15.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
“Güzide sen hiç bu mesleğe girdiğinden beri takip yaptın mı?”
“Yapmadım efendim. Ama her şeyin bir ilki vardır, öyle değil mi?”
“Hayır sen burada kalmalısın, burayı boş bırakamayız. Takip için senin zamanını ben söylerim.”
“İsterseniz ben gideyim takibe komiserim, ne dersiniz?” diye sordu Zühre. Ama o bana lazımdı. Şimdilik onu yanımdan ayırmak istemiyordum. Kabul etmedim. Birden arkamda bir ses duydum. Tanıdık bir sesti.
“Ben giderim.”
Arkamı dönüp Seza’yı gördüğüm zaman çok sevindim. Dünyalar benim olmuştu. Hayran olduğum, ama eşeklik edip kalbini kırdığım polis, sonunda ikna olmuş, soruşturmaya katılıyordu.
“Ooo hoş geldiniz Seza Komiserim, ama sizi takibe göndermek biraz…”
Sözü ağzıma tıktı.
“Boş ver Ayvaz, hiç üstünde durma, kafayı dağıtmaya ihtiyacım var. Ayrıca takibi severim. Sen kimi takip edeceğimi söyle başka da bir şey söyleme… Yalnız takip etmek istiyorum, kimseyi yanıma vermene gerek yok. Eğer hala beni soruşturmada görmek istiyorsanız tabii…”
“Ne demek komiserim, başımızın üstüne, çok mutlu olduk yeniden sizi aramızda gördüğümüze.”
“Evet, kim?”
Seza’ya takip edeceği kişinin ismini verdim. “Zühre adresini sana birazdan verir,” dedim ama önce Meryem Hanım’a teyit için David’in fotoğrafını göndermediğimi hatırladım ve kendime yine çok kızdım. Şapşallığım üzerimdeydi son zamanlarda. Bu dikkatsizliğimi üzerimden atmalıydım. Hemen David’in fotoğrafını buldurmam gerekiyordu ama bu şimdi epey zaman alabilirdi. En kestirmesi Barbaros’tan istemekti. O gece cep telefonuyla bir sürü fotoğraf çekmişti. O da hemen herkes gibi instagram ve facebook manyağıydı. Çektiği her fotoğrafı paylaşmaya bayılıyordu. Ama bizim fotoğraflarımıza anlaşılan sıra gelmemişti. Barbaros’a telefon edip o geceden çektiği birkaç fotoğrafı göndermesini istedim. “Hepimizin birlikte olduğu fotoğraflardan,” dedim. Tabii gayet tuhaf karşıladı. Günün bu saatinde benim gibi meşgul ve katil kovalayan bir polisin durup dururken anı fotoğraflarını istemesi pek normal karşılanacak bir durum değildi. Ama anlayışlı arkadaşım garip karşılamış olsa da fazla sorgulamadan, “Tamam, gönderirim.” dedi. “Hemen gönder,” diyemedim; iyice garip karşılamasın, şüphelenmesin diye. Şimdi onu üzmek, duruma açıklık getirmek için ona bazı bilgiler vermek niyetinde değildim; ayrıca acelem de vardı. “Ya bu saatte istiyorum kusura bakma, nasıl çıkmışım o gece merak ettim sadece,” dedim fazla şüphelenmesin diye ama pek ikna olduğunu sanmıyordum.
***
Birkaç dakika içinde geldi fotoğraflar. David’le birlikte birkaç resmimiz de vardı. Bunlar işimi görürdü. Telefonun ayarlarıyla oynayarak, kırpıp biçip büyüterek sadece David’in göründüğü fotoğraf haline getirmeyi başardım. Meryem Hanım’ın telefonuna whatsapp’tan hemen gönderdim. Yanıt birkaç dakika içinde geldi. Evet, Meryem Hanım’ın Şevki Bey’in odasında kapı aralığından bir anlığına gördüğü kişi David’di. Bundan hiç kuşkusu yoktu.
Seza’ya bu adamı neden takip etmemiz gerektiğiyle ilgili özet bir bilgi geçtim. Ayrıca geçen gece birlikte yemek yediğimizden, yakın arkeolog arkadaşım Barbaros’un arkadaşı, onun da arkeolog ve bir Karya uzmanı olduğunu eklemeyi de ihmal etmedim.
“Yani sen şimdi cinayete kurban giden Şevki Kartal ile bu David arasında, tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili bir bağlantı olabilir mi diyorsun anladığım kadarıyla?”
“Bir ihtimal, takibe almakta yarar var.”
“O zaman telefon dinlemesi için de savcılıktan izin almak gerekmez mi?”
“Tabii o da olabilir ama bu adamlar bu konuda dikkatli ve her türlü önlemi almışlardır. Takip konusunda dikkatli olmamız gerektiğini senin gibi deneyimli bir komisere söylememin gereksiz olduğunu biliyorum ama yine de…”
Seza yine lafımı ağzıma tıktı.
“Söyleyebilirsin. Aklında olan, seni rahatsız eden konularda her şeyi söyle. Mesleki konularda hiçbir kompleksim yoktur Ayvaz, sadece saygısızlıktan hoşlanmam. Senin de bunu çok iyi anladığına inanıyorum. Onun için sizinleyim.”
***
Seza ile birbirimize gülümsedik. Zühre de David’in adresini bulmuştu.
“Tekrar hoş geldin Seza Komiserim!”
Cengiz’i yanına vermek için ısrar etmiştim ama Seza kabul etmemişti. “Şimdilik yalnız izlemek istiyorum. Sonra duruma göre bakarız. Anlaştık mı?” demiş, “Tamam, nasıl istersen.” diye karşılık vermiştim.
“Hemen başlıyorum takibe…” demiş ve adresi alıp gitmişti Seza Komiser. Bu işin sonunda tatlıya bağlanması nedeniyle derin bir oh çekmiştim. Sezai Amir de uzaktan vücut diliyle “Ne oluyor?” gibisinden bir hareket çekince, ona ben de, “Tamamdır, halloldu Seza işi…” der gibisinden bir baş parmak işareti yaptım. Mutlulukla kafasını salladı ve odasının yolunu tuttu. Yani işler tatlıya bağlanmış, üzerimden de büyük bir yük kalkmıştı. Bu arada Zühre yanıma gelerek, David’le ilgili Interpol’de olumsuz bir bilgiye rastlanmadığına, kısaca sicilinin temiz olduğuna dair bilgi vermesi biraz canımı sıktı.
Ama bir ara Barbaros’u mutlaka arayıp bilgi vermem gerekiyordu. Çünkü benim fotoğrafları istediğimi David öğrenirse şüphelenebilirdi. Bunu nasıl oldu da düşünememiştim. Kafam gerçekten çok karışıktı. Jale’yi gördüğümü sandığımdan bu yana yine aklım uçup gitmişti. Sağlıklı düşünemiyor, sağlıklı kararlar vermekte sıkıntı yaşıyordum. Hemen aradım.
“Barbaros merhaba.”
“Naber, aldın mı fotoğrafları?”
“Aldım teşekkür ederim, yalnız mısın?”
“Evet. Hayrola neler oluyor?”
“Seninle bu akşam konuşmalıyım, David hakkında.”
ARKASI YARIN...