Kültür SanatKadın bir süredir bizim masaya doğru bakıyordu

Kadın bir süredir bizim masaya doğru bakıyordu

04.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

David karşıma, Barbaros ise yanıma oturmuştu. David gülümseyerek, “Bugünkü gezimizle sizi biraz bilgilendirmiş olduk mu acaba?” diye sordu.

Kadın bir süredir bizim masaya doğru bakıyordu

 

“Elbette, çok faydalı bilgiler edindim sayenizde, çok teşekkür ederim.”

Haberin Devamı

“Bu bölge bence olduğu gibi kazı bölgesi ilan edilmeli, liman ve yukarılara doğru nereyi kazsanız tarih fışkırabilir.”

“Bu mozole nasıl keşfedildi?”

“Tüm Bodrumluların ve Türk tarih severlerin öfkeli olduğu ortak tek bir isim vardır herhalde; Charles Thomas Newton. Buna bir isim daha ekleyebiliriz. O isim de Lord Stratford Canning. O tarihlerde Türkiye’de bulunan İngiltere Büyükelçisi Lord Stratford Canning, Bodrum Kalesi’ni ziyaret eder. 1846 yılında Kale duvarında görülen mozoleye ait olduğu anlaşılan kabartmaları İngiltere’ye götürmek için izin ister Osmanlı Padişahı’ndan. Padişah Abdülmecit evdeki fazla gümüş yemek takımını verir gibi verir paha biçilmez tarihi eserleri lorda. Eserler İngiltere’ye British Museum’a götürülür.”

Haberin Devamı

***

“Yani bizim Padişah vermiş öyle mi? Yani tarih öyle diyor?”

“Kesinlikle. British Museum, Halikarnas Mozolesi’ni araştırması için arkeolog Charles Thomas Newton ve ekibini Bodrum’a gönderir. Newton çok geçmeden mozolenin kalıntılarına ulaşır. Kazı sırasında bulduğu kabartmaları, Mausolos ve Artemisia’nın heykelleri ve dört atlı arabanın parçalarını dönemin İngiltere Büyükelçisi Lord Canning vasıtasıyla İngiltere’ye götürmek için yine Padişah Abdülmecit’ten izin ister. Abdülmecit ise hiç düşünmez, evdeki fazla çaydanlık takımlarını verir gibi yine verir paha biçilmez eserleri Newton’a. Ve o da Osmanlı’nın yardımıyla bu tarihi eserleri Londra’ya British Museum’a sergilenmek üzere götürür.”

Artık dayanamadım. “Mozoleye üçüncü büyük tahribatı da demek ki sizin İngilizler Canning ve Newton vermiş sanırım.”

“Padişahın hediyesi sayılır bunlar, hediye geri verilmez öyle değil mi Hayri?”

David bunu söyledikten sonra muzip bir bakış attı. Ardından da bir kahkaha patlattı. Nedense bu adama ısınamamıştım.

Bu arada marina tarafında yani yolun deniz tarafında bir kadın bir süredir bizim oturduğumuz masaya doğru dikkatle bakıyordu. Benim ona baktığımı görünce kadın hareketlendi. Hemen ayağa kalkarak, “Bir dakika bana izin verin,” dedim. Barbaros, “Kimi gördün?” diye sordu Yani yine Jale diyecek oldu, ondan önce davranıp, “Hayır, ilgisi yok, hemen dönerim, siz devam edin,” dedikten sonra

Haberin Devamı

hızla karşıya geçtim. Kadın gözden kaybolmuştu; marinada sağa sola bakındım sonra aranmaya başladım. Yaklaşık elli metre kadar ileride hızla yürüyordu. Ben de adımlarımı sıklaştırdım ama kadın fiziki yapısına oranla kuş gibi uçuyor gibiydi sanki. Sonra kaldırımın yanında onu bekleyen araca hızla bindi ve araç hareket etti. Ama kadının yüzünü görmeyi başarabilmiştim. Bu Şevki Kartal’ın mimar yardımcısı Meryem Hanım’dı.

Küçük bir kovalamaca sonrası dönüşe geçtiğimde, dostlar merak içinde ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar, beni görmek için sağa sola bakınıyorlardı. Onları daha fazla merakta bırakmamalıydım; masaya doğru yürümeye başladım.

Meryem Hanım neden bizi gözlüyordu? Yoksa tamamen bir tesadüf müydü? Sonuçta burası küçük bir yerdi ve herkesle her an her yerde karşılaşmak mümkündü. Ancak Meryem Hanım’ın bakışlarında biraz şaşkınlık ve endişe vardı sanki.

“Nereye kayboldun yahu?”

Haberin Devamı

“Bir arkadaşımı gördüm sandım ama…” dedim ve durdum. Çünkü Barbaros manidar bakıyordu. “Hayır merak etme, Jale ile bir ilgisi yok,” dedim merakını gidermek için. İnanmamış gibi başını salladı.

“Sonra araca bindi, yakalayamadım. Her neyse, nerede kalmıştık? Kusura bakmayın böldüğüm için.”

“Yok canım önemili değil, yemek devam ediyor tüm süratiyle, birazdan balıklarımız gelecek.”

“Eee David, nerede kalmıştık?” diye sordum. David’in canına minnetti. İngiliz anlatmayı seviyordu.

“Newton, 1858-1859 yıllarında Datça’da yaptığı kazılarda da Knidos Aslanı heykelini bulur. Bu paha biçilmez eser de British Museum’un ana girişinde ziyaretçilerini selamlamakta.”

“British Museum bizden götürülenler olmasa neredeyse kapısına kilit vuracakmış mister, ne dersiniz?”

***

David bir kahkaha daha patlattı. “Sizi daha fazla öfkelendirmeden bu Charles Thomas Newton mevzusunu kapatalım isterseniz.”

“Hiç fena olmaz. Çünkü sizinkiler sinirlerimi epey bozdu. Şimdi siz mi üstlendiniz yoksa bu görevi David?” diye birden sorunca, David’in beti benzi attı. O neşeli hali bir anda uçuverip gitmişti İngilizin. Yoksa farkında olmadan adamın bam teline mi basmıştım?

Haberin Devamı

“Bunu bir şaka olarak alıyorum. Umarım samimi değilsiniz bu sözlerinizde?”

Barbaros da bana bakıyordu şaşkınlıkla. Ne söyleyeceğimi merak ediyordu garibim.

“Tabii ki şaka yaptım, lütfen rahat olun.”

Aslında bu kendini beğenmiş adamı bozmak biraz içimi rahatlatmıştı. Daha da bozardım ama arkadaşımı zor durumda bırakmak istemedim. Zaten bu sözlerimden sonra Barbaros derin bir nefes almıştı.

“Benim de bildiğim şöyle bir anekdot var. Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı da çok üzülmüş bunları öğrenince. Kraliçeye bir mektup döşenmiş. ‘Londra’daki parçalar Bodrum’un mavisiyle bütünleşmektedir. Londra’da kalmamaları gerekmektedir. Onları bütünleştikleri maviyle buluşturmak gerekir.’ demiş. Mektubu okuyan Kraliçe, bunu müze müdürüne iletmiş. Bir süre sonra da müdürden Balıkçı’ya, alay edercesine bir cevap gelmiş. ‘Önerinizi ciddiye aldık. Bilim insanlarına taşların yapısını incelettik ve gerçekten de maviyle bütünleştiği doğrudur. Bu yüzden eserlerin sergilendiği salonu Bodrum mavisine boyattık. Yakın ilginize teşekkür ederiz.’ demiş. Bunu biliyor muydunuz David?”

ARKASI YARIN...