11.10.2024 - 04:33 | Son Güncellenme:
DUYGU ERDOĞAN
DUYGU ERDOĞAN- Dünyada yeme - içme sektörü hızla büyümeye devam ediyor. HoReCa, yani otel, restoran ve kafe ağırlıklı yemek servisi endüstrisi de buna paralel çıkışını sürdürüyor.
Seramik alanında sofra ve mutfak eşyası üretimi yapan Bonna da özellikle ihracattan aldığı payı artırıyor. Kısa süre önce porselen sofra - mutfak eşyası kategorisinde ‘En Fazla İhracat Gerçekleştiren Firma’ ödülü alan Bonna’nın Genel Müdürü Erbil Aşkan, dünyada ‘beyaz renk’ talebine dikkat çekerken lüks pazarda ayrışan sofra ürünlerini anlattı...
*Bonna olarak mevcut yapılanmanız ve yurt içi, yurt dışı stratejilerinizle ilgili son bilgileri paylaşır mısınız?
Bonna, 1983’te küçük bir seramik atölyesi olarak faaliyetlerine başlayan Kar Porselen’in hayata geçirdiği Türkiye’nin ilk yüzde 100 HoReCa markası. 2014 yılından bu yana otel, restoran ve catering sektörüne yenilikçi çözümler sunuyoruz. 30 bin metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 95 bin metrekare alana kurulu Bilecik - Pazaryeri ve 15 bin metrekare kapalı alana sahip Kocaeli - Çayırova’da bulunan 2 tesisimizde yıllık toplam 40 milyon parça ürünü sektöre sunuyoruz.
Yurt içinde bayilerimiz üzerinden satış yapıyoruz. Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde 80’den fazla bayiliğimiz bulunuyor. Yurtdışında ise distribütör ağımız ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bugün Bonna ürünleriyle, 6 kıtada 100’den fazla ülkede mutfak profesyonellerinin ve yaratıcı şeflerin sunumlarına tutkuyla eşlik ediyoruz. İhracat yönü kuvvetli olan bir marka olarak, distribütör ağımızı her geçen gün artırıyoruz. Önümüzdeki dönemde ihracat yaptığımız mevcut pazarımız olan İngiltere, İtalya, İsveç, Fransa, Almanya ve İspanya’da büyümeyi hedeflerken, ABD ve Uzakdoğu bölgesinde yeni pazar çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
*HoReCa sektörüne özel üretimi tercih etmenizin sebebi nedir? Perakende olarak konutlara yönelik bir çalışmanız olacak mı?
Bonna’yı hayata geçirirken hayalimiz, o dönemde pazarda sunulan mevcut sert porselenden farklı olarak casual dining restoranların artan trendine uygun, ev ortamı duygusunu oluşturacak, sıcak bir masa atmosferini destekleyecek porselen geliştirmekti. Bunu yaparken aynı zamanda standart porselenlere göre daha dayanıklı yapalım, işletmelerin maliyetini düşürelim, kullanım kolaylığı yaratalım, geleceğin şeflerine, trendlerine çözüm ortağı olalım istiyorduk.
İşletmelerin, son kullanıcıların bu anlamda yaşadığı sorunları öğrenip, bu doğrultuda çözüm üreten bir marka olmaktı hedefimiz. Yola bu hedefle çıktık ve kurulduğumuz günden bugüne HoReCa sektörünün farklı ihtiyaçlarına uygun kişiselleştirilmiş çözümler sunmak ve yeme-içme deneyimini mükemmelleştirmek için çalışıyoruz. Uzmanlığımız ve odağımız tamamen HoReCa sektörü üzerine. Bu sebeple yakın bir vadede perakendeye yönelik bir çalışma planımız bulunmuyor.
*Sektörün yurt içindeki talepleri nasıl şekilleniyor? Otel, hastane, restoran gibi toplu alanlarda genellikle hangi ürünler tercih ediliyor?
Otel ve hastaneler özelinde ürün seçimine değinmek gerekirse benzer trendleri görüyoruz; beyaz koleksiyonlarımız ön plana çıkıyor. Ancak elbette oteller, konseptine özel renk ve desen seçimleriyle ayrışıyor. Burada lüks ve butik otel ayrımını yapmak önemli. Butik otellerin daha esnek davrandıklarını söyleyebiliriz.
Butik oteller daha renkli ve otantik desenleri tercih edebiliyorken orta ve üst segmente hitap eden oteller desenler ve renk konusunda daha seçici, belli kalıplarda ilerlemeyi tercih ediyorlar. Premium algıyı vermek için beyaz her zaman favori diyebilirim; desen konusunda ise yumuşak geçişli ürünlere yöneliyorlar.
