11.09.2012 - 15:00 | Son Güncellenme:
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 11. kez düzenlenen Filmekimi, bu yıl Vodafone FreeZone sponsorluğunda 29 Eylül-7 Ekim tarihlerinde gerçekleştiriliyor. Filmekimi, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sinema keyfini Ekim ayı boyunca İstanbul’un yanı sıra Türkiye’nin farklı kentlerine taşımaya devam edecek.
İKSV tarafından Vodafone FreeZone sponsorluğunda bu yıl on birincisi düzenlenecek ve sinemaseverlerin her yıl iple çektiği Filmekimi’nde bu yıl, yine sinema dünyasından parlak yapımlar, usta yönetmenlerin dünyanın belli başlı festivallerinde gösterilmiş, ödüller kazanmış son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 39 film izleyicilerin karşısına çıkacak. Zengin programıyla Filmekimi, 29 Eylül-7 Ekim tarihlerinde, İstanbul’da 9 gün boyunca Atlas, Beyoğlu ve Nişantaşı Citylife City’s olmak üzere 3 sinemada izleyicilerle buluşacak.
Filmekimi bu yıl Vodafone FreeZone sponsorluğunda sinemaseverlerle buluşacak
Gökhan Öğüt: Gençler sinema keyfini Filmekimi’nde de özgürce yaşayacak
Mayıs 2010’dan bu yana İKSV’nin resmi iletişim sponsorluğunu üstlenen Vodafone’un, bu sene Vodafone FreeZone ile Filmekimi’ne sponsor olmasıyla ilgili olarak, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Öğüt, şunları söyledi: “Ülkemizde sürdürülebilir büyümenin sadece ticari yatırımlarla olmayacağının bilinciye kültür ve sanatı da bu sürecin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz! Sinemanın, gençlerin sosyal hayatlarında en sevdikleri ve en çok vakit ayırdıkları aktivitelerden biri olmasından hareketle, bu yıl gençlik markamız Vodafone FreeZone ile Filmekimi’nin sponsorluğunu üstlendik. Gençlerin sinema keyfini de özgürce, doya doya yaşamalarını istiyoruz. Bu kapsamda, Türkiye genelinde gençlerin özgürce film seyredebilmeleri için Haziran ayında başlattığımız 1 Bilet alana 1 Bilet hediye kampanyamıza paralel olarak, Filmekimi’nde de, Vodafone Freezone’lular istedikleri iki filmde 1 bilet aldıklarında, bir bilet daha alma hakkı kazanacak. İKSV ekibinin bu yıl da özenle hazırladığı festival programı kapsamında sanatseverlerin birbirinden güzel filmlerle buluşmasına katkıda bulunmaktan mutluluk duyuyoruz.”
Filmekimi bu yıl da Türkiye’nin dört bir köşesini geziyor
11. Filmekimi bu yıl da İstanbul sınırlarını aşarak Türkiye’nin 8 farklı şehrine sinemanın en iyi ve en güncel örneklerini götürecek. Geçen yıl ilk kez İstanbul’a ek olarak beş şehirde daha sinemaseverlerle buluşan Filmekimi gösterimleri, bu yıl Bursa, İzmir, Ankara, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep’te gerçekleştirilecek. Ayrıca Van ve Batman'da da Filmekimi kapsamında ücretsiz gösterimler yapılacak.
İstanbul dışındaki kentlerde, 11. Filmekimi programındaki filmlerinden yapılacak bir seçkinin yanı sıra nisan ayında yapılan 31. İstanbul Film Festivali'nde gösterilen filmlerin de yer aldığı özel bir seçki sunulacak. Filmekimi kapsamında bu yıl Avrupa Birliği MEDIA programının desteği ve Saraybosna, Sofya ve Transilvanya Film Festivalleri’nin işbirliğiyle İstanbul dışında yapılacak
Filmekimi gösterimlerinin tarihleri şöyle:
• 29 Eylül-1 Ekim Bursa Korupark Sineması
• 5-7 Ekim İzmir Karaca Sineması
• 12-14 Ekim Ankara Büyülü Fener Kızılay Sineması ve Erzurum Cinetekno Sineması
• 19-21 Ekim Gaziantep Sinepark Nakıp Ali Sineması ve Diyarbakır Avrupa Sineması
Vodafone FreeZone’lulara Filmekimi’nde 1 bilete 1 bilet bedava
11. Filmekimi’nin sponsoru Vodafone FreeZone, sinema kampanyasını Filmekimi’nde de sürdürecek.
Vodafone FreeZone’lular Filmekimi boyunca seçtikleri iki filmde, bir bilet aldıklarında, bir bilet hediye kazanıyorlar. Kampanya bilet satışları 22 Eylül 2012 tarihinden itibaren sadece www.biletix.com ile Atlas ve Beyoğlu sinemalarındaki gişelerden yapılıyor. Ayrıntılı bilgi vodafonefreezone.com sitesinde bulunabilir.
Filmekimi biletleri ne zaman, nerede?
Filmekimi biletleri, 22 Eylül Cumartesi günü saat 10.30’dan itibaren:
• Biletix satış noktaları,
• Biletix web sitesi (www.biletix.com),
• Biletix çağrı merkezi (0216 556 98 00, 11.00’den itibaren),
• Atlas ve Beyoğlu sinemaları gişelerinden satışa sunulacak.
