Kültür SanatEşinin ölümünden sonra onun küllerini içtiği söylenir

Eşinin ölümünden sonra onun küllerini içtiği söylenir

03.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Üstte dev katmanlı gri bulutlar, altta bir kuşak gibi uzayan kalın bir bulut tabakası, en altta ise küçük kümeler halinde sıra sıra dizilmiş bulutlar. Umarım yağmur yağmazdı. Evden çıkarken baktığımda yağmur yağacağına dair bir bilgi yoktu meteorolojinin internet sitesinde. Ama burası Bodrum’du ve sizi her an bir sürpriz bekleyebilirdi.

Eşinin ölümünden sonra onun küllerini içtiği söylenir

O nedenle her zaman tetikte ve temkinli olmakta yarar vardı.
Bodrum’a gidip gelişlerde dikkatimi çeken bir şey vardı. Eskiden böyle kırsal bölgelerdeki yolculuklarda aracın camları böceklerle kaplı olurdu. Şimdi ise aracın camları böceklerle kirlenmeden tertemiz kalabiliyordu. Böcek popülasyonunu kullanılan tarım ilaçlarıyla yok ediyorduk ne yazık ki. Tabii insan nüfusu hızla artıyordu ve insanlık artık yiyeceklerini diğer dünyalılarla paylaşmak istemiyordu. Bencilce dünyanın sadece bize ait olduğunu düşünüyorduk. Bu nedenle de onları yok ediyorduk. Yani insan yok ettiği her canlının yerine geçiyor; arsızca ürüyor, çoğalıyordu. Bir gün belki yeryüzünde sadece bizler kalacaktık.

Haberin Devamı

Ve sonra ne mi olacak? Birbirimizi yiyeceğiz. Zaten şimdiden yemeye başladık bile…

***

Barbaros ile David beni mozolenin kapısında karşıladılar. Aracımı otogar yakınındaki bir parka bırakmıştım. Işıklardan karşıya geçip beş on metre sağa doğru yürümüştüm. Sonra Turgutreis Caddesi’ne saparak ortalama on dakika kadar daha yürümüş ve sol tarafta mozoleyi görmüştüm. David beni gördüğüne memnun olmuştu. Çok güçlü bir şekilde elimi sıktı. Birlikte içeri girer girmez David hiç zaman kaybetmeden bilgi vermeye başladı. Bahçesi kalıntılarla dolu bu yer, hiç şüphe yok ki eski ihtişamıyla yükselmese de şehre ruhunu katmayı bir şekilde sürdürüyordu. Antik dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Halikarnas Mozolesi’ni her yıl ortalama yirmi bin kişi ziyaret ediyordu. Ancak bu sayı her yıl bir milyonun üzerinde turist akınına uğrayan Bodrum için yeterli bulunmuyordu. David çok keyifli bir şekilde anlatıyordu, ben de masal dinler gibi ilgiyle dinliyordum.

Haberin Devamı

“Mozolenin yapımına Mausolos öldükten sonra eşi Artemisia’nın satraplığı zamanında başlandığı söylense de Kral Mausolos MÖ 355 yılında henüz yaşıyorken başlandığı bilinmekte… Mozole ismi, Kral Mausolos’un adından türetilmiş; Mausoleion. Bu isim Türkçe mozole olarak kullanılıyor. Mausolos için yaptırılan anıt mezardan sonra yapılan tüm anıtlara da mozole denmiş…”

“Satrap ne demek?”

