09.04.2013 - 11:29 | Son Güncellenme:
FESTİVAL GÜNDEMİNDE EMEK SİNEMASI MÜCADELESİ VAR
Emek Sineması’nı kurtarmak için 31 Mart Pazar günü yapılan eylemde sinemanın içine girilmiş, binada başlatılan inşaatın korumaya yönelik olmadığı, fotoğraflarla kamuoyuyla paylaşılmıştı. 7 Nisan Pazar günü daha geniş katılımla yapılan eyleme polisin müdahalesiyle tepkiler de artmaya başladı. Yürüyüş ve sonrasında yaşanan olaylarla festivalin bahar coşkusu, Emek Sineması mücadelesine kaymış durumda. Gösterimlerde ve söyleşilerde her fırsatta festival konukları ya da salondaki izleyiciler tarafından durum dile getirilmeye devam ediliyor. Sinema Yazarları Derneği SİYAD’ın basın bildirisi ve Costa-Gavras’ın açıklamasının yanında, uluslararası basında da FIPRESCI’nin (Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği) basın bildirisi ve Avrupa Sinema Portalı Cineuropa’nın haberi gündemde yer etti.
COSTA-GAVRAS’TAN AÇIKLAMA
Costa-Gavras Pazar günü katıldığı Emek Sineması yürüyüşü sonrasında yaşanan olaylarıyla ilgili bir açıklama yaptı: “Barışçıl bir toplantı sonrasında çıkan ve tam olarak neyin tetiklediği bilinmeyen şiddet olayları bize bu toplantının asıl sebebini unutturmamalı. Önemli bir sinema, bir kültür merkezi, tahrip edilmemelidir. Bu sanki geçmiş belleğimizden bir parçayı silmek ve gelecek için önemli bir mekânı ortadan kaldırmak gibidir. Bu da politik, sosyal ve sanatsal bir hata olur. Bulunduğu yerin gerektirdiği tüm saygı ile Başbakan’a, İstanbul’un kültürel bütünlüğünün garantörüne seslenmek istiyorum. Ondan bu salonu kurtarmasını ve ticaretin kültürden üstün gelmemesi için harekete geçmesini rica ediyorum.”
ATİLLA DORSAY YAZILARINA SON VERDİ
Türkiye’nin en eski sinema yazarlarından, sinema duayeni ve İstanbul Film Festivali Danışma Kurulu Onur Üyesi Atilla Dorsay, dünkü “Veda Zamanı” başlıklı köşe yazısında mesleğini bıraktığını yazdı. İstanbul Film Festivali olarak kurucularımızdan Atilla Dorsay’ın verdiği bu karardan dolayı derin üzüntü duyuyoruz.
SİNEMACILAR ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDE
Pazar günü Emek Sineması önünde yapılan eylemde gözaltına alınan ve ifade vermek üzere Çağlayan Adliyesi’nde bulunan Özgür İpek, Hazar Berk Büyüktunca, Mehmet Ferit Aka ve festivalin FIPRESCI jüri üyesi olan sinema yazarı Berke Göl’e destek amacıyla bir araya gelen sinemacılar adliye önünde bir basın açıklaması yaptılar.
Festivalde Dün
SAHTE TARİH
Yönetmen Marco Bechis’in Mussolini’nin kurduğu Luce Enstitüsü’nün arşivinden, 8 milyon metre uzunluğundaki film malzemesi arasından titizlikle seçip yeniden kurguladığı muazzam bir çalışma Liderin Gülüşü. Filmin dünkü gösterimde Bechis, Mussolini ile Berlusconi arasında benzerlikler görüyor musunuz sorusuna şöyle cevap verdi: “Berlusconi seçimle iktidara geldi ama evet benzerlikler var.”
HÂLÂ SAVAŞIN GÖLGESİNDE YAŞIYORUZ
Sinemada İnsan Hakları yarışma filmlerinden Kesişen Hayatlar’ın dünkü gösteriminde yönetmen Srdan Golubovic, filmiyle ilgili şu noktaların altını çizdi: Ben bir savaş filmi ya da politik bir film değil savaşın hayatımızı nasıl değiştirdiğinin filmini yapmak istedim. Biz bugün hâlâ savaşın gölgesinde yaşıyoruz. Filmdeki her karakterde benden bir parça var ama en çok doktorla özdeşlik kurabilirim. Çünkü biz savaş zamanı Belgrad’da olayları dışarıdan seyrediyorduk. Savaş karşıtı gösterilere katılıyorduk ama bir şey yapmadık, daha doğrusu bir şey yapamadık.