Filmekimi’nde hafta içi gündüz seansları (11.00, 13.30, 16.00) sadece 5 TL.
Haftaiçi 19.00 ve 21.30 seansları ile hafta sonu tüm seanslar tam 15, indirimli 10 TL.
Bursa, İzmir, Ankara, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep’te gerçekleştirilecek gösterimlerin biletleri de 22 Eylül Cumartesi günü aynı kanallardan satışa çıkıyor.
Bursa ve İzmir gösterimlerinin biletleri tam 10, indirimli 8 TL; Ankara gösterimlerinin biletleri tam 11, indirimli 9 TL; Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep gösterimlerinin biletleri ise tam 7, öğrenci 5 TL.
Van ve Batman’da yapılacak gösterimler ücretsiz olacak.
Lale kart sahipleri biletlerini öncelikli ve indirimli almaya devam ediyor
İstanbul’da Filmekimi boyunca filmleri en büyük indirimlerle ve öncelikli olarak izleme şansı Lale Kart sahiplerinin olacak. Lale Kart sahipleri biletlerini %25’e varan indirimlerle alacaklar. Lale Kart sahipleri için ön satış günleri 19 Eylül Siyah Lale, 20-21 Eylül Beyaz, Kırmızı ve Sarı Lale üyeleri.
Filmekimi gösterim saatleri, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30.
FİLMEKİMİ PROGRAMINDA NELER VAR?
Ödüllü filmler Filmekimi’nde
• ACI / PIETA / Kim Ki-duk
Güney Koreli yönetmen Kim Ki-duk’un, Eylül ayında 69. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülü alan son filmi Acı / Pieta, Venedik’ten sonra ilk kez Filmekimi’nde gösteriliyor. Tefeciler adına çalışan zalim ve yalnız bir adamın ve günün birinde karşısına çıkarak annesi olduğunu iddia eden bir kadının hikâyesini anlatan film, şiddet sahneleri yüzünden Kore’de şimdiden büyük bir tartışma yarattı.
• AŞK / LOVE / Michael Haneke
Filmekimi, bu yıl Cannes’da Altın Palmiye kazanan ve başrollerdeki Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva’nın muhteşem oyunculuklarıyla hafızalara kazınan Michael Haneke’nin Aşk / Love filmini sunuyor. Yılların eskitemediği deneyimli oyuncu Jean-Louis Trintignant’ın 14 yıl aranın ardından ilk kez setlere döndüğü filmde usta oyuncuya Emmanuelle Riva, Isabelle Huppert ve Alexandre Tharaud gibi yıldız isimler eşlik ediyor. Seksenli yaşlarını sürmekte olan Georges ve Anne, birbirlerine çok bağlı, emekli, kültürlü müzik öğretmenleridir. Anne’ın felç geçirmesiyle, aralarındaki sevgi bağı gitgide zorlanıyor. Haneke’nin bu iç burkan dramı, merhametli olduğu kadar acımasız, gerçekçi ve yürek paralayıcı. Aşk, Haneke’ye Cannes’da Beyaz Bant’tan üç yıl sonra ikinci kez Altın Palmiye’yi kazandırdı ve 2013 için Avusturya’nın Oscar adayı oldu.
• MELEKLERİN PAYI / THE ANGELS’ SHARE / Ken Loach
Cannes’da 2012 Mayıs ayında Jüri Ödülü alan ve Ken Loach’in yönetmenliğini yaptığı Meleklerin Payı / The Angels’ Share, Filmekimi’nin merakla beklenen filmlerinden. Siyasetle mizahı ustalıkla bir araya getiren yönetmen Ken Loach, uzun süredir birlikte çalıştığı senaryo yazarı Paul Laverty ile yeniden el ele veriyor ve İskoçya’nın başkenti Glasgow’da bir grup genç suçluyu kara mizah kullanarak merceği altına yatırıyor.
• TEPELERİN ARDINDA / BEYOND THE HILLS / Cristian Mungiu
Cristian Mungiu’nin bu yıl Cannes Film Festivali’nde 2 ödül birden kazanan filmi Tepelerin Ardında / Beyond the Hills, Filmekimi’nin ses getirecek filmlerinden olacak. Filmin her iki başrol oyuncusu, Cosmina Stratan ve Cristina Flutur Cannes’da “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü paylaşırken, Christian Mungiu da “En İyi Senaryo Ödülü”nü aldı. Cristian Mungiu, 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün filmiyle, 2007 yılında Cannes’da Altın Palmiye kazanmıştı. Film, rahibeliği seçen çocukluk arkadaşını manastırdan çıkarmaya kararlı bir kızın mücadelesini ele alıyor.
• ONUR SAVAŞI / THE HUNT / Thomas Vinterberg
Dogma 95 kurucularından Thomas Vinterberg, verdiği aradan sert olduğu kadar zorlayıcı bir öyküyle dönüyor. Bu yıl Cannes’da büyük gürültü koparan ve başrol oyuncusu Mads Mikkelsen’e En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getiren Onur Savaşı / The Hunt filminde, haksız yere çocuk taciziyle suçlanan ve mahvolan yaşamını yeniden kurmaya çalışan bir adamın hikâyesi anlatılıyor.
