29.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL
MÜJDE IŞIL- Ankara Sinema Derneği’nin düzenlediği Gezici Festival, 27. kez yollara düşüyor. Yolculuğuna 2 Aralık’ta Ankara’dan başlayıp 9-11 Aralık’ta Sinop’ta, 12-14 Aralık’ta da Kastamonu’da sinemaseverlerle buluşacak. Çeyrek asrı geçen tarihiyle Gezici Festival’in dününü ve bugününü, festivalin yönetmeni Başak Emre’den dinledik.
*Gezici Festival çeyrek asrı devirdi, 30. yaşına yaklaşıyor. Bu süreç Türkiye’nin festival tarihi ve sizin için ne ifade ediyor? Bu zaman nasıl geçti, nasıl kazanımlar oldu?
Gezici Festival ile büyüyen bir nesil var. Öğrenciyken izleyicimiz olan sinema sektöründen birçok insan artık konuk olarak katılıyor festivalimize. Türkiye’deki festivaller sadece kendi şehirlerinde gösterim yaptığı için Gezici Festival büyük bir açığı kapattı, diyebiliriz. Sineması olmayan, kültür sanat ile haşır neşir olamayan kentlerde gösterimler yapan festival, bu sayede seyircisiyle büyük bir bağ kurabildi. Gezici Festival ile şehir şehir dolaşan sinemacıların yanında şehir şehir dolaşan izleyiciler oldu. Bazı şehirlerde bir sinema kültürü oluşturdu, sineması olmayan kentlere sinema kazandırdı. Gezici Festival ile festivalin gezdiği kentlere konuk olarak gelen yönetmenler o şehirlerde filmler çektiler. Sadece büyükşehir izleyicisi ile değil, çok daha heyecanlı, istekli Anadolu izleyicisiyle de tanıştığımız için çok şanslıyız. Sanırım bütün koşullara rağmen Gezici Festival’i yapma azmimiz de bu yüzden.
*Bu seneki programda neler izleyeceğiz? Özellikle yabancı seçki hayli iddialı görünüyor.
Yılın en sevdiğimiz filmlerini izleyicilerimizle de paylaşmak istiyoruz. Festivalin vazgeçilmez bölümleri Dünya Sineması ve Türkiye 2022’de bu yılın sevdiğimiz filmlerini göstereceğiz. Dünya Sineması’nda göstereceğimiz, yılın en çok konuşulan filmleri; Park chan-wook’un “Ayrılma Zamanı”, Lukas Dhont’un “Yakın”, Rodrigo Sorogoyen’in “Canavarlar” ve Colm Bairéad’ın “Sessiz Kız”ı Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluşacak. Arşivlerde yalnızca iki eksik kopyası bulunduğu için yıllar boyunca izlenemeyen Frances Marion’un “Eli Kulağında” adlı sessiz filminin 2021 yılında tamamlanmış hâlini, BaBa ZuLa’nın canlı müziği eşliğinde Türkiye’de ilk kez izleyici ile buluşturacağımız için çok heyecanlıyız. Bu yıl aramızdan ayrılan, usta yönetmen Jean-Luc Godard’ı da onunla aynı kuşaktan olmalarına rağmen hiç tanışmadığı 100 yaşındaki yazar ve yönetmen Ebrahim Golestan’la buluşturan belgesel “Cuma Görüşürüz, Robinson” ile anıyoruz. Alan J. Pakula’nın Richard Nixon’ın başkanlığını düşüren, Watergate skandalını anlatan klasiği “Başkanın Bütün Adamları’nın yanı sıra Slovakya’da siyasetin yeniden şekillenmesine yol açan bir gazeteci cinayetini konu alan “Bir Gazetecinin Öldürülüşü”, Filipinler’de Cumhurbaşkanı Rodrigo Duterte’nin basına karşı giriştiği büyük kuşatmaya karşı 2021’de Nobel Barış Ödülü ve Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nü alan gazeteci Maria Ressa’nın mücadelesini anlatan “Kuşatma” kaçılmaması gereken filmler. Gezici Festival çocuk izleyicilerle de iki yıl aradan sonra tekrar buluşuyor. Eğlenceli çocuk filmleri hafta içi her sabah 10.30’da!
*Festival afişi her sene olduğu gibi yine Behiç Ak’a ait.
Behiç Ak o kadar yaratıcı biri ki bir şey dememize gerek kalmıyor. Her yıl bir öncekinden daha çok sevdiğimiz, bizi şaşırtan çizimleriyle bize sürpriz yapıyor.
“Ankara izleyicisi hep çok iyidir”
*Gezici önce Ankara, sonra Sinop ve Kastamonu’da seyirciyle buluşacak. Şehirler arasında seyirci ilgisi ya da sinema-izleyici bağı açısından nasıl farklar gözlemliyorsunuz? Ankara seyircisinin kendine has bir bağı var sanki…
Ankara izleyicisi hep çok iyidir, ilgilidir, güzel sorular sorar. Ankara’da gala yaptığınızda film bittikten sonra en fazla bir-iki kişi dışarı çıkar. Sadece söyleşiler için gelenler ve film bitince söyleşi izlemek isteyen izleyiciler olur. Bu, Türkiye’de başka bir yerde çok rastladığım bir şey değil. Sinop’ta artık yolumuzu gözleyen müdavim izleyicilerimiz var. Kastamonu ise yaklaşık 150 sinema gönüllüsü öğrencinin düzenlediği bir etkinliğe dönüşüyor, bütün gösterimler doluyor. Geçmişte de gittiğimiz kentlerde hep çok değişik bir bağımız oldu izleyiciyle. İzmir’de bir izleyicimiz “Sizin paranız yok, gelin benim evimde misafir olun” dedi ve gerçekten ekipçe evinde ağırlamıştı bizi. İzmir, Bursa’da bize çiçekler, pastalar getiren seyircilerimizi, Van’da aralık ayı soğuğunda sırf bize el sallamak için dışarıda bekleyen izleyicilerimizi unutmak mümkün değil.