BİENAL PANELİ
13. İstanbul Bienali’nin, festival kapsamındaki “Ben Kentli-Vatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir” başlıklı program neoliberal sistemin istikrarsızlaştırıcı gücüne ve bu sisteme gösterilen farklı tepkilere odaklanıyor. Aynı başlıklı panelde Yabancılar Dışarı! filminin yönetmeni Paul Poet, Chto Delat (Ne Yapmalı?) kolektifinden, Kule filminin yaratıcılarından Dmitry Vilensky ve festivalin Belgesel Danışma Kurulu Üyesi Berke Baş "Bu karmaşık kavramları sinema nasıl ifade edebilir?" ve "Mevcut gerçekliğe alternatifler önermede sinemacıların rolü nedir?” gibi soruları tartışmaya açtılar. Film programının küratörlerinden Yael Messer ve Fulya Erdemci’nin sunduğu söyleşinin başında Erdemci 13. İstanbul Bienali’nin başlığı “Anne Ben Barbar Mıyım?”ın Lale Müldür'ün şiirinden alındığını hatırlattı, “Barbar”ın aynı zamanda dili anlaşılmayan, dili bilinmeyen anlamına geldiğini söyledi. Moderatör Berke Baş sanatçılara sorular yöneltti. Dimitry Vilensky, Brechtiyen estetiği videolarına sıkça taşıdıklarını, subculture'a (altkültür) hitap etmek yerine daha fazla sayıda izleyiciye ulaşmak için high culture (yüksek kültür) tercih ettiklerini söyledi. Ayrıca Vilensky videoların bağımsız dolaşımının, internetten ulaşılabilirliğinin önemine değindi.
BARIŞ HER AN GELEBİLİR
Yönetmen ve FACE Sinemada İnsan Hakları jüri üyesi Dan Setton, 194. Devlet filminin ikinci gösteriminde yine barış umudunu vurguladı: Bu filmi yapma nedenim İsrail'de de Filistin halkında da barışı isteyenlerin olması. Filmi izlerken yukarıdan yapılan çekimlere dikkat etmişsinizdir, bu görüntülerde tüm bu tartışmaların biraz yukarısına çıkalım orda yaşayan halklara bakalım demek istedim. Barış için esas engel siyasetçiler, halk barıştan yana.
HOMOFOBİK BİR ÜLKE İÇİN TEDDY ÖDÜLÜ ALMAK ÇOK ÖNEMLİ
Polonya’da din ve cinsellik konularında büyük tartışmalara yol açan ...Adına filminin dünkü gösterimine yönetmen Malgoska Szumowska’nın eşi ve aynı zamanda filmin oyuncusu olan Mateusz Kosciukiewicz katıldı. Filmin Polonya’da nasıl karşılandığı sorusu üzerine Kosciukiewicz “Bizim gibi homofobik bir ülke için Teddy Ödülü’nü almak çok önemliydi. Parlamentoda komünizm sonrası sol kanat zayıflamış durumda, güçlü olan sağ kanattan çok fazla eşcinsellik karşıtı söylem çıkıyor; bu tartışmalar süredursun ben bu durumun üstesinden geleceğimize inanıyorum” dedi.
STARLET BİR KEZ DAHA FESTİVAL SEYİRCİSİYLE BULUŞTU
Yönetmen Sean Baker, yapımcı Shih-Ching Tsou ve görüntü yönetmeni Radium Cheung’in katıldıkları dünkü gösterimde Baker, aslında bir süpermodel olan Dree Hemingway’in ilk başlarda tereddüt ettiği halde bu rolün üzerinden başarıyla kalkabildiğini; Tsou’nun bir spor salonunda tesadüfen keşfetmesi sonucu filme dahil olan Bedeska Johnson’ın ise bu ilk oyunculuk deneyiminde beklediklerinden daha iyi bir performans çıkardığını belirtti. Johnson birkaç gün önce hayata veda etti.