• DÜŞLER DİYARI / BEASTS OF THE SOUTHERN WILD / Benh Zeitlin
Benzersiz, unutulmaz, etkileyici bu kahramanlık öyküsü, Sundance ve Cannes’ın tartışmasız yıldızı olan Benh Zeitlin’in yönetmeliğini yaptığı Düşler Diyarı / Beasts of the Southern Wild, Filmekimi programının en parlak ödüllü filmlerinden. Filmde, Louisiana’da, bentlerin ardında yaşayan altı yaşındaki küçük Hushpuppy’nin babasının esrarengiz bir hastalığa yakalanması ve ardından gelen olaylar masalsı bir diller anlatılıyor. Film, bu yıl Cannes'da en iyi ilk filme verilen Altın Kamera ve FIPRESCI (Belirli Bir Bakış), Sundance'te ise Jüri Büyük Ödülü ve En İyi Görüntü ödüllerini aldı.
• ÇOCUKLAR / CHILDREN OF SARAJEVO / Aida Begic
TRT ile yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun ortak yapımcılığında çekilen Çocuklar / Children of Sarajevo filminde yönetmen Aida Begic, Bosna’da savaş sonrasının zorlu şartlarını incelikli bir yaklaşımla ele alıyor. Filmde anne-babalarını savaşta kaybeden genç Rahime ile kardeşi Nedim’in zorlu şartlar altında Saraybosna’da verdikleri yaşam mücadelesi anlatılıyor. Aida Begic, Kar adlı filmiyle 2008’de Cannes’da Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü’ne layık görülmüştü. Çocuklar, Mayıs 2012’de Cannes’da Belirli Bir Bakış¬–Jüri Özel Övgüsü, Pesaro’da En İyi Film, Genç Jüri Ödülü ve Uluslararası Af Örgütü ödüllerinin sahibi oldu.
• KOŞULSUZ SEVGİ / BROKEN / Rufus Norris
Tanınmış tiyatro ve opera yönetmeni Rufus Norris’in ilk sinema filmi Koşulsuz Sevgi / Broken, on bir yaşındaki şeker hastası Skunk’ın masum çağlarını sona erdiren olaylı yaz tatilini konu alıyor. Cannes’da Eleştirmenler Haftası’nın açılışını yapan, Daniel Clay’in romanından uyarlanan filmin özgün müziklerinde Damon Albarn’ın imzası var.
• BAŞTAN AL / CAMILLE REWINDS / Noémi Lvovsky
Noémi Lvovsky’nin hem yönettiği hem de başrolünü üstlendiği, Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde En İyi Fransızca Film ödülünü kazanan son filmi Baştan Al / Camille Rewinds, 1980’lerin unutulmaz, parlak, çılgın, isyankâr dünyasını anlatıyor. Bu hareketli, nostaljik ve hınzır filme adını veren kahraman Camille, yılbaşı gecesi birden bire 16 yaşına geri dönerek, annesi, babası, arkadaşları ve 25 yıl önce evlendiği Eric’le yeniden karşılaşıyor. Film, Locarno Film Festivali’nde de Variety Dergisi’nin Piazza Grande Ödülü’nü aldı.
• DUVAR / THE WALL / Julian Roman Pölsler
Marlen Haushofer’in kült romanından uyarlanan, Julian Roman Pölsler’in yönetmenliğini üstlendiği Duvar / The Wall, yalnızlık ve hayatta kalmaya dair özgün bir deneyim sunan çağdaş Robinson Crusoe öyküsü. Bir kadının köpeğiyle birlikte görünmez bir duvarın ardında mahsur kaldığı Avusturya dağlarındaki bir kulübede geçen Berlin Film Festivali’nde Kiliseler Birliği Ödülü’nü aldı.
• GÖLGEDE DANS / SHADOW DANCER / James Marsh
Kral / The King ve Oscar’lı Teldeki Adam / Man on Wire filmlerinin yönetmeni James Marsh’ın son filmi Gölgede Dans / Shadow Dancer, IRA meselesini ideolojiye takılmadan, insani bir boyutta ele alan çarpıcı bir psikolojik gerilim. Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığına kendini adayan bir dava kadınının Londra’da metroya bomba yerleştirme suçlamasıyla tutuklanmasının ardından gizli servisin ona sunduğu zorlu seçimi konu alan filmde Clive Owen gizli servis ajanı rolünde. Filmin oyuncuları Andrea Riseborough ve Brid Brennan ise Edinburgh Film Festivali'nde En İyi Oyuncu ödülüne layık görüldüler.
• SAVAŞIN GÖLGESİNDE / LORE / Cate Shortland
Cate Shortland, Tepetaklak / Somersault filminden sonraki bu ilk çalışmasında, savaş sonrası acıları ve değişen dünyaya karşı büyümenin zorluklarını ele alıyor. 2012 Locarno İzleyici Ödülü layık görülen Savaşın Gölgesinde / Lore, savaşın bitişiyle hüküm süren kargaşa, yokluk ve acının ortasında, Thomas adında gizemli bir Yahudi kaçakla karşılaşan Lore’un dünyasını anlatıyor. Savaşın Gölgesinde, Avustralya’nın 2013 Oscar adayı olarak ilan edildi.