“Pers İmparatorluğu Anadolu’yu egemenliği altına aldıktan sonra bu bölgeyi satraplıklara bölerek yönetmiş. Satrap kelimesinin günümüzdeki anlamı ‘vali’dir. Mausolos çoğu yazılı metinlerde kral olarak anılsa da Pers İmparatorluğu’na bağlı Karya Satrapı’dır. Yani aslında hiçbir zaman kral olmamıştır. İyi bir politika izleyerek Pers Krallığı ile her daim arasını iyi tutmayı başarmış ve Karya bölgesini bir kral gibi yönetmiş. İşte bu sebeplerden dolayı Mausolos diye değil, Kral Mausolos diye anılmış. Öldüğünde yerine karısı, aynı zamanda kız kardeşi olan II Artemisia geçer. O dönemlerde aile içi evlilikler gelenekseldi. Ataları gibi zeki ve savaşçı biri olan Artemisia ise ülkeyi ancak iki yıl yönetmiş. Öldüğünde o da eşinin yanına mozoleye gömülür. Artemisia’nın eşinin ölümünden sonra onun küllerini içtiği söylenir. Çok derin bir aşkla bağlıymış kocasına…”

Haberin Devamı

David, anıtın 1500 yıl ayakta kaldığını, 14. yüzyılda büyük Anadolu depremi sırasında mozolenin bir dizi depremle yıkıldığının düşünüldüğünü, daha sonra 1402 yılında St. Jean Şövalyeleri’nin Bodrum’a yerleştikten sonra Osmanlı Devleti’nin tehdidinden korunmak için Bodrum Kalesi’ni inşa ettiklerini anlattı.

“Fatih Sultan Mehmet, St. Jean Şövalyeleri’nin Doğu Akdeniz ticaret yolu üzerindeki korsanlık faaliyetlerinden rahatsızdı. Mesih Paşa komutasındaki bir donanmayı Rodos’a gönderdi. Mesih Paşa Rodos’u zorladı ama yıkamadı. Bodrum Kalesi’ni de bombalayan donanma kaleye büyük zarar verdi. Ancak şövalyeler pes etmedi,  daha önce enkazına ulaştıkları Halikarnas Mozolesi’nden 160 bin taşı kalenin tekrar inşasında kullandı. İkinci büyük tahribatı depremden sonra şövalyeler verdi mozoleye. Şövalyelerden La Touret, mezar anıtın tahribatını, günlüğünde, günümüzde kiremit çatıyla korunmaya çalışılan 12 basamaklı merdiveni nasıl bulduklarını, mezar odasına giden koridorun iki yanındaki heykelleri ve kabartmaları nasıl önce hayranlıkla izlediklerini, sonra da parçaladıklarını anlatır.

Haberin Devamı

***

Tam mezar odasına girecekleri zaman, tesadüf o ya paydos borusu çalar. Asıl mezar odasına girmeden kaleye dönerler. Ertesi gün döndüklerinde ise mezar odasının açıldığını ve her yerde parçalanmış halde kıymetli kumaşlar ve altın ziynet eşyaları gördüklerini yazmıştır. Halikarnas Mozolesi’nin büyük bir kısmı yok olmuş. Yıllarca bir yıkıntı şeklinde duran mozoleyi toprak ve bitki örtüsü adeta saklar.”

Bu arada canı sıkılan Barbaros söze girip, “Biraz ara verelim,” dedi. Mozolenin hemen hemen her yerini de gezmiştik bu arada. Saat üçe geliyordu.

“Bence bu sohbeti artık yemekte devam ettirsek nasıl olur arkadaşlar, karnım müthiş zil çalmaya, ızgara balık hayallerimi süslemeye başladı bile.”

David, Barbaros’un fikrine başını sallayarak olumlu yanıt verdi; ben ise dünden razıydım ve Barbaros’un söylediklerine canı yürekten katılıyordum.

Haberin Devamı

Yaklaşık yarım saat yürüyerek Bodrum Marina’nın karşısında iyi seçilmiş oldukça nezih bir balık restoranında bulduk kendimizi. Dışarda bizim için ayrılmış masaya yerleştik. Mezeler masaya hızla getirildi. Barbaros gelmeden önce gerekli talimatları vermişti anlaşılan. Sıcak mezelerin siparişleri verildi. Balık olarak da herkes seçimini levrek ızgaradan yana yapmıştı.

ARKASI YARIN...