Ayrıca renk ve desenin ötesinde ürün formundan da bahsetmek gerekiyor. Form çeşitliliği ne kadar fazlaysa ihtiyacı o kadar çok karşılıyor. Operasyonel süreçlerde sıkıntı yaşamamak, maliyeti düşürmek adına ise ürün kalitesi hem otellerde hem de hastanelerde can alıcı bir nokta.
Bu yüzden kenar çıtlamazlık garantisi, çizilmezlik özelliği sunan yüksek kaliteli, dayanıklı ürünler sunmaya devam ediyoruz. Restoranlarda ise işletmenin hedef kitlesine, konseptine, menüsüne, mutfağına göre tercihler çok çeşitlilik gösteriyor. Bu da ürün portföyümüze yansıyor; geniş bir koleksiyon seçkisine, ürün çeşitliliğine sahibiz.
*Alanının en çok ihracat yapan firması olarak şirket yapılanmanızda ihracat payı nasıldır? Hangi ülkelere yönelik yüksek talepler alıyorsunuz?
İhracat yönü kuvvetli olan bir marka olarak, 2023 yılında ciromuzun yaklaşık yüzde 56’sı ihracat tarafında gerçekleşti. İhracatımızın toplam ciromuz içindeki payı son 2-3 yıldır yaklaşık yüzde 60’a yaklaşmış durumda. Bu azımsanmayacak büyüklükte bir oran. İhracattaki başarımızı da aldığımız ödüllerle tescilliyoruz.
Yurtdışındaki başarımızı sürdürülebilir kılmak ve daha da fazlasına ulaşabilmek adına distribütör ağımızı her geçen gün artırıyoruz. Son olarak Slovakya, Tunus, Nijerya, Ruanda, Güney Kore, Nikaragua Porto Rico ve Fildişi Sahili ülkelerinde kazandığımız yeni partnerlerimizle bugün artık 109 ülkede yaratıcı şeflerin her defasında en iyiyi sunma tutkusunu paylaşıyoruz. Ağırlıklı olarak Avrupa, Rusya, Latin Amerika’ya ürün ihracatımız var. İhracattaki en büyük pazarlarımızı ise İspanya, Mısır, İtalya, Rusya, Meksika, İsveç, Fransa, Almanya olarak sıralayabiliriz.
*Sürdürülebilirlik kapsamında öne aldığınız çalışmalar var mı?
Sürdürülebilir bir dünya için ürünlerimizi özel ve sağlam kılacak birçok parametreyi üretim ve tasarım anlayışımıza entegre ediyoruz. Geri dönüştürülmüş porseleni tekrar üretime kazandırıyor ve sürdürülebilir materyal kullanımıyla dünyadaki karbon ayak izimizi minimuma indirmeye çalışıyoruz. Makinalarımızda yaptığımız düzenlemelerle yüzde 80 oranında elektrik tasarrufu yapıyor ve atık suyun yüzde 80’ini geri dönüştürerek üretimde tekrar kullanıyoruz. Ürünlerimizin paketlenmesinde kullanılan ambalajları dahi, geri dönüştürülmüş malzemeden üretiyoruz. Standart porselene göre 200 derece kadar düşük sıcaklıkta pişen Fine China ürünlerimizle çok daha az enerji tüketiyoruz.
Bunlara ek olarak 4 Mw güneş enerjisi panel yatırımı gerçekleştirdik. GES yatırımımızla 3.500 ton karbondioksit salınımını engelleyerek yıllık 300.000 ağacı kurtarmış olduk. Bunun yanı sıra kendi elektriğini kendi üreten, lityum akülü istif ekipmanlara sahip, yağmur suyunun depolanıp kullanılabildiği bir Yeşil Depo inşaa ettik. Depo merkezimize kurduğumuz Güneş Enerjisi Sistemleri (GES) projemizin 2024 yılında bitmesiyle, tüm tesislerimizde harcadığımız elektriğin yüzde 50’sini kendiniz üretmeye başladık.
*Üretimlerinizde el işçiliğinin payı var mıdır? Yapım aşamalarınıza yönelik öne çıkan özelliklerinizi paylaşır mısınız?
Halihazırdaki koleksiyonlarımızdan Aura serimiz başından beri el boyaması ile üretilen bir seri. Fabrikamızı ziyaret eden hemen her müşterimize Aura tabaklarını boyama deneyimi yaşatmak bizim için bir gelenek oldu. Buna ek olarak Grain, Retro koleksiyonlarımız da el işçiliği içeriyor. Faaliyetlerimizde el işçiliği bu koleksiyonlarımızla sınırlı değil. Son zamanlarda Bonna olarak el işçiliğinin üretimdeki payını daha da artırmaya yönelik aksiyonlar alıyoruz. Premium Vitrified kategorimizdeki Sahara ve Blush koleksiyonları formunu el işçiliği ile alıyor. El işçiliğiyle üretilen bu koleksiyonlarımız sayesinde seri üretim yapan bir marka olma algısının ötesine geçiyoruz.