YOLCULUK VARDIĞINIZ YERDEN DAHA ÖNEMLİ
Balkan Ruhu’nun yönetmeni Hermann Vaske filmin gösterimine BaBa ZuLa’dan Murat Ertel ile katıldı. Vaske filmiyle ilgili şunları söyledi: Filmin çekimlerinin bitmesini hiç istemedim, bazen dedikleri gibi yolculuk vardığınız yerden daha önemli oluyor. Film için çok fazla bütçemiz yoktu ama çok eğlendik. Balkanlar benim için dünyanın bilmediğim bir bölümüydü ve bu yolculuk sayesinde tanıştığım insanlardan çok şey öğrendim.
BİR HURDACININ HAYATI
“Tarafsız Bölge” filmiyle Oscar’ın sahibi olan Danis Tanovic Berlin’de Gümüş Ayı kazanan filmi Bir Hurdacının Hayatı filminin dünkü gösteriminde izleyenlerle buluştu. Filmde kendilerini oynayan Hurdacı Nazif ve ailesinin bu hikâyesini gazeteden ilk okuduğunda çok sinirlendiğini, bu şaşırtıcı durumun doğru olup olmadığını öğrenmek için bizzat gidip onlarla tanıştığında gözlerine inanamadığını belirtti. İşin en zor kısmının durumu olabildiğinde gerçekçi tutmak olduğunu; bu yüzden genellikle ilk veya ikinci çekimleri kullandığını söyledi. Emek Sineması’yla ilgili yaşanan olaylar üzerine ise “Bence sinemanız için sonuna kadar savaşın!” mesajında bulundu. Tanovic aynı zamanda bugün Salon İKSV’de saat 13.30’de Köprüde Buluşmalar kapsamında düzenlenecek “Bütçesiz Film Yapmak Mümkün mü?” adlı panelde konuşmacı olarak yer alacak.
UZUN ZORLU TEPETAKLAK BİR YOLCULUK
“NTV Belgesel Kuşağı” filmlerinden Leviathan, alışılmışın dışındaki ses ve görüntü kullanımıyla balıkçılığa odaklanıyor. Filmin yönetmenlerden Lucien Castaing-Taylor çocukluğundan beri etrafındaki herkesin balıkçılıkla, denizle ilgilendiğini Boston’daki bu küçük kasabada deniz dışındaki yaşantının sıkıcı olduğunu bu yüzden denizi ve denizle, balıkçılıkla ilgili gerçeği daha farklı yoğun ve sert anlatmayı istediklerini söyledi.
İKİ ZIT KUZEN
Nescafe Gold’un sponsorluğunda gösterilen “Yeni Bir Bakış” filmlerinden Gonzalo Tobal, ilk uzun metrajlı filmi Villegas’ın gösterimi sonrası filme adını da veren Villegas kasabasının aslında filmin müziklerini de yapan çok yakın arkadaşı Nacho Rodríguez’in memleketi olduğunu, çekimleri müzisyenin çiftlik evinde gerçekleştirdiklerini, hatta filmdeki büyükbaba karakteri için de Rodríguez’in ölen büyükbabasından esinlendiğini söyledi.
YAPTIĞIMIZ İŞİN BU TOPRAKLARDA BİR ANLAMI VAR
Yönetmenlerinin yanı sıra filmin ana karakterleri Onnik ve Ara Dinkjian’ın da gösterimine katıldığı Garod belgeselinin gösteriminde duygulu anlar yaşandı. Burcu Yıldız’la birlikte yönettikleri film için Onur Günay şöyle dedi: Filmi daha önce kaç kere izledim bilmiyorum ama şimdi festivalde izlerken fark ettim ki bu film sadece diasporadaki Ermenilerin hasret filmi olmamış bizim de onlara, kaybettiklerimize hasretin filmi olmuş. Ara Dinkjian da “Yaptığımız işin tek başına bir anlamı yok, sizinle bir anlamı var, bu topraklarda bir anlamı var” sözleriyle duygularını dile getirdi.
