21.02.2023 - 10:22 | Son Güncellenme:
Zeynel Önder/ Avukat--- e-ticaretin ticaret hayatının artık vazgeçilmezi haline geldiği tartışmasız bir gerçektir. Bu denli önem arz eden ve birçok uyuşmazlığın da temelini oluşturan e-ticarete dair 23.10.2014 tarihli 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun mevzuatımızda bulunmaktadır. Hatırlanacağı üzere 2015 yılında Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde kanunda birtakım değişiklikler yapılmış olsa da tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınıyla beraber E-ticaret sektöründe büyük bir gelişim izlenmiştir. Bu gelişim ve değişimi ülkemiz açısından rakamlar ile ifade etmemiz gerekirse 2019 yılında %9,8 olan e-ticaretin genel ticarete oranı yaklaşık iki katına çıkarak 2021 yılında %17,7 olarak gerçekleşmiştir. E-ticarete olan eğilim her geçen gün katlanarak artmaya devam etmektedir. Nitekim 2020 yılında 256.861 farklı işletme e-ticarette faaliyet gösterirken 2021 yılında %88’lik bir artışla 484.347 işletme e-ticarette faaliyet göstermiştir. Son olarak ise yakın tarihimizde 01.07.2022’de kapsamlı değişiklikler gelerek, birtakım yükümlülükler ve kısıtlamalar getirilmiştir.
Önemli bir derecede gelişim ve değişim sağlayan E-ticaret güncel sorunları da beraberinde getirmiş olup, bu sorunların yanıtı için birtakım yeni çözümlerin üretilmesi ihtiyacı doğmuştur. Tahminlerin yukarısında büyüme gösteren ve şuanki hacmine ulaşan markette, marketin doğası gereği teknolojik gelişmelerle dijitalleşme de hat safhaya ulaşmıştır. Elbette büyümenin market taraflarınca eşit olarak gerçekleştiği düşünülemez, E-ticaret sektörü içindeki “Elektronik Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcı (ETAHS)” gerçek ve tüzel kişiler dominant aktör olmayı başarmıştır. Örneğin “trendyol, n11, amazon alan adlarıyla tanınan bu gerçek ve tüzel kişiler e-ticaret platformlarının sahibi olmakla birlikte çoğu zaman kendi markaları altında ürettikleri mal ve hizmetleri platformlarında satmaktadır. “Elektronik Ticaret Hizmet Sağlayıcılar (ETHS) ise bu platformlarda satış yapan daha küçük ölçekli gerçek ve tüzel kişilerdir.
E-ticaret ekosistemindeki güç dengesinin ETAHS lehine bozulması sistemde yer alan diğer aktörlerin haksız uygulamalara maruz kalmasına neden olmaktadır. Tüm bu yenikler ve gelişmelere uyum göstermekle birlikte sektör sorunlarına yanıt verebilecek kabiliyete sahip bir düzenleme pazarın uyumlu çalışabilmesi için şart olmuştur. Elektronik ticaret pazar yerlerinde ETAHS’nin aracılık hizmeti sunduğu işletmelerin mikro ölçekli, ETAHS oranla çok daha küçük bir yapıya sahip olan işletmeler olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla ETAHS ekosistem içerisinde asimetrik bir pazarlık gücüne sahiptir. Bu asimetrik pazarlık gücü serbest piyasa koşulları içerisinde var olması mutlak olan adil rekabetin zedelenmesine neden olmuştur. Örneğin piyasada sıklıkla ETHS’lere tek taraflı sözleşme hükümlerinin dayatıldığı, kampanya ve promosyon sağlamaya zorlandığı, sıralama ve tavsiye listelerinde geriye düşürüldüğü gibi hizmet sağlayıcıların doğrudan veya ETAHS’lerin kendi veya ticari bütünlük içerisinde olduğu başkaca şirketlere ait markalı mal ve hizmetleri ön plana çıkarması gibi dolaylı olarak etkilendikleri haksız uygulamalar ortaya çıkmıştır.
