11.03.2024 - 06:15 | Son Güncellenme:
ZEYNEP AKTAŞ
ZEYNEP AKTAŞ- Global piyasalarda, enflasyonla mücadele amacıyla başlatılan faiz artışı sürecinin sona yaklaşıldığı gözlemleniyor. Gelişmiş ekonomilerde, özellikle ABD'de, merkez bankaları enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını artırdılar. Ancak, bu sürecin ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemeden dengeli bir şekilde yönetilmesi gerektiği anlaşılıyor.
Faiz oranlarının artırılmasında sona gelinmesi, merkez bankalarının enflasyonu hedeflenen seviyelere indirme konusunda belirli bir başarı elde ettiğini gösterse de, erken hareket edilmesinden kaçınılması gerektiği vurgulanıyor. Bu, enflasyonun düşüş trendinin Sürdürülebilirliğinden emin olunmadan faiz indirimlerine başvurulmayacağı anlamına geliyor. Yurt içinde ise yüksek faiz ortamı, yatırımcıların dikkatini para piyasası fonlarına çevirmelerine neden oldu. Yüksek faizler, özellikle sabit getirili menkul kıymetlere yatırım yapan para piyasası fonlarında daha yüksek getiri fırsatları sunuyor.
Düşük risk, yüksek likidite
Yılın başından bu yana, para piyasası fonlarına yatırım yapan kişi sayısında yüzde 6.3'lük bir artış yaşanarak, toplam yatırımcı sayısı 2.581.762'ye ulaştı. Bu süreçte, para piyasası fonlarının toplam portföy büyüklüğü de yüzde 81'lik bir artışla 269 milyar TL seviyesine yükseldi. Bu artış, mevduat faizlerindeki yükselişle doğru orantılı olarak, likidite ihtiyacı olan yatırımcılar için çekici bir alternatif olarak görülüyor. Mevduat faizlerindeki bu artış, kısa vadeli nakit yönetimi için ideal olan para piyasası fonlarına olan ilgiyi daha da artırabilir. Ayrıca, düşük risk profili ve yüksek likiditesi ile para piyasası fonlarının, yatırımcıların kısa vadeli finansal stratejilerinde önemli bir rol oynamaya devam etmesi beklenmeli. Yatırımcılar, finansal varlıklar arasında dalgalanmaların arttığı bu dönemde güvenli liman olarak gördükleri para piyasası fonlarını tercih ediyor. Bu eğilim, mevduat faizlerinin seyri ve piyasa koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir, ancak şu an için para piyasası fonlarına olan ilginin sürdüğü görülüyor.
Hisse fonların yükselişi
Fon kategorileri bazında yapılan getiri analizinde, Hisse Senedi Fonları yüzde 126.38'lik yıllık getiri ile öne çıkıyor. Bu oran, diğer fon kategorileri arasında en yüksek yıllık getiri oranını gösteriyor ve yatırımcıların bu fon türüne olan ilgisinin sebebini açıkça ortaya koyuyor. Hisse senetleri sadece yerel değil küresel bazda da getiride önde koşuyor. Özellikle teknoloji ve sağlık teknolojileri sektöründen gelen olumlu bilançolarla borsa endeksleri yükseldi. S&P 500 endeksi 5000 puanı aştığı görüldü. S&P 500 endeksinin 5000 puanı geçmesi, yatırımcılar için önemli bir psikolojik sınırı temsil ediyor. Yatırımcılar için, hisse senedi fonlarının sağladığı getiriler ve S&P 500 gibi endekslerin performansı, portföylerini çeşitlendirme ve yatırımlarını buna göre ayarlama konusunda önemli ipuçları sağlıyor. Küresel ekonomik eğilimler, sektörel gelişmeler ve piyasa dinamiklerini dikkate alarak, bireyler ve kurumlar yatırım stratejilerini optimize edebilirler. İkinci en yüksek getiriye sahip fon türü ise yüzde 84.29 ile Karma ve Değişken Fonlar olarak öne çıkıyor. Bu fon türü, yatırımını çeşitlendirmek isteyen ve farklı varlık sınıflarında pozisyon almak isteyen yatırımcılar için uygun bir seçenek olarak görülebilir. Diğer taraftan, Para Piyasası Fonları yıllık yüzde 37.17'lik getiri ile tabloda yer almakta, bu oranla en düşük getiri sağlayan fon türü olarak dikkat çekmekte. Ancak, bu fonların düşük risk profili ve yüksek likiditesi, kısa vadeli ve düşük riskli yatırım arayan yatırımcılar için tercih sebebi olabilir.
Kıymetli maden fonları nasıl performans sundu?
Kıymetli Madenler Fonları son dönemde yüzde 81.84 gibi dikkat çekici bir getiri sağladı. Bu durum, yatırımcıların volatiliteye ve enflasyonist baskılara karşı korunmak amacıyla altın ve diğer değerli madenlere yönelmesinin bir yansıması. Kıymetli madenlerin bu yüksek getirisini, genel olarak global enflasyonist baskıların arttığı ve para birimlerinin değer kaybettiği bir dönemde değerlendirmek gerekir. Faiz artışlarının ve enflasyonla mücadele politikalarının belirsizliği, yatırımcıları kıymetli madenlere yönlendirdi. Bu bağlamda, kıymetli maden fonlarına olan ilginin artışı, riskten kaçınma ve varlıklarını değer kaybına karşı koruma isteğiyle açıklanabilir.
Fon çeşitliliği avantaj mı, dezavantaj mı?
Piyasa koşullarının ve yatırımcı tercihlerinin sürekli değiştiği düşünüldüğünde, fon çeşitliliği yatırımcılar için risk ve fırsatları beraberinde getiriyor. İşte fon çeşitliliğinin 5 fırsatı şöyle:
*Risk dağılımı: Yatırımcılar, farklı varlık sınıflarına, coğrafyalara ve sektörlere yayılmış fonlarla portföylerini çeşitlendirerek riski minimize etme yoluna gidebilirler.
*Fırsat yakalama: Yeni ekonomik trendler veya niş alanlarda uzmanlaşmış fonlar, yatırımcılara mevcut durumda yakalanması zor olan fırsatları sunabilir.
*Kişiselleştirme: Yatırımcıların özel hedeflerine ve risk toleranslarına daha uygun çözümler sunulabilir. Örneğin, sürdürülebilir yatırımı tercih eden yatırımcılar için etik fonlar sunulabilir.
*Uzmanlık alanları: Belli sektörlere odaklanan fonlar, o sektördeki gelişmeleri yakından takip eden ve bu alanda uzmanlaşmış yönetim ekipleri tarafından yönetilebilir, bu da bilgi avantajı sağlayabilir.
*Likidite: Fon seçeneklerinin artması, piyasada likiditeyi artırabilir ve yatırımcıların varlıklarını daha hızlı ve etkin bir şekilde nakde çevirmelerine imkân tanıyabilir.
Peki riskler neler?
Avantajların yanı sıra, piyasada çok fazla fon çeşitliliği olması bazı dezavantajları da beraberinde getiriyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
*Karar verme zorluğu: Çok sayıda fon seçeneği, özellikle az deneyime sahip yatırımcı için karar vermeyi zorlaştırabilir.
*Maliyetler: Fon sayısının artması, yönetim giderleri ve işlem maliyetleri gibi ek maliyetlere yol açabilir.
*Performans izleme: Yatırımcıların fon performanslarını sürekli izlemesi gerekir, bu da zaman ve analiz gerektiren bir süreçtir.