• AI WEIWEI: ASLA PİŞMAN OLMA / AI WEIWEI: NEVER SORRY / Alison Klayman
Bu yılki Sundance’de Jüri Özel Ödülü’nün sahibi olan, Alison Klayman’ın son filmi Ai Weiwei: Asla Pişman Olma / Ai Weiwei: Never Story, Çin’in en tanınmış sanatçısı Ai Weiwei’in keskin sansür ve etkisiz bir hukuk anlayışının hüküm sürdüğü ülkesinde, baskılara rağmen, sözlerini sakınmadan sanatı ve sosyal medya aracılığıyla kitleleri örgütleyişini konu alıyor. Ai Weiwei: Asla Pişman Olma, bu dijital çağ muhalifinin içyüzüne bakarken onun küresel çaptaki etkililiğini ve sanatla siyasetin sınırlarını inceliyor.
• NO / Pablo Larraín
İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale’yi kazanan Tony Manero ve 2010 yapımı Post Mortem’in ardından gelen son filmi No’da yönetmen Pablo Larraín, Şili’nin askeri diktatörü Augusto Pinochet ‘ye karşı yürütülen bir reklam kampanyasını ele alıyor. Pinochet’nin baskılara boyun eğerek 1988’de kendi başkanlığını referanduma götürme kararı alışı ardından muhalefet önderleri “Hayır” kampanyalarını yönetmek üzere genç ve küstah reklamcı Rene Saavedra ile anlaşıyorlar. Başrollerinde Gael Garcia Bernal’ın yer aldığı film bu yıl Cannes’da Sanat-Sinema Ödülü’ne layık görüldü.
Usta yönetmenlerin son filmleri Filmekimi’nde
• BEN VE SEN / ME AND YOU / Bernardo Bertolucci
Yeni Dalga’nın ruhu, büyük usta Bernardo Bertolucci’nin Düşler, Tutkular ve Suçlar’dan yedi yıl sonra çektiği ve Cannes’da yarışma dışı gösterilen son filminde yeniden hayat buluyor. Ben ve Sen / Me and You filminin anti-kahramanı, okuldan nefret eden, dünyanın sonuna dair tuhaf fikirleri olan, ailesiyle arası bozuk 14 yaşındaki Lorenzo. Bir kaçamak yaparak gözlerden uzak kafa dinlemek isteyen Lorenzo, kendinden hayli büyük yaştaki üvey kız kardeşi Olivia ile bir hafta geçirmek zorunda kalıyor.
• BİZ VE BEN / THE WE AND THE I / Michel Gondry
İlk olarak Foo Fighters, Björk, Beck, Massive Attack, Radiohead, Daft Punk gibi gruplar için çektiği, birer film niteliğindeki video klipleriyle ünlenen, daha sonra Sil Baştan / Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmi ile büyük başarı ve Oscar kazanan senarist, yönetmen ve yapımcı Michel Gondry’nin yeni filmi Biz ve Ben / The We and The I Filmekimi’nde izleyicilerle buluşuyor. Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünün açılış filmi olarak gösterilen Biz ve Ben, Bronx’lu bir grup ortaokul ve lise öğrencisinin okulun son gününde eve dönüşlerini dokunaklı olduğu kadar neşeli bir yolla ele alıyor. Gondry’nin bu oyuncaklı ve şaşırtıcı “yol filminde" erkek arkadaşlar, zorbalar, saç şekilleri, sürü psikolojisi, pis şakalar, cep telefonları ve gençliğe dair her şey ustalıklı bir dille anlatılıyor.
• KATİL JOE / KILLER JOE / William Friedkin
Efsane Şeytan / The Exorcist filminin yönetmeni William Friedkin’in son filmi Katil Joe / Killer Joe,
22 yaşındaki torbacı Chris Smith’in hayat sigortasından para alabilmek üzere annesini öldürtmek üzere tuttuğu Katil Joe’yu ve onunla yaptığı pazarlığı konu alıyor. Yönetmen Friedkin’in “prensin aynı zamanda hem kiralık katil hem de Dallas’ta şerif olduğu bir Külkedisi masalı” şeklinde tanımladığı filmde olağanüstü karizmatik Joe, beş parasız Chris’in teklifini tek bir şartla kabul eder: Sigortadan para gelene dek Chris’in kız kardeşi Dottie’yi cinsel arzularını gidermek için kullanacaktır. Filmin başrollerinde Matthew McConaughey, Emile Hirsch, Thomas Haden Church, Juno Temple gibi tanınmış isimler yer alıyor.
• CENNETTEKİ ÇÖPLÜK / POLLUTING PARASIDE / Fatih Akın
Almanya’da yaşayan Türk asıllı yönetmen Fatih Akın’ın, Cannes’da özel bir seansta gösterilen son filmi Cennetteki Çöplük / Polluting Paradise Filmekimi’nde… Yönetmenin “en Türk filmim” olarak nitelendirdiği Cennetteki Çöplük, babasının memleketi olan Trabzon’un Çamburnu ilçesinde çektiği bir protesto filmi. İlçeye, dolgu bir çöplük sahası inşa edilmesine karar verilmesinin üzerine Akın, yaklaşan bu felakete karşı protesto için bildiği tek yöntemi seçti ve bu küçük köyün yetkililere karşı mücadelesini beş yıl boyunca filme aldı.
