Can Erok - Gökhan Karakaş / Nasrettin Hoca’nın maya çaldığı rivayet olunan Akşehir Gölü kurudu. İklim değişikliği kaynaklı bölgedeki kuraklık, yanlış tarım ürünü seçimi nedeniyle yıllarca süren vahşi sulamayla birleşince Akşehir Gölü, artık bodur ağaçlar ve yaban bitkilerinin yetiştiği bir çöle dönüştü. Eber Gölü’nde de benzer son yaşanırken, göle bağlı ekonominin çökmesiyle yerel halk göç etmek zorunda kaldı.
5 MİLYON YILLIK GÖL
İnsanoğlunun hoyratlığı Nasrettin Hoca’nın verdiği ‘Sahip çıkarsan bereket verir’ mesajını yerle bir ederken Akşehir’in tüm sulak alan özelliklerini de silip süpürdü. Sultan Dağları ile Emir Dağı arasındaki çöküntüde 5 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen Akşehir Gölü, idari olarak Konya ve Afyonkarahisar gibi 2 ilin sınırında kalmasına rağmen göz göre göre kurutuldu. Son yıllarda etkisini şiddetle gösteren iklim değişikliği sonucu bölgeye düşen yağışın azalması ve tarımsal sulama amacıyla sularının hoyratça kullanılması Akşehir’i bodur ağaçlar ve yaban bitkilerinin yetiştiği bir çöle dönüştürdü. Akşehir ve Eber gölü çevresinde açılan çok sayıda kaçak kuyu göllerin kurutan son darbeyi olarak önümüzde duruyor.
Kapalı havza olduğu için doğal riskler taşıdığı bilinmesine rağmen kaybedilen Akşehir Gölü, insan eliyle yok edilen coğrafi şekillerimizin ilk sırasında yer alıyor. Buzulları eriterek tüm dünyayı tehdit eden iklim değişikliği kadar tarımsal sulama amacıyla açılan yeraltı kuyuları, gölü besleyen kaynakların önünün çeşitli amaçlarla kesilmesi ve yağış azlığı gölü çöle çeviren etkenlerin başında geliyor.
5’İNCİ BÜYÜK GÖLDÜ
Orta Anadolu ikliminin tipik örneğinin yaşandığı Akşehir’de coğrafi işaret alan kiraz tarlalarını sulamak için açılan yeraltı kuyuları, gölün kılcal damarlarındaki can suyunu kendine çekiyor.
İlkokuldan liseye kadar tüm coğrafya kitaplarında 353 kilometrekare alanıyla Türkiye’nin 5’inci büyük gölü olarak anlatılan Akşehir Gölü’nde suya erişmek mümkün değil. 1960’larda taşarak büyük bir sele neden olan 1970’lerde en yüksek su seviyesine ulaşan Akşehir Gölü’ndeki flora-fauna (hayvan ve bitki yaşamı) ilk kaybedilen güzellikler oldu.
15-20 yıl önce 350 kilometrekare alana yayılan gölde 20 köy balıkçılık ve kerevit avıyla geçiniyordu. 650 teknenin ava çıktığı sularda yılda 480 ton balık avlanıyordu. Yılda 20 bin ton sazlar Çay ilçesindeki SEKA kağıt fabrikasına satılıyordu. Sayıları 40 bini bulan ak pelikan, akbalıkçıl ve gece balıkçılı gibi kuşların koloniler halinde konakladığı Akşehir Gölü kuraklığın etkisiyle terk edilen bir alan oldu. Akşehir Gölü’nde balıkçılık yaparak hayatını kazanırken şimdilerde bozkıra dönüşen arazide hayvanlarını otlattığını söyleyen Mehmet Doğan, 14 metre derinlikteki gölden geriye kalanın sarı toprak parçası olduğunu belirtti. Doğan, “Kerevit avcılığı yapardık ve gölden 30 aile geçimini sağlardı. Sazlıklardaki kamışları toplayıp SEKA kağıt fabrikasına verirdik. Bitkisinden hayvanına kadar bize fayda sağlardı Akşehir. Şimdilerde Sultan Dağları’nın zirvesinde karı daha az görür olduk, yağmur daha az yağıyor ama asıl etken insan. 1996’dan itibaren kuruma çok hızlandı ve kuru ayazdan başka bir mevsim göremiyoruz. En çok yağmura hasret kaldık. Eylül-Ekim’de yağmasını istediğimiz yağmur Ocak’ta çok az yağıyor. Göldeki balıklar ve kerevitler bitince aileler buraları terk etti. Sadece birkaç aile hayvancılık yaparak gölün çevresinde yaşıyoruz. Öyle büyük sazanlar tutardık ki paylaşma duygusunun mutluluğunu yaşadığımız göle baktıkça üzülüyorum” dedi.
