28.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 31 Mayıs-7 Haziran tarihleri arasında yeniden bizlerle. 1998 yılından bu yana kadın emeğini görünür kılan, kadın hareketiyle birlikte güçlenen, sinema sektöründeki kadınlar arasında bir iletişim ağı kuran festivalde bir kez daha kadınlar ve sinema başrolde olacak. Festivalin bu yılki teması “Daha Fazlası, Daha Azı Değil”. Gösterimleri Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda gerçekleşecek festivalde 64 film izleyiciyle buluşacak. Biletler tam 40 TL, öğrenci 20 TL olarak www.biletinial.com üzerinden ve Büyülü Fener Kızılay Sineması gişesinden satışa çıktı. Ankara Büyükşehir Belediyesi öğrencilere 1000 bilet hediye ediyor. Öğrenciler, Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda festival boyunca her gün saat 11.00’de dağıtılmaya başlanacak kontenjan dahilindeki askıda biletleri alıp o günün Uçan Süpürge seanslarından istedikleri filmi ücret ödemeden izleyebilecekler.
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin her yıl sinemadaki kadın emeğinin altını çizmek, yeni kuşak kadın sinemacıları cesaretlendirmek üzere verdiği ödüller 31 Mayıs akşamı düzenlenecek açılış gecesinde sahiplerine takdim edilecek. 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Onur Ödülü oyuncu Tilbe Saran’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri oyuncu Asiye Dinçsoy’a, yönetmen-senarist Belmin Söylemez ve kurgucu Selda Taşkın’a, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Öyküsu Özyürek’e verilecek. Bu kapsamda, Bilge Olgaç’ın öğrencisi de olan Belmin Söylemez’in kısa film ve belgesellerinden oluşan retrospektif seyirciyle buluşacak.
Yepyeni bir bölüm
Festivalde bu yıl yeni bir bölüm var: Oyunbozanlar. Bölüm kapsamında sinema dili ve temasını ele alışı açısından cesur, meydan okuyucu filmler bir arada. Güney Kore’den “Next Sohee/Sıradaki Kız”, kişiselden yola çıkıp en tepeye uzanan yoz bir sistemi hiçbir çarkını atlamadan anlatan politik bir film. Alice Diop’un herkese ismini duyuran filmi “Saint Omer”, koloniyel tarihin, cinsiyet ve sınıf baskılarının izlerinin DNA’larla aktarılması konusunda bir meydan okuma. Chantal Akerman’ın Sight and Sound’un eleştirmen listesinde sinema tarihinin en iyileri listesinin birinci sırasına yerleşen filmi” Jeanne Dielman, 23 quai du Commerce, 1080 Bruxelles” de 40 yıldır ‘oyunbozan’ bir başyapıt.
Her Biri Ayrı Renk
Yönetmen Marija Kavtaradze’nin 2022 Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması - Dramatik Bölümü Yönetmen Ödülü’nü kazandığı, biri dansçı diğeri işaret dili tercümanı olan iki kişinin aşkına odaklanan “Slow/Yavaş”; Marusya Syroechkovskaya’nın 12 yıllık bir sürede çektiği, kişiselden yola çıkarak Putin Rusya’sının kırılgan ve toplumun kenarında yaşayan bireyler üzerinde yarattığı geleceksizlik hissi üzerine onlarca ödül sahibi belgeseli “How To Save a Dead Friend/Ölü Bir Arkadaşı Kurtarmak”, Her Biri Ayrı Renk Bölümü’nün dikkat çeken yapımları.
Valentina Maurel’in pek çok ödüle sahip ilk filmi “I Have Electric Dreams/Elektrikli Düşlerim”, Tilda Swinton’ın harika bir performans sergilediği “The Eternal Daughter/Sonsuz Sır”, Olay Yeri Aile Bölümü’nde yer alıyor. Ayak Basılmamış Yollar Bölümü’nde ise 2022 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Annie Ernaux’nun yazıp anlattığı ve oğlu David Ernaux-Briot ile birlikte yönettiği “Les années Super-8/Super-8 Yılları” ilk kez festival kapsamında Ankaralı izleyiciyle buluşacak. Bridget Murnane imzalı “Bella” hem kariyerinin başlangıcında ona biçilen rolleri yıkıp yeni bir dönem açan hem de sanat dünyası üzerindeki baskılara ses çıkaran sanatçı ve aktivist Bella Lewitzky’nin portresini beyaz perdeye taşıyor. Laura Poitras imzalı “All the Beauty and the Bloodshed/Hayatın Tüm Acıları ve Güzellikleri” dünyaca ünlü Amerikalı fotoğrafçı ve aktivist Nan Goldin’in hayatına ve kariyerine odaklanıyor.
