Çukurcuma’da kış detoksu

Kesenin, buharın ve sabunlu masajın etkisiyle detoks merkezi işlevi gören hamamlar, kültürümüzün en önemli geleneklerinden. Özellikle Tarihi Yarımada’da bulunan yüzyıllık hamamlar, yalnızca bedeninizin değil aynı zamanda ruhunuzun da arınması için gidebileceğiniz keyifli adreslerden. Hazır kış mevsimi de gelmişken, kendinize böyle bir hediye vermek sizce de güzel olmaz mı? Biz de o tarihi dokunun içindeki deneyimi sizlerle paylaşmak için Çukurcuma Hamamı’na doğru yola koyulduk...

1830’lu yıllarda yapılan Çukurcuma Hamamı, Cihangir’in hemen bitişiğinde, antika dükkanları ve sanat galerileriyle İstanbul’un zengin tarihinin yaşandığı bölgede. Müdavimleri arasında bir dönem İstanbul’da yaşamış olan İskenderiyeli büyük şair Konstantinos Kavafis‘in olduğu da söyleniyor.

Çukurcuma Hamamı üç farklı konseptte hizmet veriyor. Geleneksel Türk Hamamı, köpük masajının da dahil olduğu
Valide Sultan Hamamı ve hem hamam hem de masajın olduğu bir paket olan Süreyya Rüyası var.

14.00’den sonra karma hizmet veriyor

1997 yılında Ferzan Özpetek’in “Hamam” adlı ilk uzun metrajlı filmindeki göbektaşı ve camekanlık sahneleri de burada çekilmiş. 2000’li yıllarda hizmet vermeyi durduran hamam, Dilek-Bora Tanlak çiftinin işletmeciliğinde yaklaşık üç yıl süren tadilatın ardından birkaç ay önce yeniden hizmete açılmış.

Burası sabah 8.30’dan 13.30’a kadar kadınlara, 14.00’den 22.00’a kadar da karma hizmet veriyor. Bu sebeple özellikle çiftler tarafından tercih ediliyor. Müşterilerinin çoğunluğu yabancı turistler. Butik tarzda hizmet veren hamamda toplam 14 kurna var. Son dönemde yeniden ilgi görmeye başlayan ‘gelin hamamı’ tarzı etkinlikler kapsamında geçtiğimiz haftalarda iki Lübnanlı gelini ağırlamışlar. Geleneksel Türk Hamamı’nı deneyimlemek için gittiğim hamamda, enstrümental tarzda müzikler eşliğinde nane ve limonlu detoks suyuyla karşılandım. Güleryüzlü bir ekibin verdiği bilgilendirci formu doldurtuktan sonra özel bir odada peştamal giydim. Ardından ılıklık denilen ince bir koridordan yürüyerek terlemek için beklenilen sıcaklığa geçtim. Burada yaklaşık beş dakika kaldım ama isteyen daha uzun durabiliyormuş.

Natırlıktan terapistliğe

Hamama girdiğim ilk andan çıkana kadar yanımda eskiden natır şimdilerde terapist olarak adlandırılan bir görevli vardı; Lale Yege. 30 yıldır Türk hamamı terapistliği yapan Lale Yege, mesleğinin aile geleneği olduğunu söyleyerek 600 yıldır bu işi yaptıklarını anlattı. Bugüne kadar birçok yerde çalışan terapist, müşterileri arasında Bergüzar Korel, Cansu Dere, Sibel Can, Mübariz Mansimov gibi iş, sanat ve siyaset dünyasından tanınmış çok ismin olduğunu da söyledi.

Sıcaklığının ardından terapistimin yardımıyla kurna başına geçip keselendim. Ardından işin en keyifli kısmı olduğunu düşündüğüm göbek taşında köpük seansı başladı. Köpük öyle güzel kokuyordu ki sabunların nereden geldiğini merak ettim. Aldığım cevap; Ayvalık oldu. Her şeyin doğal olmasına dikkat eden ekip, sabunları da şampuan ve kremleri de Ayvalık’ta doğal zeytinyağlarından yaptırıyormuş. Bu arada yıkanırken kullanılan ibrik ve taslar da antika. Aralarında 300 yıllık olanları dahi var.

Bitki çayı ve kuru meyve ikram ediliyor

Köpükler içindeki masaj öyle güzel geldi ki, kurnaya geçmemiz gerektiğini duyduğumuzda neredeyse üzüldüm. Birbiri ardına dökülen sıcak suyla arınma adı verilen seansa geldi sıra. Hem bu kadar sıcak olup hem nasıl rahatsız etmiyor, anlatması zor. Ortalama 30-40 dakika süren bu seans sonrası yeni peştemalle kurulandım ve eskiden camegah, şimdilerde soğukluk denilen bölüme geçip dinlendim. Misafirlerin enerji ihtiyacını düşünen işletmenin ikram ettiği bitki çayı ve kuru meyvelerin olduğu şık bir servisle de kısa bir lezzet yolcuğuna çıktım. Kıyafetlerimi giyip, ayrılma vakti geldiğinde yepyeni bir ben olarak yürüdüm o tarihi sokaklarda...