BALIKÇIYDI ÇOBAN OLDU
20 yıl önce balıkçılık yaptığı alanda şimdi keçi ve koyunlara çobanlık yaptığını söyleyen Erdoğan Yılmaz, yok oluş sürecini üzülerek anlattı. Yılmaz, “500 kayıkçının avlanmak için birbiriyle yarıştığı günlerden bugünlere gelmek insanı çok üzüyor. 2000 kişi hayatını kazanırdı balıkçılıktan. Kayıkla gezdiğimiz alanın üzerinde 5-6 km yürüyerek birkaç santim ot bulursak hayvanlarımız besleniyor. En önemlisi de köyler boşaldı kimse kalmadı çevremizde. Gölün bereketi bitince insanlar şehirlere göç etti. Şunu anladık ki Akşehir Gölü bölgenin yaşam kaynağıymış. Şimdi kaynak kurudu” dedi.
‘MAYA ARTIK YAPAY GÖLETE ÇALINIYOR’
3 kuşaktır göl çevresinde yaşayan bir aileden gelen iş insanı Şefik Özus, her yıl Temmuz ayında Akşehir Belediyesi’nin düzenlediği Nasrettin Hoca şenliklerine ev sahipliği yapıyor. Öyle ki Özus Ailesi’nin yapay sulama göleti olmasa şenliklerin yapılacağı bir sulak alan bulunmuyor. Temsili maya bırakma töreni için bile su bulunamamasının yanlış tarım politikalarından kaynaklandığını söyleyen Özus, vahşi sulama yapılan tarım faaliyetlerinin zararlarına değindi. Özus, “Bölgeye uygun olmayan şekerpancarı, mısır, yonca gibi suya çok ihtiyacı olan ürünler ekiliyor tarlalara. Bu tarlalar vahşi sulamayla bilinçsizce sulanıyor. Suyun sınırsız olduğunu unutuyoruz ve hiç bitmeyecek gibi kullanıyoruz. Bence olacağı budur. Susuz tarıma geçmezsek Anadolu kuruyacak” diye konuştu.
AKŞEHİR’İN KADER ARKADAŞI: EBER
Adını Orta Asya’dan gelen Oğuz Türklerinin Avşar obasına bağlı bir koldan olan Eber Gölü, Afyonkarahisar’ın Çay ilçesindeki Eber köyünde Türkiye’nin 12’inci büyük gölü olarak bilinir. Hacim olarak daha küçük olmasına rağmen sularıyla binlerce yıl Akşehir Gölü’ne hayat veren Eber Gölü oysa kuruyarak komşusuyla aynı kaderi paylaşıyor. Milyonlarca yıl önce Akşehir gölü ile bütünleşik olan Eber Gölü, ayrıldıktan sonra 21 metre derinliğe ve 165 kilometrekare yüzölçümüne kadar ulaşmıştı.
SUYA ULAŞMAK ZOR
Akarçay ve Sultan Dağları’ndan gelen irili ufaklı su kaynaklarının önü kesilen göl, yanlış su politikalarına iklim değişikliğinin eklenmesiyle Akşehir gölü gibi uçsuz bucaksız bir çöle dönüştü. Göl aynası denilen gölün satıhtaki su seviyesini görmek mümkün olmadığı gibi suya ulaşmak çok zor. Konya Kültür ve Tabiat Varlıkların Koruma Kurulu tarafından Haziran 1992 tarihinde 1. Derece Tabiat Sit Alanı ilan erilmesine rağmen tarımsal amaçlı su kuyuları açılması ve kaynaklarının önünün kesilmesiyle çöle dönüşen Eber Gölü şimdilerde aynı isimdeki köydekinin dışında bir yaşam barındırmıyor.
