08.04.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
SEVGİLİ meşgul ya da üşengeç sinemaseverler, size bir iyi, bir kötü haberim var. Adettendir önce kötü haber verilir: 17. Uluslararası İstanbul Film Festivali'ne çok sayıda rezervasyon yapıldı. Meşgul ya da üşengeç olduğunuz için rezervasyon yaptıramadıysanız kalan biletlerin bugün satışa sunulacağı haberiyle avunabilirsiniz! İstanbul dışında değilseniz Bayram tatilinden yararlanıp bilet almaya koşun. Festival başladıktan sonra çoğu filme yer bulamayabilirsiniz.
17. Festival yine gözlerimize layık bir program oluşturdu. Hem dünya sinemasını ayağımıza getiriyor hem sinematek işlevi üstleniyor. Festival programı bir tür güzellik yarışması gibi: Sarışının adı, esmerin tadı örneği modernin adı, klasiğin tadı söz konusu. Seçim yapmak zor olsa da görülmesi gereken filmleri tavsiye etme hakkımı kullanıyorum.
Klasikler için fazla söze gerek yok, özenli bir seçme yapıldı. Fellini'den, Wajda'dan, Rosi'den, Szabo'dan, Blier'den, Fransız klasiklerinden her biri bir başyapıt. Beyazperdede izlemenin keyfi de bambaşka.
Doğrusu Altın Lale için yarışan filmler tam ödüle layık türden: Tony Gatlif'in "Gadjo Dilo / Çılgın Yabancı"sı Parisli bir delikanlının Macaristan'daki Valachie çingenelerinden bir kıza aşık olup yollara düşmesini konu alıyor. Özellikle kadın oyuncusunun başarısı ve çarpıcı erotizmiyle dikkat çekiyor. Alman yönetmen Caroline Link'in "Jenseits der Stille / Sessizliğin Ötesinde" adlı filmi Oscar'a aday gösterilmişti. Anne babasının ona fazla düşkün olmalarından sıkılan sağır - dilsiz bir genç kızın, teyzesi sayesinde klarinet çalmaya başlayıp müziği keşfedişini anlatıyor Link. Amerikan bağımsız sinemasının 1997 yılında ABD'de Sundance ve Fransa'da Deauville gibi önemli iki festivalde büyük ödülleri kazanan ürünü, Jonathan Nossiter'ın "Sunday / Pazar"ı da yarışmalı bölümde.
Yarışmada Doğu sineması da oldukça iddialı: İranlı yönetmen Cafer Panahi, film ile gerçekliği, filmde oynamaktan vazgeçen bir çocuk oyuncu aracılığıyla kaynaştıracak. Abbas Kiarostami'nin yapıtlarını anımsatan, film içinde film "Ayneh / Ayna", Locarno'da Altın Leopar kazandı. Rotterdam'ın Altın Kaplan'ını avlayan "Daijiga Umule Paijinal / Domuzun Kuyuya Düştüğü Gün" ise farklı sinemalar keşfetmek isteyenlere önerilir: Edebiyat ve sinema dünyası içindeki bir yasak aşk öyküsünün ironik anlatımını Seullü meslektaşlarım pek beğendiler.
Uzakdoğu sinemasına ilgimi ve sevgimi dizginlemeyip size de öneriyorum ufkumuzu genişleten filmleri: "Chunking Ekspresi" ve "Düşkün Melekler" adlı müthiş filmlerini yine Festival'de izlediğimiz Won Kar Wai'nin "Happy Together / Mutlu Beraberlik", Cannes '97'nin üzerinde durulan filmlerinden, Çin'de eşcinsel olmanın anlamına değinen, Zhang Yuan'ın yönettiği "Dong Gong, Xi Gong / Doğu Sarayı, Batı Sarayı", Cannes'de Altın Kamera kazanan "Suzaku", son olarak da Venedik'te tüm eleştirmenlerin favorisi olan ve Altın Aslan'ı kazanan, Takeshi Kitano'nun yönettiği "Hana Bi / Havai Fişekler".
Uzakdoğu sineması kadar Fransız sineması da öne çıkıyor 17. Festival'de. Chabrol ve Resnais ustaların sabırsızlıkla beklenen yeni filmleri "Rien ne va plus / Hırsız ve Çırağı" ve "On connait la chanson / Eski Güzel Şarkılar", Akdenizli duyarlılığıyla Fransız sinema geleneğinin ideal bileşimi, Robert Guedigian'ın yönettiği "Marius ve Jeanette"; Manuel Pradal'ın dramatik bir yeni yetme aşk öyküsünü anlattığı "Marie Baie des Anges"; Anne Fontaine'in yönettiği, taşra kasabasında aşk ve tutkuyla yeşeren "Nettoyage a Sec / Kuru Temizleme", Marion Vernoux'nun Julian Barnes uyarlaması, dokunaklı bir aşk üçgenini konu alan "Love etc. / Seni Sevmiyorum", genç yönetmen Bruno Dammont'un Jean Vigo ödüllü "La Vie de Jesus / İsa'nın Hayatı" adlı filmi.
Pakistanlı Udayan Prasad'ın İngiltere'de çevirdiği "My Son The Fanatic / Fanatik Oğlum" İngilizler arasınan sivriliyor. Kültürler ve dinler arasındaki bitmek bilmez çatışmanın bir göçmen ailenin uyum sorunu çerçevesinde ele alıyor, geçen yıl "Brothers in Trouble / Kardeşlerin Başı Dertte" adlı filmini severek izlediğimiz Prasad. Mark Herman'ın en iyi yabancı film Cesar'ı kazanan "Brassed Off / Borunu Öttür" bir İngiliz kentinin "Selamsız Bandosu". Sean Mathias'ın yönettiği, Nazilerin toplama kampına yolladığı eşcinsellerin dramını anlattığı "Bent / Kırık"ta başrolü "Montrealli İsa" Lothaire Bluteau üstleniyor. Festival'deki ikinci Julian Barnes uyarlaması Philip Saville'in başrolü Emily Watson'a verdiği "Metroland" de izlenecekler listesinde yer alan bir İngiliz yapımı.
Aslında, İstanbul Film Festivali'nde izlemeye değmeyecek film yok. Gözü kapalı bilet alsanız bile gözleriniz parlayarak çıkabilirsiniz salondan...