Kültür SanatYangını sönmeyen dünya...

Yangını sönmeyen dünya...

15.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

.

Yangını sönmeyen dünya...

"Dünyamız Yanıyor”, Paris’in en büyük çağdaş sanat merkezlerinden biri Palais de Tokyo’daki sergisiydi. Bugünlerde koronavirüs tedbiriyle kapalı olan sergiyi bir gün tekrar açılması ümidiyle, müsaadenizle sondan başlıyorum anlatmaya...

Haberin Devamı

“Dünyamız Yanıyor”, Londra’da yerleşik Ganalı sanatçı John Akomfrah’nın geniş altı ekranlık video enstelasyonu “Mor” ile bitiyor. Gün geceye dönüyor, bir tepeden izliyor dünyayı başka hiçbir işi yokmuşçasına biri. Birilerinin bacakları kopuyor mayına basıp, birileri metroya biniyor, birileri kavga ediyor, birileri yazıyor, birileri izliyor, birileri karlar altında, birileri sıcaktan eriyor. Kimileri açık denizde, kimileri daktilo başında. Duyuyoruz seni. Mektup kâğıdına değiyor dolma kalem. Çay bardağı tabağa dokunuyor. Yerleri süpürüyor birileri, rüzgâr uzun otların arasından geçiyor, dervişler sema dönüyor. Müzik yükseliyor senden. Egzoz dumanını hâlâ koklayabiliyoruz. Bitmiyorsun dünya. Ne gecen, ne gündüzün, ne derdin bitiyor. Bir İrlanda ağıtı söylüyor seni izleyen bir çiftçi. Buhar dumanı, su sesi, eriyen demir. Eriyorsun, akıyorsun dünya. Akomfrah karanlık güzelliğine bir ağıt yazmış, birlikte hem izliyor hem söylüyoruz...

Haberin Devamı

Dünya bir ama her köşesinden aynı görünmüyor. Sergi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın sönmeyen yangınını çığıran bir türkünün koro halinde söylenişi gibi. Palais de Tokyo, sergiyi sanatçıların dünyanın gidişatına dair ikazı olarak tanımlıyor. Kriz dilinden kaçınılmıyor, iklimden tarihsel petrol krizine, yerel ve uluslararı demokrasi krizine geniş bir bölgesel sorun yelpazesiyle...

Batı’nın Ortadoğu’ya bastığı ayak

Akomfrah’nın muazzam videosundan önce Danh Vo, New York’taki Özgürlük Anıtı’nın parmak ucunu bakır bir heykel şeklinde sunuyor. Ayak başparmağı, heykelin başında bekleyen güvenlik görevlisinin kafasının birkaç katı büyüklüğünde. Batı’nın Ortadoğu’ya bastığı bu ayak, yarım kalmış bir demokrasi vaadini sembolize ediyor. Anıtın bu kadarını görmek yetiyor yersiz varlığından rahatsız olmaya...

Michael Rakowitz ise demokrasi savaşları esnasında Irak ya da Suriye’deki milli müzelerde ortadan kaybolduğunu hayal ettiği arkeolojik objeleri yeniden yaratmış. Şekerleme ve çikolata kâğıtlarından yapılmış bu objeler fazlasıyla kırılgan. Her objenin ‘bilinmeyen’ müze kayıt numarası var ve durumları ‘tehlike altında’ olarak işaretlenmiş.

Haberin Devamı

Aslı Çavuşoğlu’nun tarih eleştirisi

Yeni bir bölgesel tarih anlatısı ihtiyacı, Aslı Çavuşoğlu’nun 22 panellik büyük boyuttaki freskinde de görülüyor. Çavuşoğlu tarihin okullardaki işlenişini eleştiriyor ve sübjektif okumaya açık bir tarihi olaylar tasviri öneriyor. Burada tüm jeopolitik karmaşasıyla Türkiye’nin ve komşularının doğa kaynakları, insan bedeni ve binalarla ilişkisi yoruma sunuluyor.

Wael Shawky’nin “Al Araba Al Madfuna” adlı dev enstelasyonu, Palais de Tokyo’nun alt katını çöle dönüştürüyor. Üç ekranda, yetişkin sesiyle, yetişkin kıyafetleriyle, yüzlerine bıyık yapıştırmış çocuklar efsaneler anlatıyor. Öyküler de ayakkabılarımıza giren kum da zaman ve mekân algısını sarsıyor, büyülüyor bizleri. Büyük bir başka ekran, altındaki cama yansıtılmak suretiyle bizlere serap görmüş hissi veriyor. Sanatçı, mitler, efsaneler, gerçek ve düzmece hikâyeleri, beklenmedik biçimde kendimizi içinde bulduğumuz bir mekâna dönüştürüyor.

Haberin Devamı

Yazının tamamı Milliyet Sanat’ta.