• TUTKU / PASSION / Brian De Palma
Efsane sinemacı Brian De Palma’nın altı yıl aradan sonra sinemaya dönüşünü müjdeleyen Tutku / Passion, Dressed to Kill / Öldürmeye Hazır ve Basic Instinct / Temel İçgüdü tarzında bir erotik gerilim hikâyesi. Orijinal Ejderha Dövmeli Kız Noomi Rapace, müdürü Christine’e (Rachel McAdams) delicesine hayran olan hırslı işkadını Isabelle’i canlandırıyor. Masum, şirin ve kullanılmaya açık Isabelle’in bir sürü parlak fikri vardır. Christine de bu fikirleri çalmaktan çekinmez. Isabelle farkına varmadan Christine onu tehlikeli bir oyunun içine çekecek, bu işin sonu savaşa ve cinayete varacaktır. Eylül’de Venedik Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan Tutku, ABD’den önce Filmekimi’nde gösteriliyor.
Filmekimi’nin merakla beklenen diğer filmlerinden seçmeler
• SEVMEK GİBİ / LIKE SOMEONE IN LOVE / Abbas Kiarostami
Aşk, kaçırılan fırsatlar ve geçişken kimlikler, İranlı auteur Abbas Kiarostami’nin Cannes’da yarışan son filmi Sevmek Gibi / Like Someone in Love’ın ana temasını oluşturuyor. Toskana’da geçen bir aşk öyküsünü anlattığı Aslı Gibidir / Certified Copy filminin ardından Kiarostami bu kez Japonya’da, insanı şaşırtan, tuhaf bir ilişki üçgenini ele alıyor. Sevmek Gibi, insan ruhunu dikkatlice incelerken en derinde gizli kalmış hislerini de açığa çıkartıyor.
• HAVANA’DA 7 GÜN / 7 DAYS IN HAVANA / Benicio del Toro, Pablo Trapero, Julio Medem,
Elia Suleiman, Gaspar Noé, Juan Carlos Tabio, Laurent Cantet
Yedi farklı yönetmenin, Havana'da geçen birbirinden farklı 7 öykü anlattığı Havana’da 7 Gün / 7 Days in Havana, Filmekimi’nin merakla beklenen filmlerinden... Filmin yedi öyküsünün her biri haftanın ayrı bir gününü anlatıyor. Filmi samimi ve gerçekçi kılan ise şehre turistik bir gözle bakmayı reddetmesi ve şehrin ruhunu özümseyerek, zengin bir yelpazeyi oluşturan farklı nesil ve kültürleri bir araya getirmeye çalışması. İlk yönetmenlik denemesiyle oyuncu Benicio del Toro’nun yanı sıra kendi yönettiği bölümde başrolü oynayan Elia Suleiman ve bu kez kameranın önüne geçen yönetmen Emir Kusturica, Havana’ya has sıcak ve yoğun duyguları yakalayan filmde dikkat çekiyor. Filmin diğer yönetmenleri ise Elefante Bianco / Beyaz Fil adlı filmiyle Cannes’da ilgi toplayan Arjantinli Pablo Trapero, Room in Rome / Ateşli Oda ve Kaotik Ana filmleriyle tanınan Julio Medem, Irréversible ve Enter the Void filmlerinden festival seyircilerinin yakından tanıdığı Gaspar Noé, Waiting List / Otobüs Durağı adlı filmiyle tanınan Juan Carlos Tabio ve Entre les murs / Sınıf ile 2008’de Altın Palmiye kazanan Laurent Cantet.
• HAYALİMDEKİ AŞK / RUBY SPARKS / Jonathan Dayton & Valerie Faris
Bu yılın merakla beklenen bağımsız filmlerinden Hayalimdeki Aşk / Ruby Sparks’ın yönetmenliğini Little Miss Sunshine / Küçük Gün Işığım’ın yönetmen çifti Jonathan Dayton ve Valerie Faris üstleniyor. Aşk ve ilişkiler üzerine şirin, olanaksız, acı-tatlı, bir hayal bir gerçek bir film olan Hayalimdeki Aşk’ın senaryo yazarı, başrolü de gerçek hayattaki sevgilisi Paul Dano ile paylaşan Zoe Kazan. Annette Bening, Antonio Banderas, Steve Coogan gibi tanınmış isimlerin bir araya geldiği filmin müzikleri ise Devotchka’nın solisti Nick Urata’ya ait.
• KAYIP ÇOCUKLUK / CLANDESTINE CHILDHOOD / Benjamin Avila
Yönetmen Benjamin Avila’nın, başından geçen gerçek olaylardan esinlenerek çektiği bu ilk filmi Kayıp Çocukluk / Clandestine Childhood, San Sebastian ve Havana Film Festivalleri’nden yapım ödülleri aldıktan sonra seyirciyle ilk kez Cannes Film Festivali’nde buluşmuştu. Kayıp Çocukluk, gizlenerek bir yaşam sürdürmek, aktivist olmak ve âşık olmak gibi kavramları 12 yaşındaki Juan’ın gözünden anlatıyor.
