31.07.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Birçoğumuz için kısa bir düştür tatil. Tenimizdeki bronzluk, saçımızdaki tuzlar uçar gider birkaç haftaya ve düşle gerçek arasında şehre dönüş başlar. Hâl böyle olunca tatil için valiz hazırlamak başlı başına şenlikli bir şeydir. Terliğin başrolde olduğu günlerde çantaya en son okunacaklar atılır. Batı’da 19. YY’la birlikte daha fazla insanın tatil yapabilir hâle gelmesiyle o dönemlerde “hafif” diye tabir edilen kitaplar da belirir. Bizim ülkemizde tam olarak “plaj okumaları”nı tarihlendirmek mümkün değil. Fakat sayfiye bir yerlerde bir parça sakinlik bulduğumuzda okuduğumuz bir gerçek. Birkaç yaz önce sadece 42 sayfacık olduğu için Italo Svevo’nun “Boş Zamanlarım”ını çantaya atmış bir okur olarak tavsiye almaya ihtiyacım olduğu aşikâr! Peki, bu yaz okuması dediğimiz şey nedir? Eve dönerken yanımıza almayacağımız kitapları mı okuruz plajda? Edebiyat ve yayımcılık dünyasından isimlere sorduk, harika da okuma önerileri aldık.
Deniz Yüce Başarır: “Beach read hayatın doğal akışıyla ilgili”
Yaz gelirken herkeste bir tatil telaşıdır başlar. Evet, yayıncılar da hazırlanır yaza. Yayın planının en önemli dönemlerinden biridir haziran. Ve evet, en iddialı polisiyeler o aya gelsin diye çaba gösterilir. Ya da en çok satan yazarların kitapları hazirana yetişirse iyidir, hoştur. Çünkü okurların tatile çıkmadan önce şöyle bildikleri tanıdıkları, onlara sürpriz yapmayacak kitapları yanlarına alma eğiliminde oldukları düşünülür. Öyledir de çoğunlukla. Avrupa’da ya da Türkiye’de Avrupalıların da kaldığı otellere bir göz atın, okunup sonra eve geri taşımaya bile gerek görülmemiş polisiye, ajan, aşk romanları çıkar karşınıza. Bana sorarsanız, ‘beach read’in hayatın doğal akışıyla bir ilgisi var. Yayıncılar da konuyu daha çok kitap satabilmek için biraz allayıp pullamışlardır. Eh olacak o kadar! Ben yazın iyice oburlaşırım. Kışın yoğunluğu içinde çalışma masamda biriktirdiğim kitapları bir sıraya sokarım. İş için değil sırf zevk için, evet sadece keyfim için okumanın tadını çıkarırım. Ha bu arada, hafifmiş ağırmış diye yargılamam, ilgimi çeken ne varsa, atarım bavuluma. Dolayısıyla benim önerilerim o klasik yaz kitaplarından olacak mı bilmiyorum ama bir yol gösterecekse benim gibi kitap oburlarına, bu yaz okuduğum kitaplardan bazılarını paylaşayım. Bu yazın benim için en büyük kazancı: Lawrence Durrell’ın “İskenderiye Dörtlüsü” oldu. Ne zamandır okumak istiyordum, sahil kitaplarımın arasına aldım dördünü de. Tea Obreht’in “Bozkır” adlı romanı, Per Petterson’dan “Sibirya Hayali”, Rita Mae Brown’dan “Yakut Orman” da saymam gereken kitaplar arasında. Tatilde değil, öncesinde, biraz da iş için okudum ama, yine de Saint Exupery’nin eşi Consuelo ile mektuplaşmaları da ilgi çekici ve romantikti.
Gülden Öktem: “Hiç kimse size parmak sallamayacak”
Hepimiz biliyoruz ki “yaz okuması” denilen şey güzel vakit geçirmek için çantaya atılan kitaplardan mürekkep. Hiç kimse size “hafif kitaplar” seçtiğiniz için parmak sallamayacak. Ya da sallasa da bu kadar umursamaya gerek var mı? Yıllarca bu listeleri hazırlarken buhran geçirmiş bir okur olarak kimseye yaşadığımı yaşatmıyor ve listemi paylaşıyorum. Şimdiden iyi okumalar. “Koltuk”, Benjamin Parzybok; “Güzel Dünya Neredesin?”, Sally Rooney; “Brooklyn”, Colm Toibin; “Her Şey Aydınlandı”, Jonathan Safran Foer; “Ağaçların Özel Hayatı”, Alejandro Zambra.
