Pazar“Alkışlayamadığım için tiyatroya gitmiyorum”

“Alkışlayamadığım için tiyatroya gitmiyorum”

07.09.2008 - 02:03 | Son Güncellenme:

Pekin’de bugün başlayan Paralimpik Olimpiyat Oyunları’nda yarışan tek atletimiz Kemal Özdemir sol kolunu 8 yaşında kaybetti: “1986’da ‘Sokak Kızı İrma’yı izlemek için Zonguldak’a gittiğimde alkışlayamadım Gülriz Sururi’yi! Hâlâ gözümün önündedir. Ağladım, çıktım dışarı”

“Alkışlayamadığım için tiyatroya gitmiyorum”

Kemal Özdemir’i dinlerken insan günlük hayatta takılıp kaldığı eften püften hadiselerden utanıyor. “Eğer bir şey seni öldürmezse güçlendirir” sözü sanki onun gibiler için söylenmiş.
Sekiz yaşında kaybetmiş sol kolunu. Dışlanmış, alay konusu olmuş, bol bol dayak yemiş ama yılmamış ve kendini bildi bileli koşmuş. Koşmak onun için öyle bir tutkuymuş ki onu, Türkiye’nin Paralimpik Olimpiyat Oyunları’nda atletizm dalında yarışacak tek atleti olduğu bugünlere taşımış.
Özdemir, 17 Eylül’de Pekin’de 42 kilometre 195 metrelik maratonu koşacak. Pekin’de nem oranı çok yüksek, hava kirliliği çok fazla. Özdemir “Bunlar bizim için handikap ama oradaki tüm sporcular benim şartlarımda yarışacak” diyor.
İstanbul Üniversitesi Spor Akademisi’nde öğretim görevlisi ve Deniz Harp Okulu’nun baş antrenörü olan, 2006’da Hollanda’daki Dünya Şampiyonası’nda maraton koşarak altıncı, 2007’de Çek Cumhuriyeti’nde 5 bin metrede birinci olan Özdemir’e soruları,  ünlü basketbolcumuz Hidayet Türkoğlu ile birlikte sorduk. Özdemir bugüne kadar yaşadıklarını anlattığı bir kitap yazmakla meşgul. Kitabın adını önceden koymuş bile: “Düş Kurmadan Yaşamak”...

Haberin Devamı

Melis Alphan: Bantı geriye saralım ve bize koşmaya nasıl başladığınızı anlatın.
1960 Zonguldak doğumluyum. İlkokulda yağ satarım bal satarım oynarken öğretmenim Muzaffer tarafından keşfedildim. Arkadaşlarım hep mendili benim arkama atardı, ben koşardım. Meğer öğretmenimiz çok iyi koştuğumu anlayınca hep beni işaret ediyormuş. İlkokul 1’de bir-iki kros yarışına girip derece yaptım. 1969’da ilkokul üçüncü sınıftayken tren kazasında sol kolumu kaybettim. 

Melis A.: Nasıl bir kazaydı bu?
Zonguldak’ta işçileri taşıyan tren durmuştu. Ben karşıdan karşıya geçerken hareket etti, o sırada düştüm ve kolum trenin altında kaldı.

Melis A.: Sonrasında hemen koşmaya devam ettiniz mi?
Bir yıl kendime gelemedim. Çocuksunuz, hem de yaramaz bir çocuk... Birden soyutlandım. İnsanlar bana farklı bakmaya başlamıştı. Arkadaşlarım eskisi gibi tavırlar içinde değildi, diğerleri acıma duygusuyla yaklaşıyordu bana. Yazmayı yeniden öğrenmem gerekiyordu çünkü solaktım ve sol kolum kesilmişti. Hastanede sağ elimle yazmayı yeniden öğrendim. İnatçıyım herhalde ki tekrar koşmaya başladım. Kimse benimle ilgilenmese de ben koşuyordum.