TÜRKAN VE İZZET FİLMİ YAPALIM
Groupama Özel Gösterim sponsorluğunda, İstanbul Film Festivali işbirliğiyle “Türk Klasikleri Yeniden” projesi kapsamında Lütfi Ö. Akad’ın unutulmaz eseri Vesikalı Yarim Mimar Sinan Üniversitesi Prof. Sami Şekeroğlu Sinema Televizyon Merkezi akademisyenleri tarafından restore edildi. Filmin restorasyonu sonrası ilk gösterimi Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Televizyon Merkezi’nde gerçekleşti. Filmin gösterimi için düzenlenen davete Groupama Genel Müdürü Ramazan Ülger, Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Televizyon Merkezi akademisyenleri, İstanbul Kültür Sanat Vakfı yöneticileri, filmin efsane oyuncuları Türkan Şoray, İzzet Günay, filmin yapımcısı Şerafettin Gür, senarist Safa Önal ile Lütfi Ö. Akad’ın oğlu ve sinema ve iş dünyasından tanınmış simalar katıldı. Düzenlenen davette konuşan Groupama Genel Müdürü Ramazan Ülger; filmin restorasyonu konusunda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema Televizyon Merkezi’nin son derece titiz bir çalışma gerçekleştirdiğini ve bu alanda dünyada örnek gösterilecek bir çalışmaya imza attıklarını vurguladı.
Ramazan Ülger’in konuşmasının ardından Sami Şekeroğlu üniversitenin restorasyon çalışmalarına değinirken, Azize Tan da Türk filmlerinin korunmasının önemini vurgulayarak Asiye Korkmaz, Sami Şekeroğlu ve Groupama’ya teşekkür etti. Sonrasında sahneye gelen Şerafettin Gür, Safa Önal, İzzet Günay ve Türkan Şoray ise filmle ilgili anılarını paylaştı ve Lütfi Ö. Akad’ı andı.
BALKAN RUHUNA YAKIŞAN BİR PARTİ
“NTV Belgesel Kuşağı” filmlerinden “Balkan Ruhu” dünkü gösterimin ardından akşam Babylon Lounge’ta Baba Zula’nın DJ’liğini yaptığı Balkanlar’ın kültürel, politik ve felsefi coğrafyasında inişli çıkışlı bir yolculuğu andıran bir partiyle devam etti.
KÖPRÜDE BULUŞMALAR’DA 3 FARKLI PANEL
Dün Köprüde Buluşmalar kapsamında üç panel gerçekleştirildi: “VoD ve Yeni Dağıtım ile Tanıtım Yöntemleri” panelinin hemen arkasından “Gürcistan -Türkiye Sineması Buluşması” adlı panelde film fonları ve film yapım şartları değerlendirildi. Son panel ise “Fransa’da Film Sektörü ve Yapımlara Destek”.
Festivalde Bugün
İKİ KADININ SIRADIŞI DOSTLUĞU
21 ve 85 yaşındaki iki kadının arasında gelişen dostluğu anlatan Starlet filminin Feriye Sineması saat 11.00’deki gösterimine katılacak yönetmen Sean Baker ve ekibi gösterim sonrası soruları cevaplayacak.
KARNAVAL’LA HAYATINIZ DEĞİŞECEK
Ulusal Yarışma filmlerinden Can Kılcıoğlu’nun ilk uzun metrajlı filmi Karnaval Atlas Sineması’nda saat 13.30’da yönetmenin katılımıyla gösterilecek. Yönetmen Kılcıoğlu İzmir'de geçen bu ilk filminde kendi sözleriyle “‘görünmez’ insanların hayatta var olma sancılarına ironik bir dille” odaklanıyor. Yönetmenle yapılan söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz. http://film.iksv.org/tr/festivalgunlugu/686
ARJANTİN’DEN YENİ BİR BAKIŞ
Arjantinli yönetmen Gonzalo Tobal, Nescafe Gold’un sponsorluğundaki “Yeni Bir Bakış” bölümü kapsamında festival izleyicisiyle buluşacak ilk uzun metrajlı filmi Villegas’ın Nişantaşı Citylife City’s Sinemaları’nda saat 13.30’daki gösterimine katılacak.
İPLERİN UCUNDAN
İplere bağlı düzinelerce kameralarla balıkçılığı bambaşka bir şekilde anlatan “NTV Belgesel Kuşağı” bölümünden Leviathan, filmin yaratıcılarından Harvard Üniversitesi Duyusal Etnografya Laboratuarı Yöneticisi Lucien Castaing-Taylor’ın katılımıyla Beyoğlu Sineması’nda saat 13.30’da izlenebilir.
