02.03.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - Venedik Film Festivali’nden beri adını duyuyorduk “I’m Still Here/Hâlâ Buradayım”ın. En İyi Senaryo Ödülü kazanan filmde Fernanda Torres’in performansı övülüyordu. Film, Brezilya’nın Oscar adayı oldu. Fernanda Torres, En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı olarak açıklanmadan önce ise büyük bir sürprize imza atarak Angelina Jolie, Nicole Kidman, Kate Winslet, Tilda Swinton ve Pamela Anderson’ı geride bıraktı; En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Küre kazanan ilk Brezilyalı aktris oldu. Sonrasında da Torres’in ilk Oscar adaylığı geldi. Filmi izleyince anlıyorsunuz ki senenin tüm oyunculuk ödülleri Torres’e verilmeliymiş.
“Hâlâ Buradayım”, ‘70’lerin başında Brezilya’da askeri diktatörlük dönemine götürüyor bizi. İşçi Partisi’nin eski milletvekili olan eşi ve beş çocuğu ile sakin bir yaşam süren Eunice Paiva, kocasının sorgulanmak üzere evden götürülmesinden sonra kendini büyük bir yıkımın ortasında buluyor. Murilo Hauser ve Heitor Lorega’nın, kaçırılan o eski milletvekili Rubens Paiva’nın oğlu Marcelo’nun 2015 tarihli aynı adlı kitabından uyarladığı filmin yönetmeni, Paiva ailesini yakından tanıyan Walter Salles. Usta sinemacı bu acı dolu yaşam öyküsünde benzerine zor rastlanan bir tarz kullanmış. Trajediye rağmen seyirciyi duygusal sömürüden kaçınmış. Sorgulama ve hapis bölümü hariç neredeyse şiddeti hiç göstermiyor. Tam tersine direnerek umut etmeyi anlatıyor. Diktatörlüklerin amacı ‘umudu bitirmek ve çaresiz hissettirmektir’ diyor. Tüm ailenin en zor zamanlarında gülümseyerek poz vermesi, ölüm belgesini aldıklarındaki tavırları, ağlayıp feryat etmekten bin kez daha zor bir tepki bu yüzden.
Senaryoda bazı detaylar hiç verilmiyor. Eunice’in mesleki süreci, Marcelo’nun kazası gibi… Açıkçası bu detayların eksikliği filmin sağlam zeminini kaydırıyor. Buna karşın başka detayların peşine düşüyor film. Örneğin Eunice’in pasifliğini, köpeklerini araba ezdikten sonra üzerinden atması, kardeşlerin yıllar sonra babalarının akıbetini nasıl anladıklarına dair kısacık diyalogları gibi… Yıllar içinde koca kaybına, diktatörlüğe, adaletsizliğe yenilmeyen Eunice kendini de çocuklarını da yeniden doğuruyor bir bakıma. Filmin ismi de hem yaşanan acıları hiç unutmamayı, o anda kalmayı hem de her şeye rağmen hayata tutunmayı, direnerek var olmayı simgeliyor.
Anneden oyuncu
Filmin harika bir sürprizi var bize. Eunice Paiva’nın yaşlılığını, 95 yaşındaki Fernanda Montenegro canlandırıyor. Montenegro, Fernanda Torres’in oyuncu annesi. Oscar’a ve Altın Küre’ye aday olmuş ilk Brezilyalı aktris. 1999’da yine Walter Salles’in yönettiği ve Montenegro’nun başrolde yer aldığı “Central Station”, En İyi Kadın Oyuncu Oscarı’nı Gwyneth Paltrow’a (“Shakespeare in Love”) ve o zamanki ismiyle En İyi Yabancı Film Ödülü’nü de Roberto Benigni’nin “Life Is Beautiful”ına kaptırmıştı. Çeyrek asır sonra aynı kategorilerde ve yanına En İyi Film kategorisini de ekleyerek aday oldu “Hâlâ Buradayım”. Belki En İyi Film kategorisinde şansı yok ama “Emilia Perez”in, Karla Sofia Gascon’un ırkçı paylaşımları yüzünden gözden düşmesi ihtimalinde En İyi Uluslararası Film Oscarı’nı kucaklayabilir.
Fernanda Torres, En İyi Kadın Oyuncu kategorisinin kuşkusuz en iyisi. ‘Oscar Demi Moore’a mı Mikey Madison’a mı?’ sorusu abesle iştigal. Torres filmde hem kontrollü hem de çok duygusal oynuyor. Karakterinin dışa yansıtamadığı hisleri, tek kelime etmeden yüzünde yaşatıyor. Filmin büyük bir bölümünün Torres’in yüzüne odaklanması, seyirciyi üzerinden kolay atamayacağı bir etkiyle baş başa bırakıyor.