Melis A.: Nerede koşuyordunuz?
Sokaklarda... Okul takımına almadılar. Çok istememe rağmen ortaokulda beden derslerine sokmadılar. Hem koşuyor hem de spor salonunda gizli gizli tenis oynuyordum. Hoca gittiğinde basketbol, masa tenisi, hafta sonları arkadaşlarla futbol oynuyordum. O dönem yarışmadan geçti. Lisedeyken okulda seçmeler vardı, Can Polat Pomay hocama gidip yarışmak istediğimi söyledim. “Tamam, geç yarış” dedi. 

Melis A.: Kaçıncı oldunuz?
Birinci oldum, hem de parkur rekorunu kırarak. Sınıflar arası yarışmada da aynı sonuç çıktı. Beni kros takımına aldılar. Girdiğim yarışta 1000’den fazla atlet vardı, 9’uncu oldum. Atletizm devam ederken iki yıl tekvando da yaptım.

“Dayak yeme tekniğini bilirim”

Melis A.: Tekvando nereden esti?
Korunma içgüdüsü. Ekonomik durumumuz iyi olmadığı için simit satıyordum. Simit satarken engelli olduğum için beni devamlı dövüyorlar, simitlerimi alıyorlardı. Gayet güzel dayak yedim, tekniğini çok iyi biliyorum.

Melis A.: Tekvando öğrendikten sonra onlar mı sizden dayak yedi?
Simit satarken aynı gruplar geldiğinde kendimi korumasını bildim. Hem kendimi korudum hem de Zonguldak’ın belalı denen çocuğunu asfalta yaydım. Tekvando sevdam çabuk bitti çünkü içimde inanılmaz koşma isteği vardı. Hacettepe Üniversitesi Maden Mühendisliği’nde okurken kros takımına girdim ve üniversiteler arası yarışlarda dereceler, birincilikler aldım.  

Melis A.: Engelli olmasaydınız yine atlet mi olurdunuz?
Hakikaten atlet olmalıymışım. İyi de bir yüzücüyüm, aynı zamanda yüzme hocasıyım.

Hidayet T.: Aldığınız ödüller kendinizi nasıl hissetmenize neden oluyor? Çevrenizdekiler nasıl tepki veriyor?
Ödül almaya küçük yaşlarda başladım. Koştuğum tüm yarışlardan zevk aldım. Çünkü birini geçince “Bir kişiyi daha geride bıraktım” diyebiliyorsun. 

Hidayet Türkoğlu: Spor hayatınızda neleri değiştirdi?
Spor sayesinde işe girdim, üniversite eğitimi aldım, tanındım, çevrem oldu, sosyal oldum, kendime güvenim arttı, hatta ukala oldum. Sporun bana kattıklarını öğrencilerimle paylaşıyorum, benden iyi olmasını istediğim sporcular yetiştiriyorum.

Melis A.: Engelli olduğunuz için en çok neyi yapamamak içinizde kaldı?
Tiyatroya gitsek, Gülriz Sururi sahnede olsa, “Sokak Kızı İrma”yı oynasa, bittiği zaman ben alkışlayabilir miyim? Ben onun için tiyatroya gitmiyorum. 1986’da “Sokak Kızı İrma”yı izlemek için Zonguldak’a gittiğimde alkışlayamadım ya kadını! Hala gözümün önündedir. Ağladım çıktım dışarı, “Tiyatroya gitmeyeceğim” dedim. 

“Umutlarım kırık yaşadım”

Melis A.: Türkiye’de engelli olarak yaşamak nasıl bir şey?
Bu ülkede “Sağlamın işi bitti, sakat mı kaldı?” zihniyeti hakim. Bir yarıştan sonra Günaydın’da benimle ilgili güzel bir yazı çıkmıştı. Ona güvenerek Zonguldak valisinin yanına gittim. Yıl 1984. “Sayın Valim, bana bir iş verin artık. İhtiyacım var” diyecektim. Sekreter içeri girip “Kolu olmayan çocuk var ya, koşucu Kemal, sizinle görüşmek istiyor iş için” dedi. Duyuyorum konuşmalarını. Vali “Sağlamların işi bitti, sakatlar kaldı. Bir de bunlarla mı uğraşacağız?” dedi. “Gelsin” dedi, duydum. Ama sırtımı dönüp gittim. Ben buralardan geliyorum. 