• KARA OYUN / BLACK’S GAME / Oskar Thor Axelsson
Oskar Thor Axelsson’un yönetmenliğini üstlendiği Kara Oyun / Black’s Game, çılgın teknikleri, yüksek temposu, amansız şiddeti ve çarpıcı müzik kullanımıyla Trainspotting ve Koş Lola Koş gibi filmlerin tükenmez enerjisini örnek alıyor. Yapımcılığını en son Drive / Sürücü ile Cannes’da En İyi Yönetmen ödülü kazanan Nicolas Winding Refn’in üstlendiği film İzlanda suç dünyasının ufak tefek işlerden örgütlü ve vahşi, devasa bir sanayiye dönüştüğü 1990’ların sonundaki “büyüme çağı”nı mercek altına yatırıyor. Her şey toplumu derinden sarsan birkaç olayla başlıyor: iki silahlı banka soygunu, büyük bir sigorta yolsuzluğu ve ülke tarihinin en büyük uyuşturucu baskını.
• YANLIŞ / WRONG / Quentin Dupieux
Yönetmen Quentin Dupieux’nün Steak ve Lastik / Rubber filmlerinden sonraki üçüncü filmi Yanlış / Wrong, Bunuel ve Ed Wood’un birlikte çektiği gerçeküstü bir komedi hissi veriyor. Kayıp bir köpek, bir dizi tuhaf insan, akıllara zarar, delicesine komik bir macera… Dolph Springer bir sabah uyandığında hayatının tek aşkı, köpeği Paul’ün kaybolduğunu fark eder. Paul’ün peşine düşen Dolph’un yoluna hayatlarını değiştireceği kişiler çıkar: pizza dağıtan bir nemfoman, bütünleşme arayışında koşu meraklısı bir komşu, Fransız-Meksika asıllı bir fırsatçı, iyice dengesiz bir hayvan dedektifi… Köpeğini ararken Dolph, bu uğurda kendi akıl sağlığını da tehlikeye atacaktır.
• DÖRDÜNCÜ KUVVET / THE FOURTH STATE / Dennis Gansel
Geceler Bizim / We are the Night ve Dalga / The Wave filmleriyle adını duyuran Alman yönetmen Dennis Gansel bu kez Rusya’da geçen bir casus-aksiyon filmine imzasını atıyor. Moritz Bleibtreu, Kasia Smutniak, Max Riemelt gibi oyuncuların yer aldığı Dördüncü Kuvvet’in kahramanı Paul Jensen, iş peşinde Berlin’den Moskova’ya taşınır ve deneyimleri sayesinde popüler bir gazetenin sosyete sayfalarının editörü olur. Moda gösterileri, partiler ve şöhretlerle dolu hayata tam da alışmışken, başı hem teröristler, hem gizli servis hem de Rusya’nın meşhur adalet sistemiyle belaya girer.
• SÜPERSTAR / SUPERSTAR / Xavier Giannoli
Xavier Giannoli’nin yönetmenliğini üstlendiği Süperstar / Superstar, sıradan, normal bir adamın bir gecede, nedensizce bir ünlüye dönüşmesinin hikâyesini anlatıyor. Filmin adındaki süperstar, hiçbir özelliği olmayan, mütevazı Martin Kazinski. Her sabah yaptığı gibi metroya binen Martin, bir tuhaflık sezer. Herkes ona bakmaktadır. Sonra biri imzasını ister, bir diğeri fotoğrafını çeker, öbürü elini sıkar… Şöhretin günümüzde ne kadar önemsendiğini işleyen film, sosyal medyayı da ele alarak bir çağdaş zaman taşlaması yaratıyor.
• TETİKÇİLER / LOOPER / Rian Johnson
Joseph Gordon-Levitt, Bruce Willis, Emily Blunt, Paul Dano, Noah Segan, Jeff Daniels gibi yıldızlarla dolu kadrosu, hızlı temposuyla bilimkurgu aksiyon filmi Tetikçiler / Looper şimdiden “yeni neslin Matrix’i” olarak tanımlanıyor. Rian Johnson’a ün kazandıran Asi Gençlik / Brick ve Bloom Kardeşler filmlerinden sonra çektiği Tetikçiler, zamanda yolculuğun mümkün olduğu 2077 yılında geçiyor. Yasadışı ilan edilen bu zamanda yolculuğu yalnızca mafya kullanmakta ve ortadan kaldırmak istediklerini geçmişe yollayarak tetikçiler tarafından öldürülmelerini sağlamaktadır. Gelecekten gelen kurbanları öldüren uzman tetikçilerin en iyilerinden biri Joe’dur. Ne var ki, Joe’nun yeni kurbanı, 30 yıl sonradan gelen kendisidir. Joseph Gordon-Levitt’in canlandırdığı Joe’nun gelecekteki halini Bruce Willis canlandırıyor.
• TÜM ARZULARIMIZ / ALL OUR DESIRES / Philippe Lioret
Fransa’nın Ken Loach’u olarak övgüler alan yönetmen Philippe Lioret’nin 2009 İstanbul Film Festivali’nde açılış filmi olarak gösterilen Hoş Geldiniz / Welcome’ın ardından çektiği ikinci filmi Tüm Arzularınız / All Our Desire, sürükleyici bir dram. Filmin kahramanı, Lyon’da yargıçlık yapan Claire, sürekli karşılaştığı alacak ve icra davalarından bunalmıştır. Bir gün, davalı bir kadına gizlice yardım eder, ancak bu durum ortaya çıkar. Arkadaş olduğu bu kadını kurtarmaya kararlı olan Claire, kendinden daha yaşlı ve daha deneyimli bir yargıç olan Stéphane’a başvurur. Bu sırada Claire’in beyninde bir tümör olduğu ortaya çıkmıştır. Hastalığını kocasından bile saklayan Claire, Stéphane ile yakınlaşırken hem adaletsizliğe hem de hastalığına karşı mücadelesini sürdürecektir.