REYGADAS SİNEMA DERSİ
2000’li yılların filmleri en çok tartışılan yönetmenlerinden Carlos Reygadas, festival kapsamında 16.00’da Salon İKSV’de vereceği sinema dersiyle, kendi sinema dünyasını yaratma macerasını seyircilerle paylaşacak. Festival programında “Gerçek Mucizedir: Carlos Reygadas” başlıklı bölümde tüm uzun metrajlı filmleri ve iki kısa filmi gösterilen yönetmenin sinema dersi, Engin Ertan moderatörlüğünde yapılacak. Yerler kısıtlı olduğu için rezervasyon@iksv.org adresine bir e-posta yollamanız gerekiyor.
AİLELERİN GÜNAHLARIYLA HEP ÇOCUKLAR MI YÜZLEŞİR?
Yönetmenliğini Tony Krawitz’in üstlendiği Avustralya yapımı Ölü Avrupa, tarih, suçluluk ve sırlar üzerine bir film. Yönetmenin katılımıyla Atlas Sineması’nda saat 16.00’da gerçekleşecek gösterimde Krawitz soruları yanıtlayacak. Altın Lale Uluslararası Yarışma bölümünde yer alan bu filmin yönetmeniyle yapılan röportaja buradan ulaşabilirsiniz:
http://film.iksv.org/tr/festivalgunlugu/681
SAVAŞIN GÖLGESİNDE
Bosna Savaşı’nda geçen gerçek bir hikâyeden esinlenen Kesişen Hayatlar filminin Nişantaşı Citylife City’s Sinemaları’nda saat 16.00’daki gösterimine yönetmen Srdan Golubovic da katılıyor.
HAYATBOYU YARIŞMADA
İlk filmi Köprüdekiler ile 28. İstanbul Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma”da Altın Lale Ödülü’nü alan Aslı Özge’nin ikinci filmi Hayatboyu hem Ulusal hem de Uluslararası Yarışma’da Altın Lale için yarışacak. Filmin Atlas Sineması saat 19.00’daki gösterimine katılan Aslı Özge soruları yanıtlayacak.
BEŞ NESLİN PASTACILIK HİKÂYESİ
Gurbet Pastası göçün, pastacılığın, zenginliğin, fakirliğin, beş neslin hikâyesi... Filmin yönetmeni Ayşe Funda Aras’la Pera Müzesi Salonu’nda saat 19.00’daki gösterim sonrası bu ilginç hikâyeyle ilgili konuşma fırsatını kaçırmayın.
BABA-OĞUL RENOIRLAR’IN ÖYKÜSÜ
2012 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış Bölümü'nün kapanış filmi Renoir ressam Pierre-Auguste Renoir ile sinemacı oğlu Jean Renoir’ın öyküsünü anlatıyor. Filmin yönetmeni Gilles Bourdos festivalin konuğu olarak Feriye Sineması saat 21.30’daki gösterime katılarak izleyicilerin sorularını cevaplayacak.
TÜRKİYE BELGESELLERİ PERA’DA
Dersim’de 1938’de yaşanan acıların günümüz bölge halkının hayatını nasıl etkilediğini, Şakak köyünde yaşayan Besna, kızı Devrim ve Melek’in gündelik hayatlarından kesitler sunarak veren Fecîra, belgeselin yönetmeni Piran Baydemir’in katılımıyla Pera Müzesi Salonu’nda saat 21.30’da gösterilecek.
DANIS TANOVİC KÖPRÜDE BULUŞMALAR’DA!
Salon İKSV’de saat 13.30’de düzenlenecek “Bütçesiz Film Yapmak Mümkün mü?” panelinde Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü ve En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan ve festivalde “Sinemada İnsan Hakları Yarışması”nda gösterilecek Bir Hurdacının Hayatı filminin Oscarlı yönetmeni Danis Tanovic ile yapımcıları filmin yapım süreci hakkında konuşacaklar.
Bunun yanında, Akbank Sanat’ta saat 10.30’da “Polonya Film Sektörü İle Tanışalım” ve saat 15.30’da “Sinemada Edebiyat Uyarlamaları Üzerine Sinema Dersi” Köprüde Buluşmalar’ın yarınki diğer etkinlikleri. Panellere katılabilmek için Akbank Sanat’ta ön kayıt yaptırmak gerekiyor.