Kardelen Genç: “Okurun profiline göre şekilleniyor”
Ülkemizde yaz okumaları okurun boş zamanında “kafasını yormayacak, çıtır çerez, az hacimli, kolay bitirebileceği” diye tanımladığı ya da başka bir tabirle “şezlong kitapları” olarak değerlendiriliyor. Bu duruma katılmamakla birlikte yaz okumalarının tamamen okurun profil ve tercihlerine göre şekillendiğini düşünüyorum. Kimi okur konsantrasyon gerektirmeyen okumalar tercih ederken kimisi bu aralığı yıl boyunca eline almaya zaman bulamadığı kitapları okumak için bir fırsat olarak görür. Yaz tatili için “hafif” eserlerin kabul görmesi benim gibi kitap kurtlarının kaldıramayacağı bir durum. Kaostan uzaklaşmak, kafa dağıtmak ya da ağır konsantrasyon gerektirmeyen okumalar yapmak için illa yaz tatilinin önerilmesini doğru bulmuyorum. Ben hangi gruptayım peki? Aslında ikisinde de diyebilirim, yelpazemi olabildiğince geniş tutup her türden okumalar yapmayı, yeni yazarlar keşfetmeyi seviyorum. Kalem Ajans’ta beş yıldır yabancı kurgu kitapların temsili ile ilgileniyor, dünya yayıncılık trendlerini yakından takip ediyor ve elimden geldiğince uluslararası yayıncılık fuar ve konferanslara katılıyorum. Hâl böyle olunca okumalarımı çeşitli ve dinamik tutmak durumundayım elbette. Bu yaz için önerebileceğim beş kitap ise: “Köpek”, Pilar Quintana; “Bu Hikâye Senden Uzun Osman”, Aylin Balboa; “Mülk”, Rutu Modan; “Cennet Çürüdü”, Jenny Hval; “İnsan Olma Yolculuğu”, Svend Brinkmann.
Turgay Fişekçi: “Anı kitaplarının özel bir yeri olmalı”
Yazın okunabilecek kitaplar arasında anı kitaplarının özel bir yeri olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumamış olanlar için ya da yeniden okumak isteyecekler için bence edebiyatımızın en değerli anı kitaplarından birkaçını hatırlatmak isterim: “Gölgede Kalan Yıllar”, Memet Fuat; “Akan Zaman Duran Zaman”, Melih Cevdet Anday; “Dönüp Baktığımda”, Fethi Naci; “Yokuş Yukarı”, Rıfat Ilgaz; “Gel Zaman Git Zaman”, Güzin Dino.
Hakan Bıçakçı’nın seçtikleri
“Kreuzberg Blues”, Wolfgang Schorlau; “Lunapark” Volker Kutcher; “Osman”, Ayfer Tunç; “Sapık”, Robert Bloch; “Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler”, Edogawa Rampo.
Mario Levi: “Plaj kitaplarına inanmıyorum”
Benim için plajda okunacak kitaplar diye bir şey yoktur. Kitap vardır. Okurlarınız için önereceğim kitaplar şöyle: “Lolita”, Vladimir Nabokov; “Çavdar Tarlasında Çocuklar”, J.D. Salinger; “Bir Denizin Eteklerinde”, Selim İleri; “Onca Yoksulluk Varken”, Romain Gary; “Toza Sor”, John Fante.
Bizim seçtiklerimiz
Mine Söğüt, “Başkalarının Tanrısı”
Matt Haig, “İnsanlar”
İhsan Oktay Anar, “Tiamat”
Elvan Kaya Aksarı, “Saatçi İbrahim Efendi Tarihi”
Maaza Mengiste, “Gölge Kral”