İfade edildiği gibi adil rekabetin zedelendiği pazarda ETAHS’ler büyük bütçeler ayırdıkları reklam kampanyalarıyla agresif bir büyüme stratejisi uygulamaktadır. Bunun başlıca nedeni ise yüksek büyüme oranı gösteren pazardaki en otoriter aktör olma çabasıdır. ETAHS’ler bunu amaçlarına yönelik ilerlerken yegâne tercihleri olan pazarın yeni girişimcilere kapatmayı da başarmaya çalışmaktadırlar. Bu amaçla sahip oldukları ağlardan, pazarlık gücünden, tüketici tercihleri üzerindeki etkilerinden ve aracılık hizmeti sağladıkları ETHS’ler üzerindeki kontrollerinden yararlanmaktadır. Adil rekabeti ortadan kaldırarak tekelleşme yoluna gitme çabasıyla e-ticaret ile yakından bağlantılı ve sektörün sağlıklı işlemesi adına mutlakıyet gerektiren sektörlerde de ETAHS’lerin etkilerini görmekteyiz. Lojistik ve ödeme hizmeti gibi sektörlerde de girişimlerde bulunan ETAHS’ler tam anlamıyla aracılık hizmetiyle birlikte ihtiyaç duyulan yan hizmetleri de sağlamaktadır. İlk başta kulağa hoş gelen bu durum aslında küçük ölçekli tüm aktörlerin büyük ölçekli ETAHS’lere her anlamıyla bağlı olmaları anlamına gelmektedir. Giderek artan bağlılığın adil rekabet ortamı için sağlıklı bir gelişme olmadığı bilinmektedir.
Tekelleşme riski
ekelleşme pazar aktörleri açısından sağlıklı bir gelişme değildir. E-ticaretteki tekelleşme ürün ve hizmet çeşitliliği/kalitesinin azalması, fiyatların manipüle edilmesiyle arz talep dengesinin bozulması, inovasyon ve yatırım iştahının azalması gibi birçok olumsuz etkiye sahiptir. Bir nevi pazardaki büyük ölçekli aktörlerin tembelleşerek, diğer aktörler aleyhine zenginleşmesi anlamına da gelmektir. Tekelleşme ifade edildiği üzere E-ticaret sektörüyle de sınırlı kalmayıp bu sektörle bağlantılı olan lojistik ve ödeme hizmetleri sektörlerine de tesir etmektedir. O halde kamu yararı açısından bahsedilen tekelleşme eğilimlerinin önüne geçilmesi önem arz etmektedir. Yapılan düzenleme ile e-ticarette haksız rekabetin önlenmesi, tekelleşmenin önüne geçilmesi, sağlıklı büyümenin sağlanmasıyla “aracı hizmet sağlayıcılar” ve “hizmet sağlayıcılar” arasındaki pazarlık dengesinin geri getirilmesi ve tüketiciler açısından güvenli bir pazarın oluşturulması amaçlanmıştır.
Değişiklik öncesinde piyasada sıklıkla Hizmet Sağlayıcılara ürün ve hizmet bedelleri aksatılarak ödeniyor, Aracı Sağlayıcılar bir takım tek tarafları kararlarını dayatarak uygulamalar belirliyordu. Aynı zamanda hiçbir sınırlama olmaksızın reklam, promosyon ve ürün satışı Aracı Sağlayıcılar tarafından gerçekleştirilmekte idi. Düzenlemeyle birlikte ise haksız rekabete neden olan bu hususların önüne geçilmiştir.
Örneğin eletronik hizmet sağlayıcılara yönelik makul karar alma yetkisinin elinden alınması, Aracı Hizmet Sağlayıcılar tarafından tek taraflı olarak aleyhe değişimlerin yapılması, Hizmet Sağlayıcıların promosyon ve kampanya gibi hususlara zorlanması gibi hususlar haksız rekabet olarak tanımlanmış ve kanunlaştırılmıştır. Aracı Hizmet Sağlayıcıların kendi platformlarında kendilerine veya ekonomik bütünlük içerisinde oldukları kişilere ait markalarla satış yasaklanmıştır. Bakıldığı zaman Aracıların kendi pazar yerlerinde kendilerine ait ürünleri sattıkları, ödemeleri kendi ödeme sistemleri üzerinden aldığı ve lojistik faaliyetleri de kendileri yürüttüğü görülmektedir. Bu haliyle sektördeki aktörlerin
Aracı Hizmet Sağlayıcılara tam bir bağlılık içinde olduğu açıkça ortadadır. Haksız rekabete yol açan bu bağlılığın önüne geçilmek istenmiştir. İstisna olarak satışlarının %50’inden fazlası e-ticaret dışı olan satışlardan oluşan tacirler bu hükümden muaf tutulmuştur.
