01.09.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Anadolu’nun en kadim medeniyetlerinin geçtiği yollardan, gün doğmadan yola çıkıyoruz. Karanlık ve zor dönemeçler, binlerce yıl öncenin heybetli duruşuyla heyecanımızı artırıyor. Dağların eteğindeki taşlar Asur, Pers, Kommagene’nin sırlarını fısıldıyor sanki. Nemrut Dağı’nın eteklerine geldiğimizde zorluk derecesi katlanıyor; saat 05.00 ve ağustosun ‘soğuğunda’ yaklaşık 20 dakika tepeye tırmanıyoruz. Nemrut’un heykelleriyle selamlaştıktan sonra yüzlerce kişi, oldukça sessiz hâlde, bir hayatın doğumunu bekler gibi güneşin doğuşunu bekliyor. Güneş hızla yüzünü gösterdiğinde ise Kommagene’nin tarihini, medeniyetini, geleneklerini, gücünü anımsatacak, nereden gelip nerede durduğumuzu hatırlatacak 2. Kommagene Bienali’nin açılışına ortak oluyoruz.
Nihat Özdal’ın direktörlüğünde, Macar sanatçı Istvan Erös’ün küratörlüğünde gerçekleşen 2. Kommagene Bienali bu yıl Nemrut’ta yapılan gün doğumu etkinliğiyle başladı. Sabahın erken saatlerinde önce “geçmiş biziz, biz geçmişiz” dedirten Moğol sanatçılar Ulziibat Enkhtur ve Onongua Enkhtur etkileyici bir performansa imza attı. İkili coğrafyanın bereket sembolü pirinç ve bulguru doğaya geri bırakarak izleyicileri de performansa dahil etti. Ardından şairler şiir okudu.
Yaşamı yeniden kurmak
Adıyaman’da depremin izleri, acıları taze. Kommagene Bienali de şehirle gönül bağını bu yıl “İyileşmek” temasıyla güçlendiriyor. 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremin yaralarını sarmak için konuk sanatçı programıyla Adıyaman’da iki ay kalan sanatçılar, yıkıma ve geride kalanların yeni hayat inşasına referans veren işlere imza atmış. Kâhta Kalesi, Nemrut Dağı, Karakuş Tümülüsü, Cendere Köprüsü, Adalar ve Perre Antik Kenti’nde yer alan işler ‘hep birlikte iyileşmek’ üzerine kurulu. Birçok işte enkazdan kalan parçaların kullanıldığını görüyoruz.
Arjantinli sanatçı Guillermo Anselmo Vezzosi, “Kara sanatı” adlı Kâhta Kalesi’nin girişinde yer alan işinde depremin açtığı açık yaraları iyileştirmek için bir tedavi öneriyor. Sanatçı kale önündeki çalıların arasına yaydığı renkli ve metrelerce kumaşa halktan aldığı yazılı mesajları yerleştirmiş. Kumaşlardaki çatlaklar, akıllara binalardaki çatlakları getirse de doğuş çağrısı yapıyor. Narin Turanlı ise depremle yeniden başlayan hayatları yastık metaforuyla yorumlamış; “Uyandığımız Yerden” (Beni en çok etkileyen bu ifade oldu) adlı çalışma, her sarsıntının ardından gelen dayanıklılığı, yaşamı yeniden kurma çabasını, iyileşmenin dağınıklık içinde yeni bir düzen aramanın belirsiz bir güven yarattığını söylüyor.
Her şeye rağmen
Rukiye Peyzo’nun ahşap kapı yüzeyine montelediği 40 farklı kapı kulpu felaket sonrası bir araya gelen insanları temsil ederken, Başak Karakoyun’un kale kapısındaki defne yapraklı “Yeniden Doğuş” heykeli ‘her şeye rağmen’ sorunsalının insanlık tarihinin değişmeyen denklemi oluğunu vurguluyor.
Bienalin sarsıcı çalışmalarından biri Karakuş Tümülüsü’ndeki Romanyalı sanatçılar Kinga Kovacs ve Erno Endre Gergely imzalı “Temel”. İlk bakışta enkazlardan zihinlerde kalan incecik beton demirleri çağrıştırıyor. Bir binanın temelini anımsatan yerleştirmenin ortasında havaya doğru uzanan merdivenler sunak görünümünde. Bu merdivenler Tanrı’ya doğru manevi bağı sembolize ediliyor. Sanatçı ikilisi dört sütunun tabanına taşları yerleştirerek ‘güçlü temeller’e de gönderme yapıyor.
Perre Antik Kenti’nde yer alan Mustafa Duymaz imzalı “Adıyaman Çağdaş Sanatlar Müzesi” bienalin en ilgi çeken işlerinden biri… Enkazdan çıkan pencereleri kullanarak 60 metrekarelik alana yerleştirilen iş, anılar ve yaşanmışlıklara, durumlara tanıklık eden pencerelerin ardından ‘umuda’ bakıyor.
Düşmeyi, kalkmayı, yaralanmayı ama en önemlisi ‘iyileşmeyi’ ve ‘omuz vermeyi’ en iyi bilen ülkemizde, 2. Kommagene Bienali, sanatın gücüyle ‘iyileşme’ çağrısı yapıyor.
Bienal, 9 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir.
İki bin yıllık vasiyet
Bienal Direktörü Nihat Özdal: “Birçok yerde bienal yapılıyor, biz depremde yıkılmış, yok olmuş bir şehirde yaptık. Sanatçılar üretimlerini burada yaptılar, yerel ustalarla çalıştılar. Ciddi anlamda zorlandılar çünkü şehrin zanaatkârları şehri yeniden kurmakla uğraşıyor. Bu süreçte farklı diyaloglar kuruldu, geçmiş yıllarda buraya gelen sanatçılar, depremden sonra ülkelerinde Adıyaman ile ilgili destek kampanyaları başlattı. Bu yıl işlerimizin çoğu açık havada, gezmesi zor. İki bin yıl önce Kommagene Kralı Antiokhos ‘Ben öldükten sonra her ağustosta sanatçılar gelsin ve çok güzel ağırlansın’ diye vasiyet vermiş. Biz de dünyanın en eski devam eden sanat geleneğini sürdürmeye çalışıyoruz.”