacağımı düşünürdü. Uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir şey var. İleride üzerine daha çok eğileceğim.
Hande Soral
“Frida benim için güç demek”
- Frida Kahlo, popüler bir ikon. Bunun ayrı bir sorumluluğu var. Burada beni rahatlayan şey, oyundaki adamın kafasındaki Frida’yı görecek olmamız. 20. yüzyılın başlarında Meksika’da yaşamış bir kadının bu kadar tanınıyor olması büyük olay. Aynı zamanda çok heyecanlandıran bir şey. Çünkü zor şartlar altında yetişmiş biriyken ressam olarak adını duyurmak çok zor.
- İzleyici karakterlerin hayatlarından kesitleri, acıları, yaşanmışlıkları ve hayalleri görüyor oyunda. Ben ilk önce onu anlatan kitapları okudum. Kardeşi Cristina’nın ablasını çocukluğundan ölümüne dek anlattığı bir kitap var. Yine Salma Hayek’in oynadığı filmin kitap hali var. Uzun süre sıkı bir prova yaptık. Resimlerini de inceledim. Muazzam resimleri var. Ben bu konuda çok yeteneksizim maalesef, sadece çöp adam çizebilenlerdenim.
- Benim gözümde Frida hep sert bir kadındı. Çocuk felci, kaza, bacağının kesilmesi ve yatalak kalması... Bu kadar çok kahkaha attığını bilmiyordum. Çok güçlü bir kadınmış, ne kadar sağlam durmuş oysa. Onu güç olarak görüyorum. Yeteneğiyle, sabrıyla özel olarak yaratılmış insanlardan... Kadınsal güzellik algısının tamamen dışında olup, kendisini güzel hisseden ve gösteren biri... Aynı zamanda kendi topraklarına çok bağlı. Geleneksel kıyafetler içinde kafasında çiçekleri, kaşını bıyığını almadan yaşıyor. Çünkü insanların onu olduğu gibi sevmesi gerektiğine inanıyor.
- Bütün karakterler sevgi arayışı içinde ama bunu sadece aşkla sınırlandırmak doğru olmaz. Bu varoluşla ilgili... İnsan hep sevgi ister. Yaşama tutunma sebebimiz de bu arayışımız bence. Sevgiyi, mutluluğu, aşkı aramak. İnsanoğlu var oldukça bu arayış hiç bitmeyecektir.
Gülin İyigün
“İçimden Marilyn’i sarıp sarmalamak geldi”
- Marilyn Monroe, büyük bir sinema ikonu. Rolüm için önce geniş çaplı bir araştırma yaptım. Onunla ilgili belgesellere, filmlere, kitaplara baktım. Bu araştırmalarda bana temas eden, etkileyen çok şey oldu. Beni en çok etkileyen şey sürekli içinden “Beni sevin” diye yalvaran bir kadın olduğunu öğrenmem oldu. Biraz derinine indiğinizde onu korumak, sarıp sarmalamak istiyorsunuz. Yaşadıkları aslında çok acı. Yetimhanede büyümesi, babasının kim olduğunu bilmemesi, annesinin akıl hastanesinde olması... Hep bir aile ve sevgi arayışı var.
- Hayatta en çok istediği şey saygı duyulmasıymış. First lady olmayı gerçekten istiyormuş. Sırf saygı duyulacak diye... O aptal sarışın rollerinden nefret ediyormuş. Oynamak da istemiyormuş. Böyle bir yoksunluğu olduğunu öğrendiğimde şaşırdım. Sokağa çıktığında istediği zaman eşarbını takıp tanınmıyormuş. Ama sonra onu çıkardığında o ışığı içeriden uyandırıyor ve herkes Marilyn Monroe diye birbirine giriyormuş. Bu çok acayip ve büyük bir şey.
- Oyundaki bütün karakterleri seviyorum. Hayatımda hepsinden parçalar var. Kadınız, hepimizin ayrı ayrı dertleri var ama bir noktada yine de buluşuyoruz. Önemli olan yaşamaya devam ediyor olmak. Onların bütün yaşadıklarıyla, yaratıcılıklarıyla, hayata, üretmeye ve yaşamaya devam etmesi çok büyük geliyor.
Hatice Aslan
“Edith’in ne kadar acı çektiğini anladım”
- “Dali’nin Kadınları”, absürt komedi ve haliyle içerisinde birçok şey barındırıyor. İzleyici her bir karakterin hayatında iz bırakmış olayları ve sözleri duyuyor. Bu kadınların neden birer ikona dönüştükleri anlaşılacak. Çünkü onlar bulundukları koşulları hiçe sayıp, kendi bildikleri yolda ilerlemişler.
- Oyunu izleyenler, öncesinde bu kadınları bilmiyorsa bile araştıracak. Belki Frida Kahlo’nun resimlerine bakacak, belki Edith Piaf’ın bir şarkısını dinleyecek, Virginia Woolf’un bir kitabını alıp okuyacak, Marilyn Monroe’nun filmini izleyecek. Bu özel kadınlara karşı büyük bir merak hissiyle dolacak.
- Edith Piaf, şarkılarını çok severek dinlediğim bir isimdi. Oyuncu olarak onun dünyasına girince ne kadar acı çektiğini daha da iyi anladım. Onu çok içselleştirdim. Aşkın yanı sıra bedensel olarak da çok acı çektiğini gördüm. 44 yaşında karaciğer kanserinden ölmüş.
- Edith’i daha kibar, zarif biri olarak düşünüyordum. Araştırmalarımda inanılmaz kaba bir kadın olduğunu öğrendim. Birisi yanına yaklaşıp, “Size hayranım, bayılıyorum” dediği zaman “Ama ben senin tipini hiç beğenmedim” diyebiliyormuş... Bu bana enteresan geldi. Onun çılgın tarafını biliyordum fakat bu kadar patavatsız bir şekilde konuştuğunu bilmiyordum.
- Oyundaki kadınların hepsi aşkın peşinde koşmuş ama sevgiye aç kalmış. Günümüzde de durum böyle, değişen bir şey yok. İnsan değişmediği sürece, zaman fark etmiyor. Şartlar ve anlayış biçimi değişiyor ama yine aynı şekilde acı çekiyoruz. Acılarımız aynı aslında.
- Benim konservatuvara giriş sebebim müzik bölümüydü. Sürekli şarkı söylemek istiyordum. Onun gibi şarkı söylebilmem imkansız ama Edith’in duygularını yaşamak çok güzel. Bana çok yakın duyguları var. Bazen saçmalıyor, bazen çılgın... Bunlar bende de var olan şeyler.