Datalar kendi uhdelerinde
Aracı Hizmet Sağlayıcılar yönetimlerinde olan platformlar üzerinden satışı gerçekleşen mal ve hizmet ürünlerine dair verileri kendi uhdelerinde muhafaza etmektedirler. Koruma altına aldıkları bu verileri aynı zamanda kendi platformlarında satış yaptıklarından dolayı rekabet amacıyla da kullanmaktaydılar. Adil rekabete aykırı bu durumun ortadan kaldırılması amacıyla yine platformlar aracılığıyla toplanan verilerin yalnızca aracılık hizmetleri sunulmasına dair amaçlar doğrultusunda kullanılabileceği düzenlenmiştir.
Sektördeki başlıca karın ağrısı haline gelen, hizmet ve mal satışları akabinde Aracı tarafından tahsili gerçekleşen bedelin Hizmet Sağlayıcılara gecikmeli ödenmesi hususu ise yine düzenlemeye konu olmuştur. Satış bedelinin Aracı Hizmet Sağlayıcıların tasarruf alanına girmesi ve ürünün alıcıya teslim edilmesinden itibaren 5 iş günü içerisinde Hizmet Sağlayıcılara aktarılması şart koşulmuştur. Bu duruma aykırılıkta haksız uygulamalar arasında sayılmıştır.
Agresif Pazar uygulamalarıyla güç dengesinin bozulduğu ve haksız rekabete neden olunduğu tespit edilmiş olunacaktır ki; Yurt dışına gerçekleştirilen işlemler hariç olmak üzere net işlem hacmi 30 milyar TL’yi aşan ve 100.000 adeti aşan işlem sayısına sahip tacirlerin promosyon ve kampanya bütçeleri sınırlanmış, ayrıca reklam bütçelerine de yıllık ve dönemsel olmak üzere kısıtlamalar getirilmiştir.
Düzensiz büyüme
Sektör ekosistemindeki aktörlerin düzensiz büyümeleri sonucu haksız rekabet eğiliminde olduklarından kök bir değişikliğe yol açacak “lisanslama ücreti” adı altında uygulamaya yer verilmiştir. Bu uygulamayla net hacmi 10 milyar TL’yi aşan ve yıllık 100.000 adet işlem gerçekleştiren Aracı Hizmet Sağlayıcılar faaliyetlerine devam edebilmeleri için yıllık lisans ücretini ödemek zorundadır. Kademeli olarak net hacmin artmasıyla doğru orantılı bir şekilde lisanslama ücreti oranı da artmakla birlikte, başlangıç seviyesinde bu oran binde üç olarak düzenlemede yer almaktadır. Orana isabet eden lisans ücretinin peşin ödenmesi gerekmektedir.
Düzenleme getiriliyor
Getirilen bu düzenleme Aracı Hizmet Sağlayıcılar tarafından eleştirilmektedir. Büyüme iştahının önüne geçecek nitelikte bir “yaptırım” olduğu ve sektörün büyümesi açısından engel teşkil edeceği ifade edilmektedir. Gerçekten de yükümlülüklerden ziyade yasaklar getirmek suretiyle müdahaleci bir yapıyla düzenleme getirildiği görülmektedir. Bu anlamda hedeflenen amaç ile kullanılan araçların orantılı olup olmadığı tartışma konusudur. Uygulama sonucu ETAHS’lerin belirttiği endişelerin akıbeti orta ve uzun vadede anlaşılacaktır, ancak kısa vadede haksız rekabetle mücadele etme gayesiyle hareket edilse dahi bu kapsamlı yeni gider kaleminin Pazar üzerinde Aracı Hizmet Sağlayıcılar kadar mikro ölçekli Hizmet Sağlayıcıları da külfet altında bırakacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla getirilen yasaklamanın amacı dışında hizmet edeceği de olasılıklar arasındadır.
Düzenlemeyle birlikte gelen denetleme ve gözetim görevleri Bakanlığa bırakılmıştır. Haksız rekabetin önlenmesi ve serbest piyasa koşullarının sağlanması adına Rekabet Kurumu mevcutken, düzenlemeyle gelen görevlerin Bakanlığa bırakılması yetki çatışması/ karmaşasına neden olabilir. Ancak çıkarılacak bir yönetmelik aracılığıyla görev tanımının detaylı bir şekilde yapılması halinde bu sorun ortadan kalkacaktır.
01.07.2022 tarihinde gelen düzenlemeyle e-ticaret sektörünün yaşadığı gelişmeler ve değişimlere uyum sağlama hedeflenerek yeni düzenlemeler getirilmiş, özellikle haksız rekabete yol açan uygulamaların önüne geçilmek istenmiştir. Düzenlemeyle gelen yükümlülük ve yasakların da ne tür sonuçlar vereceği merak konusu haline gelmiştir