Festivalde her zamanki gibi Türkiye’den kadın filmlerine özel bir bölüm var. Antalya Film Festivali’nde Merve Dizdar’a ödül getiren “Kar ve Ayı”, Ayça Çiftçi’nin aynı göğün altında birbirine teğet geçen insanların, hayvanların, nesnelerin, duyguların hikâyesini anlattığı “O Sırada Henüz”; Beril Tan’ın ölümün ve kaybın sertliğinin ve üzüntüsünün yanı sıra cenaze ritüelindeki absürt durumları gözlemlediği “Farklı Bir Yas”; Ceyda Aşar’ın modern hayatın işleyişi ve insan ruhunda yarattığı tahribat üzerine bir alegori sunan filmi “Burası Size Göre Değil” bu bölümde yer alıyor.
Program Direktörü Nil Kural: “Filmler ilham ve moral olsun”
*Festivalin bu yılki teması “Daha Fazlası, Daha Azı Değil”. Bu temayı belirlerken hedefleriniz nelerdi?
Hem sinema ve kültür sanatta hem toplumsal alanda kadın hakları mücadelesi her şeye rağmen güçlenerek sürüyor. Bu yılki festival programında da iki Nobel Ödüllü yazarın, Annie Ernaux’nun (“Super-8 Yılları”) ve Elfriede Jelinek’in (“Elfriede Jelinek: Dili Esaretinden Kurtarmak”) filmleri ve dünya festivallerinin en saygın ödüllerine uzanmış filmler bulunuyor. Kadın sinemacıların filmlerinin ve edebiyatının büyük bir eşitsizliğe rağmen sergilediği bu eşsiz başarılar bize tema konusunda ilham verdi. Her şey kayıp gidiyor gibi gözükürken azına razı olmamak ve daha fazlası için mücadele etmek konusundaki tavrımızı vurgulamak istedik. Umuyoruz ki festival programındaki filmler izleyicilere ilham ve moral olur.
*Festivalin İranlı kadınlara ayrılan ve Mania Akbari’nin konuk olacağı özel bölümü hayli dikkat çekiyor.
Sinematek/Sinema Evi ile ortaklaşa oluşturduğumuz İranlı Kadınlar Konuşuyor seçkisi, İran’da kadınların mücadelesini tarihsel bir düzleme oturtuyor. Toplumdaki çatlak yerlerine isabetle işaret eden seçki, direnişi sinema üzerinden belgeliyor. Seçkide Bani Khoshnoudi’nin “Sessiz Çoğunluk Konuşuyor”undaki sessizliğe ve unutmaya karşı kayıt altına almanın önemine dair vurgu tüm seçkide hâkim bir tema diyebilirim.
*Festival programında ‘kaçırmayın’ dediğiniz filmler hangileri?
Laura Citarella’nın 260 dakikalık epik filmi “Trenque Lauquen”, Georges Perec’in “Yaşam Kullanma Kılavuzu”nun oyunbazlığını taşıyan, sinefilleri büyüleyecek bir bulmaca. Uçan Süpürge’den Türkiye prömiyerini yapacak. “Boşlukta”, Somnur Vardar’ın kentsel dönüşüm ve işçileri takip eden ödüllü belgeseli yakın dönemde Türkiye’de çekilmiş en güncel ve en etkileyici filmlerden biri. “Face of the Jellyfish/Denizanasının Yüzü”, kimlik üzerine çekilmiş yaratıcı, eğlenceli ve muzip bir film. Berlin Film Festivali yarışmasında yer alan “Totem”, bir kız çocuğunun gözünden ailesi ve doğayla ilişkisini dokunaklı, derinlemesine ve akıldan kolay kolay çıkmayacak bir ustalıkla anlatıyor.