• MARLEY / Kevin Macdonald
Marley, bir müzisyen, bir devrimci ve bir efsane olarak gençliğinden uluslararası yıldız oluşuna dek bu efsane sanatçı Bob Marley’in yaşam öyküsünü anlatıyor. Marley ailesinin desteğiyle gerçekleştirilen filmde daha önce gün yüzüne çıkmamış görüntüler, inanılmaz performanslar ve yakın dostlarıyla yapılmış röportajlar da yer alıyor. İlk kez Berlin Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan filmin yönetmeni, Kevin Macdonald filmde, ölümünden 30 yıl sonra bile Bob Marley’in nasıl hâlâ dünyanın dört bir yanındaki insanlara hitap etmeyi sürdürdüğünü inceliyor.
• W.E. / Madonna
Madonna’nın son sinema çalışması W.E., aralarında 60 yıl olan iki aşk hikâyesini aynı anda anlatarak geçmişle geleceği özenle birlikte işliyor. Mutsuz evliliğinden bunalan New York’lu Wally Winthrop, Amerikalı sevgilisi Wallis Simpson’la evlenebilmek için tahttan feragat eden İngiltere Kralı 8. Edward’ın hikâyesini takıntı haline getirmiştir. Bu ünlü çiftin eşyalarının satışa çıkartıldığı bir açık artırmada Wally, Evgeni ile tanışır. Sotheby çalışanlarından Evgeni’nin geçmişi karanlıktır ama yine de bu gizemli adama âşık olur. Madonna’nın senaryosunu da yazdığı filmde bir yandan Wally’nin yasak aşkına şahit olurken bir yandan da İngiliz hanedanını karıştıran bu tarihi skandalı izleriz… Filmin oyuncu kadrosunda Abbie Cornish, James D’Arcy, Oscar Isaac, Andrea Riseborough ve James Fox gibi tanınmış isimler yer alıyor.
• ANTON CORBIJN İLE İÇLİ DIŞLI / ANTON CORBIJN INSIDE OUT / Klaartje Quirijns
Joy Division, U2, Metallica, Depeche Mode’dan R.E.M’e müzik dünyasının sayılı isimlerinin imajlarını belirleyen Hollandalı fotoğraf dehası ve yönetmen Anton Corbijn’ın aykırı olduğu kadar dopdolu bir kariyeri konu alan film, Klaartje Quirijns imzasını taşıyor. Anton Corbijn ile İçli Dışlı / Anton Corbijn Inside Out, başta Corbijn’ın kendisi olmak üzere Bono ve George Clooney gibi ünlülerle yapılan röportajlar eşliğinde Corbijn’ın çocukluk evini, çalışma mekânlarını, stüdyosunu ve film setlerini ziyaret ediyor, popüler kültürün bu nevi şahsına münhasır kişiliğinin samimi ve eşsiz bir portresini çiziyor.
• İTAAT / COMPLIANCE / Craig Zobel
İlk gösterimini Sundance’te yapan ve gerçek bir olaydan esinlenen Craig Zobel’in filmi İtaat / Compliance, gerçeğin bazen kurmacadan daha da tuhaf olabileceğini kanıtlıyor. Ohio’da şehir dışındaki bir fast food lokantasında çalışan Sandra’yı bir gün polis telefonla arar. Arayan polis memuruna göre lokanta çalışanlarından Becky adındaki genç kız bir müşteriden para çalmıştır. Sandra telefondaki polise inanır ve talimatlarını harfi harfine izleyerek Becky’yi tutsak alır. Bundan sonrası çarçabuk çılgınlığın sınırlarına dayanan bir kâbusa dönüşecektir.
• JACK VE DIANE / JACK & DIANE / Bradley Rust Gray
Quay Kardeşler’in hazırladığı animasyon sahneleri ve Múm’un bestelediği müziklerle Jack ve Diane ilk aşkı uzun süreli bir ilişkiye dönüştürme çabasını anlatıyor. Bradley Rust Gray’in yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerini Juno Temple, Riley Keough, Cara Seymour ve Kylie Minogue paylaşıyor. İki genç kız, Jack ve Diane, New York’ta sıcak mı sıcak bir yaz günü tanışır, geceyi deliler gibi öpüşerek geçirirler. Fıkır fıkır ve sessiz Diane’in baştan çıkaran masumiyeti erkeksi Jack’in taştan kalbini hemen eritiverir. Ne var ki, Diane’in yaz sonunda taşınacağını öğrenen Jack, kızı kendinden uzaklaştırır. Diane, hissettiği duyguların gücüne kapılıp kendini ifade etmekte zorlanınca, vücudunda engel olamadığı bazı korkunç değişiklikler ortaya çıkar.