Akşehir gölüyle birlikte 1992 yılında SİT Alanı ilan edilen Eber, 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınarak halen Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında değerlendiriliyor.
Yüzen adalarıyla ya da 5 metre boyundaki kamışlıklarından havalanan kuşlarıyla doğa tutkunlarının gözdesi olan gölün üzerinde artık kayıklar işlemiyor. Suların çekilmesine neden olan başka bir etken olan yağış azlığıyla birlikte aynalı sazan, dere kaya balığı, turna balığı gibi türler yaşam alanlarını yitirirken, kamışlıklarda yumurtlayan dikkuyruk, Küçük Sakarca kazı, Bayağı Aylak, Kılıçgaga Giller, Alaca balıkçıl, Pasbaş Patka, Küçük Karabatak, Dalmaçya pelikanı, Balıkçı Giller, Büyük Cılıbıt, Gülen Sumru, Erguvani Balıkçıl, Bayağı Balaban gibi kuş türleri de gökyüzünde süzülmüyor. Tarımsal amaçlı su kullanılması ve su kaynaklarının azalmasıyla varlığını kaybeden gölü Eber muhtarı Adem zengin ile inceleyen Çay Kaymakamı Mehmet Miraç Topaloğlu, halen yapılacak bir şeyler olduğunu söyledi.
EN KURAK DÖNEM
Yazı dizimize katkı sağlayan Kaymakam Topaloğlu, bu yaz afet ve sellerle birlikte kendini daha çok gösteren iklim değişikliğine dikkat çekti. Topaloğlu, “Doğayla barışık ve birlikte yaşamak zorundayız. Eber Gölü’de 2007 yılından beri en kurak dönemini yaşıyor. Sadece Eber Gölü için değil tüm sulak alanlarımız için insanımız duyarlı olmalı. Yeraltı ve yerüstü üstü sularının verimli kullanılması boşa harcanmaması ilk adım olmalı. DSİ ile kapalı sistem sulamaya geçeceğiz. Ayrıca kaymakamlık olarak içme suları üzerinde çalışma yapıyoruz. Eber Gölü’nü kurtararak gelecek kuşaklara bırakmalıyız. Bunun içinde önce vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçmeliyiz” ifadelerini kullandı.
2008 yılından beri uygulanan Akşehir Eber Gölleri Sulak Alan Yönetim Planı’na rağmen, ekolojik dengesini yitiren göllerin geri kazanılması için besleyen su kaynaklarının iyileştirilmesi gerekiyor.
‘KAYIKTAN ZIPKINLA BALIK AVLARDIK’
Çiftçilerin sulama amacıyla gölden dalgıç pompalarıyla su çektiğini belirten Ali Kaçmaz, Eber köyündeki ileri gelenlerden biri. Göldeki balıkçılığın bir zamanlar köylülerin para kazanmasını sağladığını belirten Kaçmaz, “Kayıktan zıpkınla balık vurduğumuz günlerden çöle dönüşen bozkırlara uzandık. Sadece bizim köyde 50 balıkçı ailesi vardı. İhtiyacımız kadar balık avlar, verilen nimetlere şükrederdik. Kamışları kağıt fabrikasına satar ek gelir elde eder, gölü görmeye gelen turistlere rehberlik ederdi. Gölün suyu çekildi, köyler boşaldı,
bereket bitti. Yağmur yağmadığı için değil göl beslenemediği için kurudu” dedi. Çobanlık yapan Hüseyin Kanyılmaz da kamışçılık ve balıkçılık mesleğinden hayvancılığa geçmek zorunda kalan köylülerden. Kanyılmaz, “Toprağımızı bırakıp gitmemek için hayvancılık yapıyoruz. Çünkü su kalmadı. Kar aylarca kalırdı şimdi yağmur bile az yağıyor. Gölün çevresine yapılan barajlar kaynakları kuruttu. Göl susuz kaldı. Bizim için su yoksa hayat yoktur. Kuşların havalandığı yüzen adalar vardı şimdi bozkırda yürüyen keçi sürüleri” diye konuştu.