14.04.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Tarihin hiçbir yere koymadığı, koymak istemediği bir coğrafya Filistin… Kendi seyrinde hep ‘öteki’ olarak işaret edilen, her türlü ötelemeye karşı da vazgeçmeyerek direnişin sembolü olmuş bir yer.
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED), Filistin topraklarının tarihsel, politik ve kültürel bağlamda nasıl gözlendiğini ele alan “Kuşbakışı Filistin” sergisinde bölgenin yazılan ama görülmeyen tarihine ışık tutuyor. 2021-2022 arasında Ramallah’taki A.M. Qattan Vakfı’nda ziyarete açılan serginin İstanbul’daki güncellenmiş hâlinde değişen pek bir şeyin olmadığını görüyoruz. Tam tersi kuşbakışı görünüşte daha acı bir tablo var artık. Serginin kürasyonu Ortadoğu’daki şiddetin yükselen dozunu, Gazze’de devam eden yıkımı tarihsel arka planıyla güncelliyor.
Varoluş sancısı
Kronolojik bir akıştan öte tarih ve varoluş okuması sunan sergi, Filistin’deki Osmanlı yönetiminin son evresini, Britanya’nın manda rejimi ile bunun siyonist devletin altyapısının kurulmasındaki rolünü ve devam eden İsrail kolonyalizmini gösteriyor.
Sergi tematik olarak “Gökyüzü Casusları”, “Mit ve Düzen”, “Kudüs’ün Temsili”, “Hafıza Limanları”, Seyahatler ve Arzular”, “Coğrafi Görünüm” gibi bölümlere ayrılmış. Filistin yüzyıllardır Batı’nın markajında. Bu kapsamda çok sayıda sömürgeci, asker, seyyah, fotoğrafçı, arkeolog burayı takip etmiş. Serginin tematik olarak ayırdığı her bölüm, Filistin’in tarihindeki politik yerinden sembolik anlamına bağlanıyor. Sergi bu yönüyle bir ülkenin tarihinden toprağına, arkeolojisinden kültürüne kadar nasıl nefessiz bırakıldığını gösteriyor. Özellikle “Arkeoloji, Hırsızlık, Sömürü” başlıklı bölüm, kutsal kitapların maddi kalıntılarını bulma gerekçesiyle başlayan arkeolojik çalışmaların bir sömürü hâline getirilip yağmalamadığını aktarıyor.
“Gökyüzü Casusları”, Birinci Dünya Savaşı’ndan günümüze hava fotoğrafçılığının bir gözetim ve denetim aracı olarak nasıl kullanıldığı incelerken “Mit ve Düzen”, sistematik propagandalarla Filistin devletinin nasıl parçalanarak sömürülmeye hazır alan olarak addedildiğini anlatıyor. Filistin’in demiryolu, liman ve karayolları tarih boyunca büyük öneme sahip olmuştur. Sergi bu yolları ve bu yollardan geçen savaş, yıkım ve inşa sürecindeki tekrarı da gösteriyor. Abdülhamid’in Hicaz Demiryolu da hem fotoğraflarla inşaat sürecini hem rotayı belgeliyor. Sergide İsrail’in saldırılarına karşı yerel halkın direniş örnekleri de bol bol yer buluyor. “Kuşbakışı Filistin” 25 Ocak 2026’ya dek ANAMED’de ziyaret edilebilir
II. Abdülhamid’in saat kulesi
Sergide konsept ve araştırmasını Khaldun Bshara’nın ile dizaynını Yousef Taha’nın üstlendiği Sultan II. Abdülhamid’in tarihi saat kulesinin bir 3D baskısı da yer alıyor. 1902’de Sultan II. Abdülhamid tarafından tahta çıkışının 30. yıldönümünü kutlamak amacıyla inşa ettirilen saat kulesi Geç Osmanlı modernitesinin sembolü kabul edilen ve namaz vakitlerini gösteren tek kuleydi. Sergide yeniden hayat bulan bu saat, 1922’de İngilizler tarafından ‘çirkin görüntü’ gerekçesiyle eleştirilmiş ve 1922’de yıkılmış. Kudüslüler tarafından hafızalarda yaşayan anıt, Filistin mirası kapsamında yeniden canlandırılmış.