Festivalde Yarın
IRGATLIK MEVSİMİ GELİNCE
“Yeni Türkiye Sineması” bölümünden Ömer Can’ın Toprağa Uzanan Eller filmi Beyoğlu Sineması saat 11.00’da yönetmenin katılımıyla gösterilecek. Film, Çukurova´da mevsimlik işçilerin yaşamları ve çalışma koşullarını çocuk gözünden masalsı bir dille anlatıyor.
BABASIZ BİR HAYAT
Altın Lale Ulusal Yarışma filmlerinden Köksüz’ün Atlas Sineması saat 13.30’daki gösterimine yönetmen Deniz Akçay Katıksız katılacak. Katıksız kendi sözleriyle bu ilk filminde "arada kalmış, kendine rol biçememiş insanların başkalarınca giydirilen rolleri beceriksizce taşıma çabalarının hikâyesini" anlatıyor. Ayrıca yönetmenin bu ilk sinema deneyimiyle ilgili fikirlerini paylaştığı röportaja buradan ulaşabilirsiniz:
http://film.iksv.org/tr/festivalgunlugu/689
PERA’DA TÜRKİYE BELGESELLERİ
Yarın Pera Müzesi Salonu’nda gösterilecek “Türkiye Belgeselleri”nden ilki Somnur Vardar’ın Yolun Başında filmi. Yönetmen, saat 16.00’daki gösterimin ardından soruları yanıtlamak üzere salonda hazır bulunacak.
ÇEMBERİN İÇİNDE
“Yeni Türkiye Sineması”nın yarın gösterimi gerçekleştirilecek diğer filmi İçimdeki Çember’in yönetmeni Deniz Çınar ile filmden sonra konuşma fırsatı yakalamak isteyenler Beyoğlu Sineması saat 16.00’daki gösterimi kaçırmasın.
TARİH, SUÇLULUK VE SIRLAR ÜZERİNE
Yönetmeni Tony Krawitz’in Yunan tragedyası formundan esinlendiği, Altın Lale Uluslararası Yarışma filmlerinden Ölü Avrupa, yönetmenin katılımıyla Feriye Sineması’nda saat 19.00’da gösterilecek.
PERA’DA ÖZEL GÖSTERİMLERE DEVAM!
Pera Müzesi Salonu’nda “Türkiye Belgeselleri”nden iki film daha izleyicilerle buluyor. Münir Alper Doğan’ın yönetmenliğini yaptığı Böyle Söyledi Habip saat 19.00’da, Sami Solmaz’ın medyada yer almayan haberleri konu alan belgeseli Savaşın Tanıkları saat 21.30’da yönetmenlerin katılımıyla izlenebilir.
İSRAİL’E “YENİ BİR BAKIŞ”
Festivalin “Yeni Bir Bakış” bölümünün merak uyandıracak filmlerinden Son, yaşlı bir çiftin mahrem portresini çizerken tüketim ve bürokrasi çarkları içinde yabancılaşmış ve körelmiş İsrail toplumunu da eleştiriyor. Filmin yönetmeni Amir Manor, bu ilk uzun metrajlı filminin Nişantaşı Citylife City’s Sinemaları’nda saat 19.00’daki gösteriminde izleyicilerle buluşuyor.
AİLEYİ BİR ARADA TUTAN
Cemil Ağacıkoğlu’nun zihinsel engelli bir adamın hüzünlü hikâyesini anlattığı Özür Dilerim filmi Altın Lale Ulusal Yarışma bölümünde yer alıyor. Filmin Atlas Sineması saat 21.30’daki gösterimine katılanlar filmin sonunda yönetmene sorularını yöneltme şansı bulacaklar.
KUZEYDEN KADIN HİKÂYELERİ
Festivalin yeni bölümü “Kadın Hikayeleri”nden, sıradışı bir karakteri canlandıran 21 yaşındaki başrol oyuncusu Nermina Lukac’ın birçok ödül kazandığı Ye Uyu Öl filminin Feriye Sineması saat 21.30’daki gösterimine filmin yönetmeni Gabriela Pichler katılıyor.