
ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Netanyahu görüşmesi gündemdeki yerini koruyor. Trump, Erdoğan'ın politikasını beğendiğini söyledi, Suriye konusunda tavrını takdir etti. Peki, Türkiye Suriye'de neyi başardı? CNN Türk Ankara Temsilcisi Dicle Canova aktardı.
Dicle Canova'nın ifadeleri şöyle:
1982 Lübnan Savaşı ve sonrasından beri izlediği bir politika var. Etrafında küçük ve istikrarsız ülkeler olmasını tercih ediyor. Bu minvalde Suriye'yi de bölmek istediği, temel hedefinin bu olduğu biliniyor. Henüz, Suriye'de Ahmet Eş-Şara yönetimini kabullenmediği de görülüyor.
Türkiye ise tam ters pozisyonda, yani birlik bütünlüğünü ve istikrarı sağlamış güçlü bir Suriye hedefinde. Bunun için de yeni yönetime destek veriyor.
TÜRKİYE SURİYE'DE ÜS KURACAK MI?
Bu durum İsrail cephesinde bir tehdit olarak algılanıyor. O yüzden de Oval Ofis'teki basın toplantısında Netanyahu, "Suriye'nin, Türkiye dahil kimse tarafından İsrail'e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz" dedi. Ve Trump ile "Türkiye ile bu çatışmanın nasıl önlenebileceğini" konuştuklarını söyleyip ABD liderinin bu doğrultuda arabulucu olabileceğine işaret etti.
Zaten öncesinde Suriye'de gerçekleştirdiği hava saldırıları ile de vermek istediği mesaj buydu; Türkiye’nin olası üs noktalarını vurduğu iddiasında ama henüz Türkiye’nin nerelere üs kuracağı netleşmedi, onu da belirtelim. Onun ötesinde oradaki etnik grupları hareketlendirme, organize etme çabaları, Rusya’yı tekrar Suriye’ye çekme gayretleri, bazı Avrupa ülkelerinin de İsrail ile Türkiye arasında gerilimi tırmandırıp SDG’ye sahip çıkma çabaları net olarak okunuyor. Bunlar Türkiye'nin dikkatini dağıtma, hızını kesme girişimleri olarak görülüyor.
Etkisi olur mu? Hayır. Ankara, cuma günü Suriye geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmet Eş-Şara’yı ağırlamaya hazırlanıyor. Türkiye ile Suriye arasında bu kez daha somut adımları beraberinde getirecek bazı kararların alınması bekleniyor.
"BİZ GEREKLİ GÖRDÜĞÜMÜZDE ADIM ATARIZ"
Netanyahu'nun "üs istemiyoruz" sözlerine dönük Ankara'daki genel havaya bakıldığında şunları söyleyebilirim: "Biz gerekli gördüğümüz adımları atarız" noktasında bir duruş var. "Suriye'deki faaliyetler 2 egemen ülke arasında yapılacak anlaşmalar kapsamında, uluslararası hukuka uygun, hem Suriye'nin hem de bölgenin istikrarına katkı sağlayacak şekilde olacak. Üçüncü ülkeleri hedef almak gibi bir niyet yok" mesajı her vesileyle vurgulandı, vurgulanıyor, vurgulanacak.
Dolayısıyla Şara'nın Ankara ziyareti bu kez çok daha önemli ve yeni adımları beraberinde getirebilir. Her şeyden evvel SDG ile yapılan anlaşma için Ankara, belirli bir süre uygulamayı görmek istediğini söylemişti; henüz beklenildiği gibi bir hareketlilik yok, bu da önemli konu başlıkları arasında olacak. Askeri işbirliği anlaşması bir süredir üzerinde çalışılan belirli bir yol haritasının şekillendiği bir konu... O da konuşulacak. Üs konusunda henüz nerelere ve hangi kapsamda kurulacağı netleşmedi, ancak Şara ile yapılacak görüşmeler sonrası yeni adımlar gelir mi, bakacağız. Yani orada, Suriye ile birlikte yapılacak işler konusunda, bu kez sözlü de olsa bazı mutabakatların sağlanması ve ardından hayata geçirilmesi beklentisi yüksek.
Sadece Suriye ile değil, Irak ile de bu hafta temas olabilir, işbirliği genişleyecek. Irak ile de dışişleri ve savunma yetkililerinin katılacağı Antalya Diplomasi Formu'nda güvenlik mekanizması kapsamında pazar günü bir toplantı yapılması, henüz netleşmese de söz konusu olabilir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, sınır güvenliği ve terörle mücadele için bölgede Türkiye-Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak ile bir platform oluşturacaklarını açıklamıştı. Taraflar bu kapsamda birbirinden tehdit gördükleri gruplara karşı önlem almasını isteyecek. Hatta Fidan dedi ki; "Hiçbir kaçakçı, terör örgütü ve kriminal grubun bölgede Türkiye, Suriye ve Irak hükümetlerinin toplam gücünden daha güçlü değil. İyi niyetle bir araya gelindiğinde ezilmeyecek grup yok." Tüm bunlar da bazı güç odaklarını rahatsız ediyor elbette.
Türkiye ile İsrail arasında çatışma olmaması için ABD ne yapabilir? Trump'ın kastettiği makul olma hali nedir? Belli ki bir orta yol bulma çabası göreceğiz. O ne olabilir? Çatışmasızlık konusu ancak teknik seviyede bilgilendirme ile çözülebilir gibi duruyor. Yani örneğin hava sahası kullanılırken önden bilgi verilmesi, yapılacak faaliyetlerin önceden söylenmesi.
Türkiye tam da bu sebeple Şam’da askeri ateşe görevlendirdi. Bu tip diyalogların yürütülmesi temel hedefti. Hakan Fidan'ın, "Suriye'de İsrail ile herhangi bir çatışma görmek istemiyoruz. Çünkü Suriye Suriyelilere aittir. Suriye Türkiye'ye ait değildir, İsrail'e ait değildir. Suriyeliler adına konuşamayız. Ancak Şam'daki yeni yönetim, Türkiye gibi Suriye'nin komşusu olan İsrail ile belirli anlayışa sahip olmak istiyorsa, bu onların kendi bileceği iştir." sözlerinin de altını çizmek gerekir.
Bu noktada belki İsrail'in de artık yeni Şam yönetimi ile bir şekilde diyalog kurması gerekebilir. Ne olacağını göreceğiz. Ama Suriye başlığında ihtiyatlı iyimserliğin genel olarak Ankara'nın duruşuna hakim olduğunu söyleyebilirim. Oradaki meselelerin çözüme kavuşması hem kolay değil hem de kısa sürede gerçekleşmesini beklemek gerçekçi olmaz.