• BEN, ANNA / I, ANNA / Barnaby Southcombe
Tüyler ürperten bir cinayet, kendinden bıkmış bir polis müfettişi ve baştan çıkarıcı bir femme fatale… Fransız Yeni Dalgası’ndan esinlenen ve İngiltere’de geçen Barnaby Southcombe’un kara filmi Ben, Anna / I, Anna türünün tüm klişeleriyle oynuyor. Filmin kahramanları haftalardır uykusuzluk çeken Başkomiser Bernie Reid ve gizemli dul Anna ilk kez bir çöpçatanlık partisinde karşılaşıyor ancak Anna daha sonra bir araya geldiklerinde ne Bernie’yi ne de ilk karşılaşmalarını hatırlıyor. Anna’nın vahşice işlenmiş bir cinayete bulaştığı ortaya çıkınca Bernie’nin mesleki kaygılarıyla sevgi ve yakınlık ihtiyacı çatışıyor. Ne var ki, Anna’nın zihnindeki karmaşa çözülünce ortaya çıkan gerçek her ikisine de çok ağır gelecektir. Filmin başrollerini Charlotte Rampling ve Gabriel Byrne paylaşıyor.
• KAPI / THE DOOR / István Szabó
Sinemasal öykülerin ustası Macar yönetmen István Szabó’nun 1960’larda geçen son filmi Kapı / The Door, iki kadının arkadaşlığının sınırlarını keşfe çıkıyor. Roman yazarı olmak isteyen Magda, günlük işlerinde yardımcı olması için yaşlı çamaşırcı Emerenc’i ikna eder. Hizmetleri kusursuz olsa da Emerenc huysuz, ters ve katıdır. Geçmişi meçhuldür; kasabada hakkında şüphe ve dedikodular yürümektedir. Zamanla, tüm tuhaflıklarına rağmen Emerenc ile Magda arasında garip olduğu kadar sağlam bir bağ kurulacaktır. Oscar ödüllü Helen Mirren, Başkalarının Hayatı filminden hatırlayacağınız Martina Gedeck ve Karoly Eperjes başrollerde.
• BAŞKA BİR KADIN / ANOTHER WOMAN’S LIFE / Sylvie Testud
Fransız yıldız oyuncu Sylvie Testud ilk kez kamera arkasına geçerek çektiği romantik komedi Başka Bir Kadın / Another Woman’s Life’ın başrollerinde Fransız sinemasının en tanınmış iki oyuncusu Juliette Binoche ve Mathieu Kassovitz’e yer veriyor. Filmin adındaki kadın olan Marie, tanıştığı bir çizgi roman sanatçısıyla hoş bir gece geçirir ve sabah uyandığında aradan 15 yıl geçmiş olduğunu fark eder. Bu sürede çizgi romancı Paul ile evlenmiş, çok tatlı bir oğlan çocuğu sahibi olmuş, çok uluslu bir yatırım firmasının başına geçmiş, Paris’te muhteşem manzaralı bir dairede oturmaya başlamıştır. Ne var ki, bu başarı öyküsü ilk aşkına mal olmuştur ve dört gün içinde Paul’den boşanacaktır. Marie kısa zaman içinde hem bu “hafıza kaybının” üstesinden gelmeye hem de yuvasını kurtarmaya çalışacaktır.
• SEYYAR EV / MOBILE HOME / François Pirot
François Pirot’un Locarno Film Festivali’nde büyük ilgi toplayan filmi Seyyar Ev / Mobile Home, yeni bakış açıları ve aceleci hayalleri keşfe çıkan bu keyifli komedi. Kız arkadaşından ayrılıp işinden istifa eden Simon, taşrada küçük bir kasabada oturan emekli ailesinin yanına geri döner. Hâlâ babasıyla birlikte yaşayan çocukluk arkadaşı Julien ile buluştuklarında otuzlu yaşlarındaki iki kafadarın aklına eski hayallerini gerçekleştirmek gelir ve yollara koyulup müthiş bir macera yaşamak üzere devasa bir karavan satın alırlar. Daha yola çıkamadan karavan bozulunca planları ertelenmiş olur, ama yine de seyahate çıkacaklardır hem de oldukları yerde. “Hareketsiz tatil”lerinin ilk yarısı böyle başlar.
• HAYVANAT BAHÇESİNDEN KARTPOSTALLAR / POSTCARDS FROM THE ZOO / Edwin
İlk gösterimini Berlin Film Festivali’nde yapan ve efsaneler, efsunlar, anılar ve rüya gibi görüntülerle dolu aşk filmi Hayvanat Bahçesinden Kartpostallar / Postcards from the Zoo, Kör Domuz Uçmak İstiyor’un yönetmeni Edwin’in ikinci uzun metrajlı filmi. 20 yıl önce bir hayvanat bahçesinde terk edilen ve hayvan terbiyecileri tarafından büyütülen Lana’nın tek bildiği yer bu hayvanat bahçesidir. Lana’nın dünyasına bir gün yakışıklı bir kovboy girer ve sihirbazlık numaralarıyla aklını çeler ve Lana, kovboyun peşi sıra yuvasını terk eder. Bir gün, gösteri sırasında sihirbaz kovboy kayboluverir. Yapayalnız kalan Lana, “ekstralı” bir masaj salonunda çalışmak zorunda kalır. Yüreğindeki özlem duygusu kabardığında, imkânsızı ister ve yuvasına dönmeye karar verir.