Melis A.: Bunlar sizi hep kamçılamış. Umudunuz kırılmadı mı hiç?
Umutlarım kırık yaşadım. “Yok canım, hep umutlarım vardı” demek kendini kandırmak olur. Ama çocuk da kalkmasını düşerek öğrenir. 

Hidayet T.: En büyük başarınız ne?
Olimpiyatta koşacak olmak. 2002 ve 2006’da Balkan Şampiyonası birinciliklerim var. Engelli yarışları değil bunlar. 10 bin metrede Türkiye birinciliğim var. 

Melis A.: Size gerçek sporcu muamelesi yapılıyor mu?
Montaigne ya da Nietzsche’nin bir sözü var: “Önce seninle ‘Senin burada ne işin var, sen kimsin?’ diye dalga geçecekler. İnatla gittiğin için sana kızacaklar. Ama bir gün gelecek seni alkışlayacaklar.” Şimdi o noktadayım. Benimle dalga geçtiler ya! Yarışlarda kimse selam vermiyordu. Sonra kızmaya başladılar çünkü ısrarla yarışlara gidiyordum. Ve adam geçmeye başladım. Dereceler aldım. Hâlâ beni dışarıda görenler var. Ama artık ben gülmeye başladım onlara. Yakında da kızacağım.

Hidayet T.: Engellilere tavsiyeleriniz neler?
Derhal evden çıksınlar, yapabilecekleri bir spor mutlaka vardır. Tiyatro yapsınlar, resim çizsinler. Ama evde durmasınlar. 

“Engelliler gerçek sporcu”
Melis A.: Kemal Özdemir’e bir tavsiyeniz var mı?
Hidayet T.: Umarım istediği başarıyı yakalar ve bizi gururlandırır. Fiziksel engellere rağmen kendilerini spora vermeleri örnek alınabilir. Gerçek sporcu onlar.

Haberin Devamı

“Türkiye’nin Michael Phelps’i olacağım”Hidayet T.: Müsabakalar öncesi sizler için en büyük motivasyon ne oldu?
Isınırken de, koşarken de Türk Sanat Müziği söylerim.

Melis A.: Olimpiyata nasıl hazırlandınız?
Bolu’da kamptan geldim, Aladağ’larda çalıştım. Bir buçuk ay sabah akşam 1600 metreden inmeden çalıştım. Ay ortalamam 700 kilometre. Son üç ay içerisinde 2000 kilometre yol yaptım. 

Melis A.: Paralimpik olimpiyatların Michael Phelps’i, bir yıldızı olacak mı?
Ben olacağım Türkiye’de. Terry Fox engelliydi ama dünyaya örnek olmuştu. O zamanlar kafama koymuştum “Ben de bir gün olimpiyatta koşacağım” diye. Hak ettiğim yerde olacağım
çünkü hak ettiğimi düşünüyorum. 1969’dan beri engelli olarak yaşayan Türkiye’deki tek sporcuyum. 90’dan sonra biraz canlanma oldu. Sayı da çoğalır inşallah. Arkamdan bir tane sporcu bulayım, hemen yarışmayı bırakacağım. Ben barajı aşamasaydım atletizmde olimpiyata giremiyorduk.

Haberin Devamı

“İlk karım güzellik kraliçesiydi, ikincisi daha da güzel”
Melis A.: Evli misiniz?
İkinci evliliğim bu. Birinci evliliğimde Zonguldak’ta güzellik yarışmasında birinci olan kız ilk eşim oldu. Arkadaşlarla iddiaya girmiştim. “Ben bunu alacağım, evleneceğim” diye. Kafama koydum ve evlendim onunla. 

Melis A.: Nasıl tavladınız onu?
O benim mesleğim. Çok çapkınımdır. Çok güzel bir eşim vardı, çok da mutluyduk ama ben çok hızlıydım, yürütemedik. O evliliğimden bir oğlum var. İkinci evliliğimi spor akademisinden öğrencimle yaptım. O daha da güzel. Sarışın, renkli gözlü. Görenler “Nereden aldın bu kızı?” diye soruyor. Ondan da beş yaşında sarı saçlı bir çocuğum var.